2.9 "MAVİ SALINCAĞIMIN YILDIZ BEKÇİSİ"

471 31 132
                                    

Suskunluklarımızı misafirperver eden yıldızlı gece saltanatı tanıklık ediyordu sürprizlerle dolu gecemize. Her beden sabırsızlıkla koşuşturuyor, neşeli gülücükler dudaklarımızın kenarına kıvırarak oturuyordu. Heyecan duygusu hükümdarlığını ilan etmişken saatlerin tik tak edişleri kalbimizin pır pır edişlerini kanatlandırıyordu. Bazen farkında olmaksızın aslında bulunmak istemediğimiz zaman dilimlerinde bulunurduk. Bazen anlamlandıramasak da bazı şeyleri olduğu gibi kabul ettiğimizin çok geç farkına varırdık. Benim farkına vardıklarım, farkına varamadıklarımın sökük kıyafetine dikiş atarken sessizliğimin içler acısı kelimeleri, avaz avaz haykırışlarını sunuyordu zamanın yuvarlanan dakikalarına.

O gece yüreğimden bir saçak döküldü yıldızlarca. Kalbimin sol köşe bulvarına kurulan mavi salıncağımın yıldız bekçisi ile bulutlu huzur dünyamızdan ayrılıverdik yavaşça. Ve bir haber geldi, mektup kutusunun kapakları açıldı, derinlerde yatan iç sesler acılarını feryatla döküverdi.

El yapımı göz nuru pastalarımızı, tuzlularımızı alıp Suzan ablaların kafelerine doğru yol aldığımızda gün batımı çoktan teslim ediyordu kendini uyku yumağına. Sürprizlerle dolu bir gece başlayacaktı birkaç saate. Her şey ayarlanmıştı, annem ve Suzan ablalarla beraber kafede süslemeleri yaparken bir yandan da Betül abla'nın Taner ağabeyi kafeye getirmesini sabırsızlıkla bekliyorduk. Annem heyecan içerisinde pasta süslemelerini yaparken Emre, Aleyna ve Furkan, Gökay, Ege ile birlikte balonları asıyor, diğer yandan da masa ve sandalyeleri de süslemeyi ihmal etmiyorduk.

Annem, Taner ağabeyin ailesiyle birlikte unutamayacağı bir doğum günü geçirmesini istiyordu ve bu amacına ulaşmak için de canla başla hazırlıklarını yapıyordu. Onun tatlı, telaşlı hallerini görmek beni mutlu etmeye başlamıştı.

Annemin yüzünde açan güller, hiç solmayacakmışçasına parıldıyordu adeta. Geçen bunca zaman içerisinde üzüntülü günleri geride bırakıp bugüne yeni ve sağlam adımlar atabilmeyi birlikte başarabilmiştik, bu bir gerçekti. Ve birbirini mutlu eden insanlar bir arada olmalıydı, Emre ve benim bir arada olduğumuz gibi.

O sırada koca bir asır deviren, birbirlerine deli gibi aşık ama didişip duran Alparaslan amca ile Ayşe teyze'nin hallerini görünce istemeden de olsa kıkırdadım.

"He ye tuzluları da acından geberesin e mi? Fırlasın tansiyon, patlasın şeker. Hiç düşünme sen kendini, hiiç!" diye somurtup duruyordu Ayşe teyze, kaşları çatık bir vaziyette.

Alparslan amca ise tuzlu tabaklarına dadanmış, halinden gayet memnundu. Dolu ağzıyla Ayşe teyze'yi dinliyor, kafasını mutlulukla sallıyordu. Küçük, kalpli kurabiyelere saldıracakken Ayşe teyze pat diye vuruverdi eline.

"Eh be hanım! İki dakika sefamızı sürelik dedik rahat yok. Senin yüzünden her gün her gece otçul bir yaşam sürüyorum."

Ordan hiç öyle görünmüyor ciğerim." diyerek gözlerini devirdi Ayşe teyze. "Anca kalori al sen. Onu bırak göbeğini de patlacaksın bu gidişle. Maşallah nirvanaya erişecek yakında."

Alparslan amca son bir hamle ile kurabiyeyi de ağzına atar atmaz, karısının gül pembe yanağından makas aldı ve sırıttı hınzırca. " He gülüm he. Birimiz dağ, birimiz tepe. Bundan daha güzel ikili olamaz herhalde."

Ve koluna anında şaplak yedi Alparslan amca. Gülücüklerim fırladı gitti. Emre ile göz göze geldik o esnada. Elindeki balonları şişirir şişirmez yanıma gelivermişti salisede.

"Ne dersin Melis, biz de böyle olur muyuz?" diye fısıldadı kulağıma kadifenin hükmedici melodi tonlarındaki ses girdabıyla. Yutkundum, kızarıklığımın ne kadar seviye atladığını tahmin edemiyordum. Elime tutuşturdu mavi balonu, parmaklarımız değiverdi birbirine. Gözlerinde kayboldum, benliğimi zümrüdün ışık yıldızlarına teslim ediverdim.

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin