❧29. BÖLÜM❧

55.1K 2.2K 185
                                    


Merhabalar iyi akşamlar nasılsınız bakalım?

Güzel bir bölümle karşınızdayım, umarım beğenirsiniz.

Heyecanlı kısımlar yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyor...

Oy ve yorumlarınız için teşekkür ederim iyi ki varsınız.

Desteklerinizi eksik etmeyin, oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥

Medya: Buğlem

***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***

Beni kaçıran ve inşaat alanına doğru çeken kişinin kim olduğunu anlayınca tepinmeyi kesip ne yapacağını beklemeye başladım. İnşaat alanının boşluğuna gelince beni omzundan indirip öfke dolu bakışlarını bana yöneltti.
“Biri seni kaçırmaya kalksa böyle mi davranacaksın?” diye soludu sert sesiyle.
“Evet, gel beni kaçır diyeceğim,” dedim gözlerimi devirirken.
“Buğlem,” dedi sert sesiyle.

“Efendim,” dedim kızgınlıktan iyice koyulaşan gözlerine bakarken. Bir elini sinirle saçlarından geçirip tekrar bana döndü, “Neden bağırmadın?”
“Asıl sen neden mesajlarıma cevap vermiyorsun?” diyerek üste çıktım.
“Konumuz bu mu şimdi?” diye sordu yüksek bir sesle. “Aynen konumuz bu! İnsan bir arar, hiç değilse bir mesaj gönderseydin ölür müydün?”
“Neden kurtulmaya çalışmadın?” diye sordu beni duymamış gibi.

Öfkeli bir nefes alıp gözlerimi kısmış bir şekilde baktım. “Kaçırılmak hoşuma gittiyse demek ki!” dediğimde iyice deliye döndü. Sonra durur mu beni tuttuğu gibi omzuna atıp hiç bir şey söylemeden yürümeye başladı.
Başım omzundan aşağı doğru sarkarken çevredeki insanlara daha ne kadar rezil olabiliriz diye düşünüyordum ki, kendimi Karahan’ın arabasının önünde otururken buldum.
Beni oturtup bacaklarımı bacaklarının arasına alıp doğrudan gözlerimin içine baktı, kahverengi gözleri karanlık bir kuyu gibi beni içine çekiyorken konuştu.
“Nereye gidiyordun?” diye sordu.
Hızlıca gözlerimi kapatıp açtım, “Gittiğim yoldan belli değil mi?”
Sabrının sonlarına yaklaşırken, “Buğlem,” dedi.
“Seni görmeye gidiyordum, cevabını aldıysan beni azat edebilir misin?”
“Hayır,” dedikten sonra bacaklarıyla bacaklarımı hafifçe sıktı, kaçmamı engellenmek için.

“Bari arabanın içinde konuşalım, etraftaki insanlar uzaylı görmüş gibi bize bakıyor.”
Karahan, hızla arkasını dönünce çevreden bizi izleyen insanlar çil yavrusu gibi etrafa dağıldı. Bakışları tekrar beni bulduğunda, “Akşama kadar arkadaşlarınla vakit geçireceğini söyleyip, iki saat yanlarında durmadın?” dedi sorar gibi.
“Sen mesajlarıma cevap verme, beni telefonum başında beklet, arayım açma, bir de neden diye sor? Oh ne ala memleket!” dedim iğneleyici bir tonla.
“Bu bir cevap değil.”
“Anlayana çok güzel bir cevap aslında,” dedim gözlerimi devirirken.
“Fesuphanallah! Güzelim, sen beni delirtecek misin? İki lafından biri iğneleme, ne olduğunu doğru dürüst  anlatana kadar burada böyle durmaya devam edeceğiz!”

“Kızların yanına söz verdiğim için gittim. Daha doğrusu annem söz verdi bende bir şey diyemedim. Kahvaltımızı yaptık, birazda sohbet ettik sonra da yanlarından ayrıldım. Fark ettin mi bilmiyorum ama bu sokak sizin eve giden sokak. Dün gece öküzlük yapmasaydın akşama kadar kızlarla durabilirdim,” dedim ama o bozuk atsa da atmasa da kızların yanında akşama kadar mümkün değil kalamazdım. Ama bunu delimin bilmesine gerek yok, boşuna canını sıkarım.
Tek kaşını havaya kaldırıp, “Öyle olsun bakalım,” dedikten sonra beni kucağına alıp cevap vermeme müsaade etmeden arabaya bindirip kemerimi taktı. Sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Bir iki dakika sonra Karahanların evinin önündeydik. Kemerimi çıkartmaya yeltenince, “Çıkarma işimiz var,” dedi ve kornaya bastı.
“Ne oluyor hiç bir şey anlamadım?”

PEK KIYMETLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin