❧25. BÖLÜM❧

58.3K 2.4K 70
                                    

Sürprizzzzzzzzzz♥

Erkenden bölümü atmak istedim, sizi bekletmeye gönlüm el vermedi. Umarım beğenirsiniz.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.:)

Medya: Buğlem & Karahan

***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***
Tüm yakın çevre benim hamile olduğumu düşünürken bu işin içinden nasıl çıkacağım?
Sadece ailelerimiz biliyor olsaydı, onları karşımıza alıp gerçekleri güzelce anlatırdık ama bu yalanı bilen kişiler sadece ailemizle sınırlı değil ki. Bir defa Ercan amcanın emniyetteki tüm arkadaşları öğrenmiş, Ercan amcanın arkadaşlarına karşı mahcup olması bir yana, sevinci kursağında kalacak.

Sabahtan beri aman otur, bir iş yapma, dur yorulursun, laflarından bir şeyler olduğunu anlamam gerekiyordu. Zeynep Teyze ve Ercan amca, bir şey olacak diye resmen gözümün içine bakıyorlardı. Ortada olmayan torunu için hevesli ikisi de. Şimdi karşılarına geçip ben hamile değilim nasıl diyeyim?
"Karahan, şimdi ne olacak?" diye sordum, söylediğim yalan yüzünden hissettiğim pişmanlıkla.

"Kıymetlim, asma o güzelim suratını, ben annemlerle konuşur işin aslını anlatırım ama baban hamile olmadığını öğrenirse bu işin peşini bırakmaz. Senin akli dengenin yerinde olmadığına dair rapor çıkarmış, düşün yapabileceklerinin sınırı yok. Kendi halinde emekli öğretmenin, o pis aileyle ne işi olur anlamıyorum. Bir de seni o pislikle evlendirmeye kalktı!" dedi öfkeyle solurken.
Son söylediklerinden sonra kafam iyice karıştı, "Nasıl yani? Pis aile derken ne demek istedin?" diye sordum merakla.

"Kumar, yolsuzluk, evrakta sahtecilik, daha neler neler... Bu ailede her halt var anlayacağın. Benim anlamadığım nasıl bir baba kızını böyle bir adamın oğluyla evlendirmek ister aklım almıyor," dedi düşünceli bir tavırla.
Duyduklarımdan sonra iyice korkmaya başladım, eğer hamile olmadığımı öğrenirse pis sırıtık Engin, daha ne kadar başımıza bela olur kim bilir?
Yok olmaz! Yalanımı şimdi ortaya çıkaramam, delimin de dediği gibi, babam evrakta sahtecilik yapmayı göze almışken o pis aileye uyup daha neleri yapmaya göze alır kim bilir?

"Delim, kimseye bir şey söylemeyelim, bırak beni hamile sanmaya devam etsinler, zaten burada ne kadar süre daha kalırız ki? En fazla iki hafta, sonra evimize döneriz. Eve döndükten bir süre sonra da bebeği düşürdüğümü söyleriz. Şimdi yalanım ortaya çıkarsa ne babamdan ne de o pisliğin babasının elinden kurtulamaz. Emekli öğretmen olan babam, evrakta sahtecilik yapmayı göze almışsa, hamile olmadığımı öğrendiğinde bekaret testi yaptırmayı da ihmal etmez. Sonra foyamız ortaya çıkar. Ben senden ayrılmayı göze alamam, bu nedenle olayları bir süreliğine akışına bırakalım, olmaz mı?" diye sordum yumuşak bakışlar eşliğinde.
Delim, sağlam olan kolumu tutup beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı, "İyi düşündün, iki gözümün çiçeği," dedikten sonra burnunu saçlarıma getirip derin bir nefes aldı.

"Bu arada hayatım, senin bu aşk tabirlerine bayılıyorum," dedim başımı boynuna iyice gömerken.
Sadece daha sıkı sarıldı uzun bir süre birbirimize sarılı durunca kendimi geri çekmek istedim ama delim bırakmadı.

"Delim, artık aşağı inmemiz gerekiyor bak Annenlere ayıp olacak," derken kendimi geriye çekmeye çalıştım ama başarısız oldum. Aksi gibi sırtım yatağı buldu, Karahan'da tam üzerime devrildi ama kalkmak gibi bir girişimde bulunmayınca iyice kıpırdandım. Allah'tan alçılı kolum boşluğa denk geldi, şans eseri kolluğumu da takmamıştım yoksa olacakları düşünmek bile istemiyorum...
Karahan'ı biraz daha dürtüp kıpırdandığımda ancak yüzünü görebildim o an anladım uyuduğunu. Vay uyanık vay, krizi fırsata çevirdi demek...

Karahan'ı dürttüğüm için olacak herhalde rahatsız olup, kafasını göğsüme yaslayana kadar kıpırdandı, en sonunda kafası göğsümde eli karnımın üzerinde durduğunda rahat pozisyonu yakaladığını anladım. Normalde tavrımı koyup onu uyandırmam lazım ama ne yalan söyleyeyim, delimi uyandırmak içimden gelmedi. Tüm gün araba kullandı, geldi bir de gecenin bir yarısı o manyakla uğraştı, sonra onca yorgunluğuna rağmen ben yanımda yatma dedim diye, küçücük koltuğun tepesinde sabahladı. Ben delime kıyamam ki...

Aksaray'dan dönene kadar yanımda yatmayacaksın dedim ama sevdiğim adamın en azından bir hafta boyunca koltuk tepesinde sabahlamasına göz yumamam. Benim de öfkem bu kadar işte, bir gecede biter gider...
Uyusun bakalım, deli devim...

Zerre kadar uykum olmadığı için, sakin bir şekilde uzanmaktan başka şansım yok. Delimin saçlarından burnuma kadar ulaşan kokusuyla huzurlu saatler geçirdim ve bol bol dua ettim. Şuan çok başta bir yerde büyük bir bela ile uğraşıyor da olabilirdim, Allah'ıma çok şükür delimle beraberim.
Odadaki saatten gördüğüm kadarıyla, öğlen olmuştu, çok değil bir kaç dakika sonra öğlen ezanı okunur demeye kalmadan kapı usulca tıklatıldı.

Ercan amaca gelmeyeceğine göre kesin Zeynep teyze geldi. Oğlu göğsümde yatarken hayatta kadının yüzüne bakamam, fena utanırım. Hemen gözlerimi kapatıp kafamı kapının aksi yönüne çevirdiğim an, "Müsait misiniz?" diye sordu Zeynep Teyze.
Uyuyor havasına büründüğüm için cevap vermedim, yavaşça kapıyı açtığını duydum, bir kaç dakika sonra da üzerimize örtü örtüldü ve odanın kapısı yavaşça kapandı.

Oy ama böyle kayınvalideye can kurban, kadın uyuyoruz diye ses çıkarmadan üzerimi örtüp odadan çıktı. Zeynep Teyzeyi önceden de severdim, şu saatten sonra daha çok seveceğim gibi görünüyor.
Zeynep teyze odadan çıktıktan dört saat sonra deli devim, kıpırdanmaya başladı, uyanmaya başladığını o zaman anladım. En sonunda gözlerini açıp bakışları beni bulduğunda keyifle sırıttığını fark ettim.
"Oh be dünya varmış," dedikten sonra boynumdan öptü.
"Bir insan, ancak bu kadar hızlı bir şekilde krizi fırsata çevirebilirdi, vallahi tebrik ederim deli devim," dedim içtenlikle gülerken.
Hafifçe göğsümden kalkıp bana döndü, "Ne dedin sen?" dedi şaşkınlıkla.
"A ne dedim ki hiç hatırlamıyorum," diyerek olayı kıvırmaya çalıştım.
"Dedin dedin, en son ne dedin onu bir tekrar et bakalım," dedi ilgiyle beni süzerken.

"Ay ne diyeceğim hayatım, delim dedim."
"Yok yok, bir şey daha vardı güzelim."
"Deli devim," dedim ve devam ettim, "Allah Allah sevdiğim adama istediğim gibi hitap ederim, hıh!" deyip yatakta oturur konuma geldim.
"İstediğin gibi hitap et, ömrümün güzel kadını..." deyip alnımdan öptükten sonra hemen yanıma oturdu ve sözlerine devam etti. "Çok hoşuma gitti, 'deli devim' ha iyiymiş," derken keyifle gülüyordu.
"Karahan," dedim bir şey isterken kullanılan ses tonuyla.
"Bundan sonra Karahan yok, deli dev var," dedi elini çenemin altına getirirken.
"Ya, utandırmasan olmaz mı? Şurada bir şey isteyeceğiz herhalde."
"İste güzelim, neden utana sıkıla söylüyorsun ki?"

"Tamam istiyorum o zaman. Farkında mısın bilmiyorum ama neredeyse tüm günü pijamalarla geçirdim, saat akşamın beşi oldu. Tabi sen uyuyordun fark etmedin ama bana gündelik giyecek bir kaç parça eşya lazım. Yani alışverişe gitmemiz gerekiyor, bilmem anlatabildim mi?"
"Çok güzel anlattın kıymetlim, ben şimdilik giymen için Kumru'nun kıyafetlerinden getireyim, sonrada alışverişe çıkalım," derken çoktan ayaklandı bile.

"Delim, Kumru kaç numara ayakkabı giyiyor? Malum buraya gelirken ev batiklerimi giyiyordum," dedim hızlıca.
"Spor ayakkabılarından birini giyersin, ayak numaralarınız aşağı yukarı aynı, spor ayakkabıda çok fark etmez güzelim," dedikten sonra hızlıca alnından öpüp odadan çıktı. Döndüğünde elinde buz mavisi kot pantolon ve beyaz bir tişört vardı.
"Aşağıda seni bekliyorum kıymetlim," dedi güler yüzüyle. "Tamam hızlıca giyinip geliyorum," dedim aynı gülüşle.

Karahan odadan çıkınca kapıyı kapatıp üzerimi değiştirdim ve kolluğumu takttım. Saçlarımı olduğu gibi bırakıp aşağı indim. Ercan amca ve Zeynep teyze konuşuyordu.
"Oğlum, kızcağız iki canlı, bir kaç bir şeyler yiyip öyle gidin nereye gidiyorsanız. Bak tansiyonu düşer, başı döner, seni düşündüğüm için değil, Buğlem kızımı düşündüğüm için söylüyorum," diyen Zeynep teyzeye içtenlikle teşekkür ettim.
"Anne, sevdiğim kadınla dışarda yemek yemek istiyorum, neden anlamak istemiyorsun. Buğlem'in elini tutup gönlümce gezmek istiyorum," dedi kararlı çıkan sesiyle.
"Karahan, ben hazırım," dedim usulca soluna girdikten sonra. Ve tüm dikkatleri üzerime çektim.
Zeynep teyze hızla ayağa kalkıp yanıma geldi, "Kızım, sen bizim sıpaya bakma, gel iki lokma bir şey ye öğlende bir şey yemedim zaten, Allah muhafaza kan şekerin düşer, başın döner, sen gel benimle," dedikten sonra koluma girip cevap vermeme müsaade etmeden mutfağa ilerletti.
Hızlıca sandviç hazırlayıp, bir bardakta meyve suyu koydu. Karahan dışarıda yiyeceğiz demesine rağmen o sandviçi bitirmeden dışarı çıkmama izin vermedi.

En nihayetinde, delimin arabasında alışveriş merkezinin yolunu tuttuk.
Aylar sonra tekrar bu şehre gelmek garip hissettirdi, gelmemeyi tercih ederdim. Şimdi kim bilir hangi tanıdıklarla karşılaşacağım?
Çok değil on dakika kadar sonra arabayı alışveriş merkezinin otoparkına park etmiş içeriye girmiştik bile.

Karahan elimi sıkıca tutup yürüyen merdivenlere yöneldi, el ele vitrinleri inceleyerek yemek katına kadar çıktık.
Alışveriş merkezinin en üst katını sadece yemek ve çocuk oyun alanı olarak düzenledikleri için pek çok çeşit yemeği bulmak mümkün.
"Ne yemek istersin güzellik?" diye sordu ilgiyle.
"Hım, bir düşünelim, Pizza olabilir, sen ne yemek istersin?"
"Sana uyarım hatunum," dedikten sonra pizza bölümüne geçtik.
Siparişimizi verip masalardan birine oturduk. "Hayatım, telefonunu veririm misin?" Nedenini bile sormadan telefonunu çıkarıp bana verdi, bende, hızla telefonun ekran kilidini açıp kameraya girdim.
"Az biraz öz çekim yapalım değil mi ama? Gülümse çekiyorum," derken çoktan poz vermiş Karahan'ı kendime uydurmakta meşguldüm.
Siparişimiz gelene kadarda bol bol fotoğraf çektim oh çokta güzel oldu.

Siparişlerimiz gelince karnımızı doyurup, alışverişe koyulduk. İhtiyacım olacağı için kaşla göz arasında ped almayı da ihmal etmedim. Onlar beni hamile bildiği için pedi kimseye göstermem gerekiyor ya hadi hayırlısı...
"Bence bu kadar kıyafet yeter, çok bile aldık," dedim deli devime gidelim bakışları atarken.
"Yanılıyorsun kıymetlim hala eksik var, iç çamaşırı almayı unuttun," dedi bilmiş bakışlarla.
"Tamam sen al bu poşetleri arabaya götür, ben iç çamaşırı alıp arabanın yanına gelirim," derken elimde tuttuğum iki poşeti Karahan'a verdim, asıl yük ondaydı sadece hafif iki poşeti almama izin vermişti.
"Seni yalnız bırakmam, birlikte alır sonra arabaya geçeriz," dedi kararlı bir şekilde.
"Olmaz, ya Allah Allah. Mağazadaki kızlara malzeme vermek istemiyorum, ben alırım sen arabaya geç."

Avcuma bir miktar para tutuşturdu, tabi ki de itiraz etmek gibi bir aptallığa düşmeyeceğim. Yanımda bir kuruş para yokken iç çamaşırı alamam zaten.
"Dikkatli ol, olurda ters bir şey görürsen hemen yanıma gel. Çıkışımız kolay olsun diye arabayı otoparktan çıkarıp ön tarafa getireceğim, çok oyalanma," dedikten sonra alnımdan öpüp elindeki poşetlerle alt kata indi.

Delim gider gitmez bende iç çamaşırı mağazasına girip bir kaç parça aldıktan sonra seri bir şekilde alışveriş merkezinden çıktım.
Gördüğüm kişiyle dondum kaldım, balık alıyordu.

Sonrasında çok bir şey düşünmedim, yolu nasıl geçtiğimi bile hatırlamıyorum, balık poşetini teslim alan anneme sıkıca sarıldım. Onca balığın içinden bile annemin kokusunu hissedebildim.
Sonrası ise aşırı sulu gözlü anne kızın kavuşmasıydı.
"Kızım, iyi misin?" dedi akıttığı yaşlarla.
"İyiyim, anne sen nasılsın, Beril nasıl?" dedim bir yandan da burnumu çekerken.
Annem beni balıkların olduğu yerden uzaklaştırıp daha rahat konuşabileceğimiz boş bir alana yönlendirdi.
"Biz iyiyiz kızım," dedi titrek bir nefes alıp, "Koluna ne oldu?" diye sordu merakla.
"Önemli bir şey yok merak etme, sadece kırdım. Ama Karahan çok iyi bakıyor, günlerim paça çorbalarıyla geçiyor," dedim ağlıyor olmama rağmen gülerken.
"Onun seni gözünden sakınacağını biliyordum," dedikten sonra yanaklarımdan öptü.
Öyle bir, "Hayırlı olsun annem," deyişi vardı ki, Hamile değilim bile diyemedim. Sadece akıttığım yaşlarımla bakıp sıkıca sarıldım.
"Ben sana her şey daha güzel olacak demedim mi? Bak daha şimdiden her şey güzelleşmeye başladı," deyince geri çekilip annemin gözlerine baktım.

"Anne az daha dün gece babam bir felakete sebep olacaktı," dedim korkuyla.
"O senin hamile olduğunu öğrenmeden önceydi," dedi hüzünlü tebessümüyle elini karnıma getirip.
Anne, orası boş, bakma bana öyle mutlu ifadenle, vicdan azabı çekiyorum...
"Babam eve gelince bir şey söyledi mi?"
Elini yanağıma getirip, usulca okşadı, "Söyledi tabi kızım. Gecenin bir yarısı eve gelip, senin söylediklerini, Karahan'ın yaptıklarını anlattı. 'Yarın akşam gidelim konuşalım, bu iş böyle olmaz. Kızım evlilik dışı çocuk dünyaya getirmemeli. Çok geç olmadan her şeyi düzene sokalım, nikahlarını yapmadan evlerine dönmesinler,' dedi. Hatta işin garip tarafı torun lafını duyduktan sonra fazlasıyla yumuşamış olduğunu fark ettim," dedi tebessümle.
Bittim ben, şimdi de babam Karahan'la evlenmemi istiyor öyle mi? Hem de torunu için? Vay arkadaş ben bu günleri de mi görecektim?
Daha dün gece Engin için, beni, akli dengesi bozuk olarak ilan eden adam, anneme açıkça gidip çocuklarla konuşalım evlerine gitmeden nikahlarını yapalım, demiş olacak şey değil...
Gökten başımıza taş yağacak taş!



(Nasıl?)

****

Yeni bölüm Allah'ın izniyle Çarşamba günü gelecek canlarım benim.

Bölüm nasıldı?

Sizce gelecek bölümde neler olacak?

Genel olarak düşünceleriniz nedir?

Sizi seviyorum.

Elif Diril.

PEK KIYMETLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin