❧26. BÖLÜM❧

57.7K 2.4K 76
                                    

Merhabalar iyi akşamlar nasılsınız bakalım?

Bazı teknik sorunlar nedeniyle 25.Bölüm bildirimi gitmedi ve çoğu kişinin bölüm arttığından haberi yok. Bu nedenle arada profilinde yaptığım duyurular bakmanızı isteyeceğim yeni bölüm attığında duyurusunu oradan yapıyorum.
Yazarınızı takipte kalın. ;)

Not: Buğlem’in babasının isminde ufak bir karışıklık oldu düzelttim. Buğlem’in babasının ismi Nihat.

Destekleriniz için çok teşekkür ederim iyi ki varsınız.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum düşüncelerinizi benimle paylaşın çünkü benim için önemli..

Ailemizin büyümesi için tavsiye etmeyi ve paylaşmayı unutmayın:)

Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥

Medya: Buğlem & Karahan

***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***

Babamın söylediklerinden ötürü anneme şaşkınlıkla bakmayı sürdürürken annem konuşma devam etti.
“Kızım hamile halinle neden bu karmaşanın içine geri döndün? Ya size bir şey olsa, kendini düşünmüyorsun bari çocuğunu düşün. Karahan, o yamuk burunluya sinirlenmiş buralara kadar gelmiş çok iyide yapmış, sen ne demeye peşine takıldın? Baban anlattı, bir ayakkabı bile giymeden ev patiğiyle gelmişsin. Karnındaki cana yazık kızım, az dikkatli ol,” dedi ayak üstü öğütlerini vermeyi ihmal etmezken. Attan attan da azarladı.

“Tamam annem, dikkat ederim,” dedim ama içim kan ağlıyor. Sadece Karahan’ın ailesi değil, ailem, annem hatta babam bile bir gecede bu torun fikrini benimsemiş. Babam bile Karahan ve bana karşı ateş kes ilan etmişken, asla ama asla hamile olmadığımı söyleyemem.
Annem yüzüme dikkatlice bakıp, “Karahan’la yaşam nasıl, iyi anlaşıyor musunuz?” diye sordu. “Çok şükür anne, bir elim yağda diğer elim balda. Hele kolumu kırdığım günden beri beni bir an olsun yalnız bırakmıyor, işinden bile izin aldı. Kolum bir an önce iyileşsin diye her gün mutlaka paça çorbası içiriyor. Ben süs bebeği gibi otururken tüm işleri o yapıyor sağ olsun, hakkını ödeyemem,” dedim içtenlikle.
“Zeynep’in yetiştirdiği çocuklardan zarar gelmeyeceğine adım kadar eminim zaten. Hele Karahan... Onun sana olan hislerini, evin önünden geçerken odanın camına baktığında anladım. Seven insan asla bile isteyen sevdiğine zarar vermez güzel gözlüm. Allah muhabbetinizi artırsın,” dedi içtenlikle gülerken.
Hangi ara ağlamamız durdu anlamadım bile, “Anne akşam kesin geliyorsunuz değil mi?” diye sordum merakla.
“Geliyoruz güzel kızım. Bu arada sen burada tek başına ne yapıyorsun?” derken koluma taktığım poşete göz ucuyla baktı.

“Buraya gelirken yanıma hiç bir şey almadığını için Kumru’nun kıyafetlerini giymek durumunda kaldım, kendime kıyafet alayım diye Karahan’la alışveriş merkezine geldik, arabayı otoparktan çıkaracaktı, ben seni görünce her şeyi unuttum. Oy nasıl özlemişim,” dedikten sonra anneme tekrar sarılıp öptüm. Oh be, yalan yüzünden vicdan azabı çeksem de annemin varlığı bir başka...

“Güzel kızım, Karahan oğlum telaşlanmasın, sen onun yanına git akşam nasılsa tekrar görüşeceğiz. Hadi güzel kızım,” deyip sarıldıktan sonra beni Karahan’ın yanına gönderdi.
Arabanın yanına gelip, doğruca yolcu koltuğuna oturdum. Poşeti ayağımın dibine koyup delime döndüm.

“Çok beklettim kusura bakma,” demeye kalmadan dudaklarımı dudaklarıyla mühürledi.
Elini boynuma getirip beni kendine daha çok çektiğinde, destek almak için elimi omzuna yerleştirdim.
Öpücüğüne elimden geldiğince karşılık verirken bir yandan da arabanın camlarının koyu renk olmasına sevinmekle meşguldüm.

Dudaklarını çeneme oradan boynuma getirdiğinde, nefesim heyecandan boğazımda düğümlendi. Ne oldu bu adama böyle birden bire? Ama ne olduysa iyi olmuş delimin beni öpücüğüyle ruhen eritmesi hoşuma gidiyor.
Dudaklarını tenimden ayırdığında nefes nefese kalmış bir şekilde arkama yaslandım.
“Seni çok seviyorum kıymetlim,” dedi gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmadan.
“Bende seni seviyorum deli devim,” dedikten sonra dudağına uzanıp ufak bir öpücük çalıp geriye yaslandım.
“Annemle karşılaştım, çok özlemişim.”
“Gördüm kıymetlim gördüm. Annenin yanına gittiğini görmemiş olsaydım çoktan seni aramaya çıkmış olurdum,” dedi alnımdan öpüp.

“Delim, annemler akşam size gelecekmiş. Muhtemelen akşam yemeğini yedikten sonra çaya gelirler. Babam bu iş böyle gitmez çocukların nikahını kıyalım, evlerine öyle dönsünler demiş. Torununun evlilik dışı doğmasını istemiyor senin anlayacağın. Ayrıca annem torunu olacak diye öyle mutlu ki, buradaki karmaşanın içine gelip olmayan bebeğimin hayatını tehlikeye attım diye sağlam fırça çekti. Olayları akışına bırakmakla hata mı yaptım acaba?” diye sordum delimin her tepkisini izlemeye devam ederken.

“Bir dakika kıymetlim, doğru anlamış mıyım? Baban torunu için bizim evlenmemizi istiyor öyle mi?” dedi şaşkınlıkla büyüttüğü gözleriyle bakarken.
“Aynen hayatım, annemin dediğine göre babam da gizli torun sevdalısıymış, torun lafını bile onu katı fikirlerini yumuşatmış.”
Elleriyle yüzümü tutup tutkuyla gözlerime bakıp, “En kısa zamanda çocuk yapmamız gerekiyor,” demez mi?

“Ay hayatım delirme istersen! Öyle ha deyince çocuk yapmakta ne demek Allah aşkına?”
“Ömrümün güzel kadını, bu çocuk tüm sorunlarımızı çözecek. Baban bile evlenmemizi istiyormuş baksana,” dedi hevesle.
“Başkası istiyor diye çocuk falan yapamam, biz istediğimiz zaman çocuğumuz zaten olur. Önce evlenelim, çocuk yapma olayını ondan sonra düşünürüz. Şimdilik ilk plana sadık kalalım, Aksaray’dan gidene kadar bu oyuna devam edelim,” dedim kararlılıkla.
Karahan, biraz bozulsa da haklı olduğumu biliyor, bilerek evlilik dışı bir çocuk yapmam.

“Öyle olsun bakalım kıymetlim,” derken derin bir nefes aldı ve devam etti, “Evimize döndüğümüzde karım olman da benim için cennette yaşamak kadar güzel olur. Nihat amcanın bu fikrini sevdim. Biz evimize gitmeden kıysın nikahımızı,” dedi ama daha çok benim fikrimi alıyordu.
“Valla, öyle ha deyince seninle evlenmem, deli devim, haberin olsun. Hele evlenme teklifi olmadan asla,” dedim muzip bakışlar eşliğinde.

Kocaman gülümseyip, “Benim işime karışma hatunum, o konu beni ilgilendiriyor,” dedi bilmiş bir ifadeyle.
“Öyle olsun bakalım deli devim.”
Dudaklarımı sahiplenici bir şekilde öptükten sonra emniyet kemerimi bağlayıp, arabayı çalıştırdı.

“Kendi kemerini de tak,” dedim uyarırcasına.
Emniyet kemerini bağlayıp, caddeye çıktı, kısa zaman sonra eve geldik. Zeynep teyze, içeri girer girmez beni kaldığım odaya postaladı.  O akşam yemeğini hazırlayana kadar odamda dinlenmemi istedi.
Özellikle bebek üç aylık olana kadar düşük riski taşıdığımı belirtip, onu beni çağırana kadar yatan çıkmamı rica etti.

İnsanın emekli hemşire kayınvalidesi olursa böyle olur, genel olarak her şeyi biliyor. Bu nedenle regl olduğum konusunda çok daha dikkatli davranmam lazım. Mübarek, kadın çok dikkatli.
Zeynep teyze odaya gelip beni çağırana kadar yatakta uzandım. Ne yapayım otururken bile görmek istemiyorum diye sıkı sıkı tembihledi.

Zeynep teyze odaya gelip beni çağırınca birlikte aşağı indik, Kumru daha gelmediği için dördümüz akşam yemeğine oturduk.
Zeynep teyze yaptığı bir birinden güzel yemekleri servis etti, tabağımı bitirmem konusunda uyarması ve bana iş yaptırmaması hissettiğim vicdan azabını şiddetlendirdi. Ama bir süre daha hamile olduğuma inanmaları gerekiyor, en azından ailemle aramızı düzeltene kadar.

