ÖZEL BÖLÜM: 'Çok sonra buldum seni, bir daha asla bırakmam...'

Start from the beginning
                                    

      ''Hayır, ne yapıyordun da farkına varmadın anlamıyorum.'' Yeterinde soğuduğunu düşündüğü parmakları musluğun altından çekip ne olduğuna bakmak için yüzüne yaklaştırdı. Berfin hala tek kelime etmemişti. ''Allahtan bir şey olmamış. Önce biraz buz tutalım.'' Buzdolabına adımlayıp buzluğu açtı. Buz kalıbından çıkardığı bir buz kalıbını alıp yeniden kıza döndü. ''Sonra da yanık merhemi süreriz bir şeyciği kalmaz.''

      Buzun soğukluğu parmaklarını uyuştururken yeni yeni kendine geliyordu Berfin. Canının acısı yüreğindeki ağırlığı biraz olsun gölgelemişti. Kızaran parmaklarına bakıp ardından bakışlarını adama çevirdi.

     ''Önemli bir şey yok. Geçer. Ciddi bir yanık değil. Sadece su sıçradı.'' Başını eğip Ali'den birkaç adım uzaklaştı. Göl olmuş tezgâhı temizlemek için bulabildiği en yakın bezi alıp tezgâha koydu. Yerdeki halıya bakışlarını çevirince de her yerin ıslandığını fark etti.

     ''Ne yapıyorsun? Bırak!'' Ali kızın ne yaptığını anlayınca hemen elinden bezi aldı. ''Çık mutfaktan ben hallederim buraları. Sen parmaklarına buz tut sadece.'' Kızın biraz önce lavaboya attığı buz kalıbını alıp suya tuttu. Sonra yine Berfin'in ellerine tutuşturup, onu biraz ileride oturma kısmındaki masaya doğru yolladı.

     ''Bir şeyim yok. Ben yaparım. Sen geç otur, kahvaltıya başla. Ekmekler soğumasın.''

     ''Bırak şimdi ekmeği Berfin. Geç otur.'' Ali suyunu tamamen aldığı tezhahın altındaki küçük halıyı ayağıyla toparlamış, lavaboya attığı ıslak bezin ardından yerdeki halıya yönelmişti. Küçücük çaydanlıktan bu kadar su çıkmasına da ayrıca bir hayret ediyordu. Halıyı katlayıp sol kolunun altına aldı. Lavaboya attığı bezi sağ eliyle sıkıp mutfak ve oturma kısmının ortasındaki dış kapıya yöneldi. Kapıyı açıp küçük kulübenin önündeki korkuluklara halıyı serip ıslak bezi de çamaşır ipine astı. Öğleye halı kurur yeniden yerine sererlerdi.

      İçeri girdiğinde Berfin kahvaltılıklarla dolu masa başında dalgınca oturuyordu. Parmaklarına tuttuğu buz erimiş, ellerini koyduğu kucağı ıslanmıştı. Ali kızın bu hallerini neye yoracağını bilemiyordu. Ahsen ve Yavuz'un düğünlerinden döndüklerinden beri daha iyiye giden kızın şu son birkaç gündür hali hal değildi. Bir derdi vardı ama söylemiyordu Berfin.

     Kıza yaklaşıp parmakları arasında bitmek üzere olan küçük buz parçasını alıp mutfağa geçti. Berfin Ali'nin hareketiyle bakışlarını adama çevirmişti. Ali çaydanlığın altına su koyup tekrar ocağın üzerine koyup altını yaktı. Kuru bir bez bulup Berfin'in yanına geldi. Ellerini sildi önce yavaşça. Kızarmış parmaklarına bakıp iç geçirdi. İçeri banyoya didip elinde kremle döndüğünde genç kız yine sessizce kendisini izliyordu.

      ''Gerek yoktu.'' Mahcupça başını eğdi Berfin. Yanındaki sandalyeye oturan adamın ellerini kendi kucağına almasına mani olmadı. Ali genç kızın canını yakmamaya özen göstererek merhemi yavaş hareketlerle parmakları üzerinde gezdirdi. Kızın bakışları yine bir yerlere dalıp gitmişti. Ali işini bitirip temiz eliyle kızın yüzünü çevirdi.

     ''Neyin var Berfin? İyi değilsin.''

      Berfin adamın gözlerine değen gözlerini kaçırmaya çalıştı. Gözlerini kaçırmıştı ama Ali'nin elleri arasındaki çenesini kurtaramamıştı. Bir şeyi yoktu, ya da o öyle zannediyordu. Neyi olduğunu kendisi de bilmiyordu ki? Neyi vardı? Neden yüreği sıkışıp duruyor, rahat nefes aldırmıyordu?

     ''Bi-bir şeyim yok.'' Diyebildi sadece bakışları yerde. Çünkü Ali konuştukça sol yanındaki sıkışma artıyordu.

     ''Peki bu halin ne?'' dedi kızı kendine bakmaya zorlarken. ''Dün akşam bir tencere yemeği yaktın şimdi de parmaklarını. Aklın nerede?'' Dün akşam yemeğine yaptığı sarma tenceresinin dibini tutturmuştu Berfin, yine dalıp gittiği denizi izlerken.

AH SENDE (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now