❧33. BÖLÜM❧

56.3K 2.3K 236
                                    

Merhabalar nasılsınız bakalım?

Pek kıymetlim hikayesinin kuşkusuz en uzun bölümü sizlerle, umarım beğenirsiniz.

Düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın, destekleriniz için çok teşekkür ederim.
Vizelerim başlıyor bölümler gecikebilir bilginiz olsun,:)

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Tepkilerinizi gösterin kuzular...

Arslnbengu   hikayenin ilk yorumuna özel ilk ithaf senin canım benim, teşekkür ederim:)

Medya: Buğlem & Karahan:)

***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***

“Kıymetlim,” dedi yumuşak bir tonla.
“Efendim?”
“Dün gece ne yaptın? Akşamın on buçuğunda uyuyacağına inanasım gelmiyor, kaldı ki saat onda aramaya başladım. O kadar erken uyumazsın, neler yaptın?” diye sordu merakla.
Meydan okurcasına “Uraz kim? Ve Tam olarak dört gün boyunca neler yaptın?” diye sordum merakla.

Derin bir nefes aldıktan sonra, “Uraz yakın arkadaşlarımdan biri,” demekle yetindi.
“Yelda’nın eşi mi?” Diye sordum aynı merakla.
“Yelda’nın eşinin ismi Ergün ve Derin’in de nişanlısı değil. Kendileri bekar takılmakla meşgul,” dedi daha sıkı sarılırken.
“Bence bana arkadaşlarını tam olarak anlatma zamanın geldi delim. İyice merak ettim.”

Derin bir nefes alıp, “Yelda ve eşi Ergün, aile şirketlerini işletiyorlar, birlikte çalışıyorlar henüz çocukları yok ama her an olabilir. Yelda ve eşiyle samimi olduğumu da söylemiştim. Derin ve nişanlısı Tunç’la muhabbetim var ama Ergün’le olduğu kadar samimi değil. Onunla tanışalı bir yıl bile olmadı ama güvenilirdir. Gelelim kendi halinde takılan ve yalnız yaşamaya alışkın Uraz’a. Ankara’da işlettiği büyük bir gece kulübü var ama tek işi bu değil, İnşaat mühendisi ve bu şirkette çalışıyor. Bu kadar bilgi senin için yeterli mi güzelim,” dedi. Ses tonu dan anladığım kadarıyla konuyu kapatmamı istiyor...
“Aslında bu kadar bilgi yetmedi ve daha da meraklanmamı sağladı. Sorularım sabaha kadar sürebilir ama şu anlık seni yıldırmak istemediğim için susuyorum.”
“Güzel şimdi sen benim soruma yanıt ver bakalım, dün gece ne yaptın da telefonumu açmadın?”

Derin bir nefes alıp sorusunu yanıtladım, “Sana sinirlendim, markete gidip elime ne geçtiyse aldım. Tabi sen beni o arada aramaya başladın ama bile isteye telefonlarına cevap vermedim. Eve geldim ve bir film açtım şuan adını bile hatırlamayacağım kadar alakam olmayan ve ilgilenmediğim bir filmdi. Filme aklımı veremeyince etrafı toplayıp yattım o sırada annem geldi, sana uyuduğumu söyledi. Yazık kadıncağız hamile olduğumu sandığı için halsizlikten uyuduğumu düşündü.”
“Hala telefonlarımı neden açmadığını söylemedin.”
“Dedim ya sana sinirlendim diye. Canın istediğinde beni arıyor istemediğinde telefonu kapatıyordun! Nasıl sinir olmam. Bir defa da sen sinir ol merak et istedim, oh iyi ki de yapmışım, o günün sabahında yanımdaydın. Böyle yapacağını bilsem önceden telefonumu kapatırdım.”

Söylediklerinden sonra bedeninin kasıldığını hissettim, sanırım sinirlendi. Ama bende fazlasıyla sinirlenmiştim.
“Buğlem, kıymetlim, bir daha böyle bir sorumsuzluk yapma!” Sert ve otoriter sesi gerilmeme neden olsa da bozuntuya vermedim.
Kendimden taviz vermeden net bir şekilde tavrımı ortaya koydum. “Sende bir daha telefonunu kapatıp kafana estiğinde arama. Sen merak ediyorsun da ben merak etmiyor muyum sanıyorsun?”
“Son dört gündür eğitim alıyorum,” dediğinde şaşkınlıkla bakışlarımı ona çevirdim.
“Nasıl yani ne eğitimi aldın?”
“Sıcak hava balonu uçurma eğitimi aldım tabi ki de. Gün doğumu ve gün batımında eğitimler yapılıyor, ondan öncesinde de kurgusal eğitim veriliyordu. Söz konusu senin hayatın olduğu için tüm dikkatimi vermem gerektiği için telefonumu kapattım. Yoksa uçarken veya inerken yapacağım ufak bir hata, ciddi yaralanmalara hatta ölüme bile yol açabilirdi. Ben senin saçının tek telinin zarar görmesine izin vermem.” Sözlerinden sonra saçlarımın üzerinden ölmesiyle suçlulukla susmaktan başka bir şey yapamadım.
***
Kapadokya’daki ikinci günümüzde son derece dinç ve keyifli uyandım, delim başını göğsüme yaslamış uyumaya devam ederken uzun zaman sonra gözlerimi delime dikip izlemeye başladım.
Öylesine sıcak ve iyi ki...
Tek önemsediği şey benim mutluluğum işte bu nedenle çok daha fazla seviyorum...
On, belki de on beş dakika sonra, kıpırdanarak uyandı. İlk yaptığı şey boynuma bir öpücük kondurduktan sonra, daha gözlerime bakmadan, “Günaydın kıymetlim,” demek oldu.
“Günaydın delim de uyandığımı nasıl anladın?”
“Kalp atışlarının sesi ve hızı uyandığını anlamama yetti de arttı bile.” Bakışlarını bana çevirip içtenlikle güldükten sonra yanağımdan öptüğü gibi yataktan kalktı.

“Bugün çok işimiz var bir an önce hazırlansan iyi edersin güzelim, gezilecek görülecek yerler var.” Karahan’ın komutuyla yataktan kalkıp dolabın karşısına geçtim. Buz mavisi tişört ve siyah kot pantolonumu giydikten sonra kolluğumu taktım. Yakın zamanda ki tek isteğim kolumdaki alçıdan kurtulmak.
Etrafta yürümesi kolay olsun diye spor ayakkabılarımı giymeyi tercih ettim. Gelişi güzel saçlarımı taradıktan sonra hazırdım.
Karahan’da hazırlanmış bir şekilde yanıma gelince birlikte otelin restoranına gidip güzelce kahvaltımızı yaptık ve sonra sokaklara döküldük.

Kapadokya’ya özgü halıların yapıldığı mağazalardan hediyelik eşya dükkanlarına kadar her yeri gezdikten sonra Avanos saç müzesine geldik. Her şeyin başlamasına sebep olan kavuşamayan aşıkların hikayesi, Söylenilene göre yıllar önce Fransız bir kadın, Galip Körükçünün dükkana gelir zamanla bu tesadüf duygusal yakınlığa dönüşür ve dükkan sahibine aşık olur ama ülkesine dönmek zorunda olan Fransız kadın, ülkesine dönmeden yokluğunda onu hatırlatacak bir anı bırakmak ister, ve saçından bir tutam bırakır. O olaydan sonra dükkana gelen pek çok kadının saçlarından bir tutam bırakmış, bu da benden olsun demiş.
Dükkan sahibi Galip Körükçü, sevdiği kadının ismi bilinmese de yıllar sonra dükkan geldiği ve gördükleri karşısında çok şaşırdığı söylendi. Fransız kadın bıraktığı saç tutamını aramış ama bulamamış...

PEK KIYMETLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin