36.Bölüm《Ameliyathane》

Start from the beginning
                                    

"Boncuk göz?"

Elimi omuzuna koyduğumda oturduğu yerden hızla kalkıp boynuma sarıldı.

"O-onu koruyamadım. Ço-çok özür dilerim Buğlem abla"

Ağlaması şiddetle artarken beline sarılıp daha çok kendime çektim. 

"Onu asıl koruyamayan benim güzelim. O benim yüzümden bu halde" Geri çekilip yaşlarla dolu olan boncuklarını yüzüme dikti. "Senin yüzünden mi?" Başımı acıyla onayladım. Bunu kabul etmek istemesem de gerçek buydu.

"Ağlama artık. Savaşta çok üzülüyor bu haline"

Başını sallarken bir yandan da gözlerindeki yaşları silmeye çalışıyordu.

"Demek beraberdiniz ha"

Neşesini biraz olsun yerine getirmek için takılıyordum. Yanakları kızarırken gözlerini kaçırdı. "Sadece iş çıkışı biraz gezdik o kadar"

Tebessüm ederken kısa saçlarını dağıttım. "Bugün gezen yarın..." Elini birden ağzıma koyup beni susturduğun da gülen gözlerle onu izledim. Yanakları iyice domatese dönmüştü. "Yok öyle bir şey!" Başımı hı hı dercesine salladım. Oflayarak elini geri çekerken saçlarını düzeltti. Biraz daha iyi görünüyordu. Lavaboda elini yüzünü yıkamasına yardım edip çıktık oradan. Ne kadar toparlansa da kızarık gözleri onu ele veriyordu. Diğerlerinin yanına sessizce gidip oturduk. Savaş Haleyi kolunun altına çekerken tebessüm ettim.

"Tamer yerlerini belirlediğinde harekete geçmemiz gerekiyor"

"Planın nedir?"

Eliza kaşlarını kaldırarak Savaşa baktı. Bu işi nasıl çözeceğimiz hepimizi düşündürüyordu. 

"Aranızdan iki kişi gidip içlerine sızmak zorunda"

Dehşetle açılan gözlerimizi Savaş'a diktik. Ne dediğini biliyor muydu acaba? Eğer oraya gidersek anında bizi esir alır işkence çektirirdi.

"Ne saçmalıyorsun sen!"

Alex kaşlarını çatarak soğuk bakışlarını Savaş'a dikti. Bu olaydaki memnuniyetsizliği yüzünden okunabiliyordu. Bizim gibi... Hepimiz anlamsızca ona bakıyorduk. Dediği şey hiç mantık değildi. O arada Tamer hızla yanımıza geldi.

"İstanbul da merkeze yakın bir binadalar. Kameralarına ulaşmaya çalışsam da engel çok güçlü. Bir boşluk bile yaratamadım"

"Merkezlerini bulduk. Şimdi ne yapacağız?"

"Böyle olacağını tahmin etmiştim. Aranızdan iki kişi içlerine girecek. Üstünüzde dinleme cihazları ve takip cihazı olacak. Eğer sizi oradan çıkarırlarsa nereye gittiğinizi bulacağız"

Eliza araya girerek karşı çıktı. "Dur bir dakika. Eğer içeriye sokmadan üzerimizi ararlarsa ne halt yiyeceğiz."

"Bunu merak etme. Tanıdığım biri sizi güvenli bir hale getirecek"

Bu yinede mantıklı gelmiyordu. Eğer gidene de zarar verirlerse ne yapacaktık o zaman?

"Giden kişiler ne yapacak?"

Savaş dirseklerini diz kapaklarına yerleştirip öne doğru eğildi. Elizanın sorularından sıkılmışa benziyordu. Ama haklı olarak bende sorardım. Birimizin öylece aralarına dalmasına izin veremezdim.

"Önceliğiniz Sefayı serbest bıraktırmanız. Giren kişiler Sefanın özgürlüğü karşısından diğer üçünü de yanlarınıza almanız gerektiğini söyleyeceksiniz. Sefayı bıraktıklarından hepiniz ellerinde olmuş olacaksınız."

KARANLIK SIRLARWhere stories live. Discover now