3. BÖLÜM

5.6K 302 23
                                    


"Nasıl olucak o ?"

"Zaman gösterecek. Sende bu iyileşme sürecinde bana yardım edeceksin."

"Nasıl yani ?"

"Önce bana tamamen güvenmen gerekiyor ve seni asla bırakmayacağıma inanman gerekiyor."

"Birinin seni bırakmayacağına güvenmek biraz cesaret ister."

"Senin cesarete ihtiyacın yok ki. Sen bu hayatta tanıdığım en güçlü kadınsın."

"Beni daha dün tanıdın. Nerden biliyorsun ?"

"Bir insanı anlamak için onu yıllarca tanımana gerek yok. Gözlerinin içine bakman yeterli."

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun ?"

"Evet."

Kafamı tabağıma çevirdim. Ağzıma bir salatalık attım. O sırada Tahir'in telefonu çaldı.

"Efendim ?"

"Tamam Büşra. Sen içeri al. Geliyorum."

Telefonunu cebine koyup sandalyedeki ceketini giydi. Çay bardağındaki son yudumu dikti. Sonra bana döndü.

"Benim çıkmam gerekiyor. Akşam gelirim. Buraları toplamaya uğraşma. Yat dinlen. Mutfağı , banyoyu biliyorsun. Kendi evinmiş gibi rahat ol. Görüşürüz."

Kafamı salladım. Dış kapının sesini duyduğumda kalkıp sofrayı topladım. Oturma odasına geçtiğimde televizyonu açtım. Sonra telefonum çaldı. Çalıştığım cafenin sahibi arıyordu.

"Efendim ?"

"Biliyorum. Biraz rahatsızım. Haber vermeyi unuttum. Teşekkür ederim."

İnsanlığı tuttu heralde bana 1 hafta izin verdiğine göre.
Saate baktığımda akşama geliyordu. Ne kadar çabuk geçmişti zaman ?

Ayağa kalkıp biraz evi gezdim. İki katlı deniz manzaralı bir evdi. 4 odası vardı. Büyük bir salonu. Güzel bir mutfağı vardı. Yalnız bir insan için büyüktü. Ama her insanın kendi tercihi sonuçta.

Salonu biraz gezip kitaplığa doğru yaklaştım. Büyük sayılabilecek bir kitaplıktı. Elimi bir kitaba attım. Oğuz Atay'ın 'Tutunamayanlar' kitabıydı.
Sayfalarını karıştırmaya başladım.

"Çok şey vardı anlatılacak. O yüzden sustum. Birini söylesem , diğeri yarım kalacaktı. Sen duydun mu sustuklarımı ?"

Arkamdan gelen sesle hemen döndüm. Sözleri okuyan Tahir'di.

"Korkuttum mu ?"

"Yok. Ben kapının sesini duymayınca."

"Anladım. Aç mısın ?"

"Biraz."

"Ne yiyelim ?"

"Ayy ben keşke bir şeyler yapsaydım. Aklıma gelmedi kusura bakma."

"Sorun yok. Hadi gidelim."

"Nereye ?"

"Yemek yiyeceğiz."

Tahir önce üstüme baktı. Sonra kafasını kaldırdı. Eliyle koltuğun üstündeki poşetleri gösterdi.

"Sana bişeyler aldım. Üstünü giy de çıkalım."

"Teşekkür ederim. Gerek yoktu."

"Ömrünün sonuna kadar sana 3 beden büyük gelen eşofmanla yaşayamazsın."

Gülümsedim ve poşetlere doğru ilerledim.

"Ben kadın kıyafetlerinden pek anlamam ama aldım bir şeyler."

Kıyafetlere baktım. Elbise , pantolon , tişört. Ne ararsan vardı. Benim hiç bu kadar çok kıyafetim olmamıştı ki. Bu kadar pahalı , bu kadar kaliteli kıyafetler giymemiştim. Daha doğrusu giyememiştim.

"Bakmayı bırakta giy gel."

Kafamı salladım. Poşetleri alıp yukarı çıktım. Mavi çiçekli bir elbise aldım. Saçlarım açıktı zaten. Beyaz sandaletleride giyip aşağı indim.

"Çok hoş olmuşsun."

"Teşekkür ederim."

"Hadi çıkalım."

Tahir kapıya doğru yöneldiğinde durdum. Tahir benim durduğumu görünce bana doğru döndü.

"Bir sorun mu var ?"

"Ya babamla karşılaşırsak ?"

"Eee ?"

"Ne ee'si ya beni alırsa yine ?"

"Bi düşün bakalım."

"Neyi düşüneyim Tahir ?"

"Ben varken sana dokunabilir mi acaba ?"

Tahir'in söylediğiyle kafamı önüme eğdim. Beni birinin böylesine önemsemesi , koruması bana çok yabancı şeylerdi. Ben itilip kakılmaya alışıktım.

"Vanilya daha duracak mısın ?"

"Vanilya mı ?"

"Evet. Kokun vanilya gibi."

Tebessüm ettim. Evden çıkıp arabaya bindik.
Ben yolda giderken babam karşımıza çıkmasın diye bildiğim bütün duaları ediyordum. Tahir ise şarkı mırıldanıyordu. Tamam İstanbul büyük şehir ama karşıma her an çıkabilir.

Geldiğimizde içeri girdik.
Sahil kenarında , çoğunlukla gri renkli bir yerdi.
Garson bize masayı gösterdiğinde Tahir'in elini belimde hissettim. Sanki bütün vücudum cayır cayır yanıyordu. Yavaşça masaya oturduk. Sipariş verdik.

"Çok canın sıkıldı mı bugün ?"

"Biraz."

"Nefes. Hep böyle kaçacak mısın ?"

"Yapacak bir şeyim yok. Kaçmak zorundayım."

"Zorunda değilsin. Eskisi gibi devam et hayatına. Karşına çıksa bile dimdik dur. Ona ondan korkmadığını göster."

"Ama korkuyorum."

"O zaman bu korkunu yen."

"Nasıl yapıcam ? Beni yalnız bulduğu an saçımdan tuttuğu gibi eve götürecek. Yine eskisi gibi olacak. O yüzden kaçmam gerekiyor. Benim de kaderim bu."

"Haklı olabilirsin."

"Bak Tahir. Benim hayatım boyunca karşıma her zaman senin gibi iyi insanlar çıkmayabilir. Kimse beni senin gibi korumayabilir. Benim kendimi korumam lazım. Ama bunun için biraz zamana ve iyileşmeye ihtiyacım var."

Masada olan ellerini benim ellerimin üstüne koydu.

"Tamam işte. Bende bu süreçte senin her zaman yanındayım."

"Ömrümün sonuna kadar beni koruyamazsın biliyorsun değil mi ?"

"Biliyorum. Bende o zaman sen kendini korumayı öğrenene kadar yanında olurum."

"Teşekkür ederim."

Ellerini çekti. Gülümsedi.

"Tahir ?"

"Efendim ?"

"İyi ki çıktın karşıma."

🖤🖤🖤
Okuyan herkese teşekkürler...

Hepinizi seviyorum.

VANİLYA Where stories live. Discover now