31.Bölüm《Heyecan》

Start from the beginning
                                    

"Bahadırla aramızdaki ilişki bir tür karşılıklı anlaşmadır kızıl! Benden o konuda istediği bazı yardımlar vardı bende ona yardım ettim. Sorgulamadan! Biz bir birimizin işine burnunu sokmayız sadece isteklerimizi sorusuz yerine getiririz. Onunla dost olduğumuzu söyleyemem ama güvenebileceğim biri olduğunu söyleyebilirim. Alçakça bir işe kalkışacak bir adam değil o. Yaptığı her şeyin bir sebebi var. Bu iştede öyle ama bunu sana Bahadırın anlatması daha uygun. Sadece şunu bil kızıl, bu iş sandığın gibi bir şey değil. Ona güvenebilirsin ve evet benim bu işle ilgim var!"

Arkası dönük soğuk sesiyle bu uzun cümleleri söylerken sessizlikle onu izlemeye devam ettim. Neler olduğunu anlatmasa bile bu işin sandığım gibi bir şey olmaması içimi rahatlatmıştı. O ölü çocuklarının bedenleri gözümün önüne geldikçe ürperdim. Umuyorum ki Bahadırın bu işe iyi bir açıklaması vardır.

Oturduğum yerden ayağa kalkarken sessiz adımlarla Savaşın yanına gittim. Onun yanına geçip yan tarafında durduğumda bana bakmadan dışarıyı izlemeye devam etti. Bu konular ikimizi de sıkıyordu. Ne zaman kendimizden konu açılsa üzerimize sinen gerginliğe engel olamıyorduk. Böyle bir hayatımızın olması haklı olarak bizi dışarıya karşı kapatıyordu. İnsanın güzel ve huzurlu bir hayatı olsa kim anlatmak istemezdi ki.

Savaşın kolu omzuma dolanırken beni önüne çekip sırtımı göğsüne yasladı. Karnımın üzerine sardığı kollarına bakarken gözlerimi kapatarak bende ellerimi kollarının üzerine koydum. Biraz huzur deseler şuan, bu anı seçerdim herhalde. Göğsüne kendimi daha fazla yaslarken karanlık geceye diktim gözlerimi. Gökyüzü yıldızlarıyla görsel şölen verirken karanlığı aydınlatıyorlardı. Benim hayatımı aydınlatacak yıldızda belki arkamdaki kişiydi.Kim bilir? Ama ondan başkasını da isteyebileceğimi sanmıyordu. Bana yaptıklarını karanlığa gömmeyi seçmiştim. Ona verdiğim bu şansı umarım boşa çıkarmazdı ki çıkarmayacağına inanıyordum.

"Senden dört tane daha olsa ne yapardın Savaş?" Merakla vereceği tepkiyi beklerken güldüğünü hissettim. Hafifçe sarsılan göğsü kaşlarımı çatmama sebep oldu. Ne demiştim de bu kadar gülünecek!

"Ben bile bu dünyaya fazlayken, benden dört tane daha bünyeleri kaldırmaz!"

Dirseğimi karnına geçirdiğimde beni daha sıkı sarıp kendine iyice yapıştırdı. Dalga geçmesine gözlerimi devirdim. O bile konuyu ciddiye almazken ona anlatırsam bana güleceğine eminim. Hem bende olsam bende gülerdim. Zaten halen olanları kavrayabilmiş değildim. Yerine oturmamış daha bir çok parça vardı. Bunları biran da öğrenmek zaten bünyeye zarardı. Yavaşça sindirerek öğrenmek en iyisiydi. Tabi eğer zamanımız varsa. Helena onların avlanmaya çıktığını söylemesi klonları bir araya toplamaya başlamaları demekti. Toplayıp en uygun deneği seçeceklerdi. Peki Helena beni neden bulmuştu. Neden bunları bana anlatmıştı. Onlardan kaçacakmıydık sanki.Eğer bu kadar güçlülerse bizi bulmaları çocuk oyuncağıydı.

"Peki benden dört tane daha olduğunu söylesem ne tepki verirdin Savaş??"

Savaşın gerildiğini sırtımda hissedebiliyordum. Bunu gerçekten merak ediyordum. Ona gerçeği anlatırsam ya benden uzak durmaya başlarsa. Ya başına daha fazla bela almak istemezse! Kalbim acıyla sızlarken sakin kalmaya çalıştım. Bunu Savaştan gizleyemezdim zaten. Eninde sonunda gerçeği öğrenirdi. Ama şuan bunları anlatmak doğrumu bilmiyordum. Eğer anlattıklarımdan sonra Savaş beni görmek istemezse ne yapacağımı bilmiyordum. Kalbimin kırıldığını şimdiden hissetmeye başlamıştım bile.

"Daha açıklayıcı olup neler olduğunu anlat kızıl!"

Emir dolu cümlesi beni ürpertirken söyleyeceklerimi toparladım. Bir işe kalkışmıssam devamını da getirmem gerekiyordu.

KARANLIK SIRLARWhere stories live. Discover now