Akşam yemeği bitince hep birlikte salona geçtik, annemlerin geleceğini bildiğimiz için çay servisini sonraya bıraktık.
Ercan amca ilgili bakışlarını bana çevirip, “Kızım, canının istediği bir şey varsa çekinme şöyle bizim hayta gider alır,” dedi.
Zoraki gülümseyip, “Olur söylerim Ercan amca,” dedim.
Şu yalan işi giderek daha çok canımı sıkıyor, insanlar bir şey söyleyeceğim diye gözümün içine bakıyor ve bende bu oyunu sürdürmeye devam ediyorum olacak şey değil.
Hiç sesimi çıkarmadan önüme döndüm ve konuşmanın devam etmesini engellemeyi umdum.

Bu süre zarfında Ercan amca ve Karahan konuşmaya başladı, ne iş yaptığını ve işinin nasıl ilerlediğini babasına bir bir anlattı.
Önemli bir detay gözümden kaçmadı, babasına ne anlatırsa anlatsın, nerede yaşadığımızı ve çalıştığı şirketin adını söylemedi. Demek ki Deli devim de bazı şeyler oturana kadar bu tip bilgileri saklamaya karar verdi.
İyi de yaptı, yerin kulağı var, sırıtık Engin ve ailesi bu kadar pis bir aileyse evimize kadar gelmeleri içten bile değil.

Bir süre sonra çalan kapı nedeniyle korkuyla kalktım ayağa, “Buğlem, kızım yavaş ol. O kadar uyardım kızım dikkat et,” diyen Zeynep teyze yandan bakış atıp kapıyı açmaya gitti.
Zeynep Teyzenin, “Hoş geldiniz, buyurun,” dediğini duyunca annemlerin geldiğini anladım. Sonuçta başka kimseyi beklemiyoruz öyle değil mi?

Salona ilk babam girdi hemen ardından da annem ve Beril, girince kardeşime nasıl koştum hatırlamıyorum bile...
Annem, Zeynep teyze, Ercan amca ve babam hep bir ağızdan, “Yavaş kızım,” deyince daha kardeşime sarılamadan olduğum yerde kala kaldım. Ne yalan söyleyeyim şaşırdım da, hepsinin sözleşmiş gibi aynı anda konuşması garip hissettirdi.
Buradan anladığıma göre tüm aile büyükleri olmayan çocuğumu düşürmemden ciddi anlamda korkuyor.

Şaşkınlığım geçer geçmez, “Beril, gel buraya,” dedim doldurduğum gözlerimle.
Lafımı ikiletmeden boynuma atladı, kardeşimle uzun uzun sarılıp özlem giderdikten sonra annem ve babama döndüm. Ne kadar kırgın olsam da yaptıkları yüzünden ölesiyle öfkeli olsam da babam ayağımıza kadar geldiği için, usulca yanına gidip elini öptüm. En azından bu kadarını yapmam gerek diye hissettim.
Annemin yanına geldiğimde ise bir kaç saat önce olduğu gibi sıkıca sarılıp bol bol öptüm ve en nihayetinde deli devimin yanına oturdum.

Ercan amca, babamın onu kovar gibi evden göndermesini göz ardı edip, yüce gönüllük ve güler yüzle baktı babama, “Nasılsın Nihat?” dedi sohbet başlatmak için.
“İyi diyelim iyi olalım Ercan, olanlardan haberin vardır herhalde?” dedi sorar gibi.
“Hangi olanlardan söz ediyorsun Nihat? Kızını oğlumdan ayırmak pahasına, çevirdiğini dolaplardan söz ediyorsan haberim var.  Peşine taktığın kuyruğun sicil dosyasından haberim olduğu gibi,” dedi doğrudan babamın yüzüne bakarak.

Bir anda ortam gerilse hatalı olan babam olduğu için konuyu pek üstelemedi. “Geçmişe mazi, diyelim o konuyu kapatalım. Zararın neresinden dönersek kardır. Aileye bir torun geliyormuş, bu konuyu konuşmak için geldim,” dedi kendinden taviz vermeden.
“Eh çocuklar biraz aceleci davranmışlar ama bence sorun teşkil etmiyor, gelin kızımdan yana şanslıyım ondan olacak her halde. Ama senin için öyle diyemeyeceğim, kızın delinin birinden hamile yazık,” dedi alaydan yoksun daha çok sinirli çıkan sesiyle.
Adam ne söylese haklı, beni isteme niyetiyle eve geldiklerinde babam ‘ben deliye kız vermem’ diyerek neler etmişti. Valla Ercan amca az bile söyledi ama iyi de oldu laflarını yutturuyor. Eh Karadeniz insanı olacak o kadar.

Babam rahatsız bir şekilde yerinde kıpırdanıp hafifçe öksürdü, kısaca uzatmayalım demek istiyor.
Babam, “Böyle yapacaksan ben kızımı alıp gideyim, torununa hasret olacak kişi ben değilim ne de olsa,” deyince Ercan amca tüm heybetiyle belinden beylik tabancasını  çıkarıp koltukların önünde duran orta sehpaya bıraktı.
“Buğlem kızımı, rızası dışında bu evden çıkaramazsın bu bir, torunumu görmeme engel olamazsın bu iki, hala kuyruğu dik tutmaya çalışıyorsun ama bana sökmez bu da üç! Şimdi ne diyeceksen de, kızımı götürmekle ilgili cümle kurmamaya dikkat et elimden bir kaza çıkmasın,” dedi tehdit vari bir tavırla.

Öyle bir kızım diyor ki sanırsın gerçek babam. Sevdiğim adamın ailesi tarafından bu derece benimsenmek, ne bileyim fazla iyi hissettiriyor, hatta delicesine mutlu olmama sebep oldu. Üstelik alenen babamı tehdit etmesi ve güçlü tavrını ortaya koyması güvende hissettirdi. Sadece Karahan değil Ercan amcada bir dağ gibi arkamda.
Üstelik rızası dışında diye belirtti, yani kendim istersem gidebilirim ama kimse beni zorla delimden ayıramaz...
Baba gibi baba be...

Karahan babasının lafının arkasında dururcasına elimi güven verircesine tuttu. Ona döndüğümde keyfi gayet yerindeydi, babam beni götüreceğini söylemiş olsa da babamın, bizi ayıramayacağına emin gibiydi.
“Ercan, torununun babasız büyümesini istiyor musun sen onu söyle önce.”
Ercan amca bilmiş bakışlarla hafif bir tebessümle bize dönüp kısa bir bakış attı ve bakışlarını babama çevirdi. “Gördüğüm kadarıyla torunum babasının yanında ve öyle de olmaya devam edecek,” dedi kendinden emin bir tonla.

Babam öfkeli bir nefes verip, “Ercan, uzatma istersen, nikah için gün belirleyelim olsun bitsin,” dedi tek nefeste. Ercan amcanın yüzündeki gülümseme daha da genişledi. Adam haklı, ‘Senin deli oğluna kız vermem,’ diyerek evden kovduğu adamın ayağına kadar geldi kızının oğluyla evlenmesi için teklifte bulunuyor. Tabi bunu yaparken gururundan da taviz vermiyor o da ayrı bir konu.

“Bilemiyorum Nihat, deli oğluma bir sorayım bakalım?” dedi özellikle deli kelimesine vurgu yaparken. Ercan amcanın gücüne gitti tabi, babamın,  dağ gibi oğluna deli deyip adam yerine koymaması.
Ercan amca ne dese sonuna kadar haklı az bile söylüyor...
Ercan amca Karahan’a dönüp, “Söyle bakalım deli oğlum, Buğlem kızımla ne zaman evlenmek istersiniz?” diye sordu.

Karahan ailelerimizin olmasını bile umursamadan, beni kendine çekip başımı göğsüne yasladı, “Bana kalsa hemen yarın evlenelim ama kıymetlimin ne istediği daha önemli, kıymetlim ne zaman isterse o zaman karım olur. Bu bizim bileceğimiz bir konu,” dedi kendinden emin ve kararlı bir şekilde. Oy benim bir tanecik deli devim, her durumda benim düşünür fikrimi sorarmış, yerim ama ben. Bu kadar tatlı olunmaz ki... Ben içten içe delimi severken olayın ciddiyetini sonradan kavradım.

Karahan’ın söylediklerinden sonra salonda bulunan herkes bana dönüp vereceğim cevabı beklemeye başladı.
Herkes konuştu bir şey olmadı konu bende patladı iyi mi? Şimdi delim dahil olmak üzere salondaki herkes benden bir cevap bekliyor, peki ben ne diyeceğim?
Aldık başa belayı...

****

Yeni bölüm Allah’ın izniyle Pazar günü gelecek canlarım benim.

Sizce bölüm nasıldı?

Gelecek bölümde neler olacak dersiniz?

Buğlem ne cevap vermeli?

Gelecek bölümde neler olsun istersiniz?

Sizi seviyorum.

Elif Diril.

PEK KIYMETLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin