❧3.BÖLÜM❧

95.6K 3.9K 303
                                    


Uzun bir bölümle sizlerleyim, umarım beğenirsiniz...:)

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Tavsiye edin paylaşın, ailemiz koskocaman olsun:)

Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥
İnstagram: elifdrl_

Medya: Sırıtık Engin

***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***

Psikiyatri servisinin önüne geldiğimde kalbim iyiden iyiye hızlanmıştı. Danışmada duran görevlinin yanına gittim, tam da molaya çıkmak için hazırlanıyordu ama beni görünce toparlandı.

“Buyurun nasıl yardımcı olabilirim?” dedi güler yüzle.
“Ben bir hasta hakkında bilgi almak istiyorum, mümkün mü acaba?” diye sordum yumuşak bir sesle.

Normalde hasta hakkında bilgi vermeleri yasak olmasına rağmen, üzerimdeki beyaz hastane önlüğüyle işim çok daha kolaydı. Netice de bilgi almam için beni bir doktor da göndermiş olabilirdi.

“Hasta ismi söyleyin, nasıl yardım edebilirim bakayım,” dedi çevreye kaçamak bakışlar atarken. “Teşekkür ederim, hasta Karahan Arısoy,” dediğimde yüzünde bir gülümseme oluştu.

“Sizi aşık hastamızı diyorsunuz.” Danışmadaki kız bile Karahan’ın aşık olduğunu biliyordu, “Evet o, durumu nasıl?”

Derin bir nefes aldı ve dedikodu moduna geçti, “Bizim aşık yakışıklı, bir kızı sevmiş hem de yıllarca, tabi kötü olan kızın babası, kızı başkasına vermiş. Üç hafta kadar önce kriz geçirdiği için Aydın hoca, yatışını istedi. Ve durumu her geçen gün daha kötü bir hal alıyor. Önceleri konuşuyordu şimdi tek kelime bile etmiyor, yemek yemeği reddediyor hayata küsmüş gibi, sürekli uyutmak zorunda kalıyoruz,” dediğin de yaşadığım acı tarif edilemezdi. Daha onunla karşılaşmadan içimde ona karşı güçlenen duygular vardı.

“Onu görebilir miyim?” “Aslında daha ziyaret saati gelmedi ama netice de sende personelsin, hastane çalışanlarına her hangi bir kısıtlama yok. Şimdi yemek saatinde, koridorun sonundan sağ dön ilk kapı.”

“Çok teşekkür ederim, iyi günler,” dedikten sonra hızla kaldığı odaya doğru gittim.

Görevli kızdan bilgileri almam sandığımdan daha kolay oldu, normalde kırk tane soru sorup izin belgesi istemesi gerekiyorken bu derece çabuk kabul etmesi ve anlatması ilginç. Muhtemelen yemekhanede sıra oluşmadan yetişmek istiyor, yoksa bu kadar kolay servise girmeme izin vermezdi.

Odanın önüne geldiğimde içerden gelen bağırışları duydum, bir şey oldu sanıp panikle içeri girdim ve tam o anda kafama sert bir darbe yedim.

Fırlatılan tepsi suratıma gelmiş ve kaşımı patlamıştı, acıyla inleyip elimle kanayan kaşıma tampon yapmaya çalıştım.

“Ne yaptığını gördün mü, yaraladın güzelim kızı!” Yemek dağıtan teyze tepsiyi fırlatana azar çekiyordu, acıdan güç bela gözümü açıp karşımdaki adama baktım.

Dehşete düşmüş bir haldeydi, gözleri dolmuş öylece ayakta dikiliyordu, hatta fazlasıyla şaşkındı bu duyguların hepsini hissettirmesi de garipti doğrusu...

Gözlerine baktığım ilk an kalbimin teklediğini hissettim. Bakışları o kadar yoğundu ki, nefesim tıkandı, kulaklarım uğuldamaya başladı ve bunun kafama aldığım darbeden kaynaklanmadığına eminim.

Görevli, panikle yanıma geldi, “İyi misin kızım?” “İyiyim teşekkürler,” dedim ama karşımdaki sızı yüzünden yüzümü buruşturmadan edememiştim.

“Ben bir hemşire çağırayım,” deyip koşar adım, odadan çıktı. Tüm bunlar olurken gözümü bir an bile ondan ayırmadım.
Annemin en ala delikanlı derken ne demek istediğini şimdi daha net anlamış oldum. Çok yakışıklıydı istese pek çok kızı peşinden koştururdu şüphesiz.

Buğday teni, biçimli yüzü, uzun boyu ve derin derin bakan kahverengi gözleri. Başka şartlarda tanışmış olsak da şüphesiz dikkatimi çekerdi.

Onu incelemeye dalmışken, Karahan’ın bakışları önlüğüme damlayan kandaydı, bir anda duvarı öfkeyle yumruklamaya başladı, sinirli olduğunu belli eden garip sesler çıkarıyor ve hırsla duvara yumruk atmaya devam ediyordu.

Onu kendini kaybetmiş bir halde görünce kaşımın acısını bile unuttum. Onu durdurabilmek için bir şeyler düşünmeye çalıştım ama bedenimde salgılanan heyecan bana engel oluyordu.

Bir iki adımda yanına gittim, “Elini yaralayacaksın vurma,” dediysem de dinletemedim. “Yapma!” dedim daha yüksek sesle.

Yemek dağıtan görevli hemşireyle odaya girip Karahan’ı o vaziyette görünce, hemşire “Ben doktora haber vermeye gidiyorum,” dedi ve koşturarak gitti.

Onu durdurmak için, “Karahan!” dedim yüksek sesle. Sanki girdiği transtan çıktı, “Zarar verdim,” dedi suçlu bakışları eşliğinde. Suçluluk duygusuyla kavrulduğunu anlamak için müneccim olmaya gerek yok...

Duvara vurduğu elinin derisi yüzülmüştü ve belli belirsiz kanamaya başladı, artık ne derece hırsla vuruyorsa? O anın heyecanıyla hızla elini tuttum kendime doğru çevirdim, “Sana vurma elini yaralayacaksın demiştim,” dedim sakince eline bakarken.

PEK KIYMETLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin