16.BÖLÜM GÖNÜLLERİN SUSKUN NEFESLERİ

1K 163 856
                                    

Merhaba yeni bölümümüz geldi! Wattpad bu aralar epey sıkıntılı. Yayımlar mı bilemiyorum ama şansımı deniyorum.😊

Tadında bıraktığım bir bölüm oldu. Özel bölüm olmadıkça tadında bırakmaya devam edeceğim. Diğer bölüm kaldığım yerden devam edecek. Bu bölüm Emre ve Gökhan pek yok ama diğer bölümde bol bol yer edinecekler. 😄😇

Farklı bir bölüme ve şaşırmaya hazır mısınız?😇

Medya müziği: Ed Sheeran-Perfect

Mutlu okumalar :)

****
Zaman hızlıydı epeyce. Aşk yuvalarının kıvılcımları düşkündü bugünkü güne. Sevgililer günüydü ve zümrüt gözle olan ilişkimiz herkese rağmen devam etmekteydi. Onun için özel bir hediye hazırlamıştım. Kütüphaneye gelmiştim, raflıklardaki şiir kitaplarını karıştırıyordum. Özdemir Asaf'ın kitabı geçmişti elime, "Lavinia" şiiri buram buram kokuyordu mısralarla dolu sayfalarda.

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim.
Ama gitme Lavinia.
Adını gizleyeceğim,
Sen de bilme Lavinia.

"Ah, Lavinia. Gitsen bile mısraların aşk iplerine dizilmeye mahkum edileceksin." diye mırıldanıyordum.

Kalbime işliyordu mısraların dokunaklı sözleri. Ve şiir gibi seven adamları şiirden anlamayan kadınlar üzüyordu, insanların sevemeyen gönüllerini anlamak zordu.

O esnada kitaplığın arkasındaki fısıltıları duyunca kulak kesilmiştim. Sesler yabancı değildi, yüzsüz gölgelerin sesleri fısıltıyla yankılanıyordu. Meraklanarak kitaplardan birini araladığımda gördüklerim karşısında nefesimi tutmuştum.

"Herkes bir şansı hak eder." diyordu buz tanrıçası. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, kemikli sırtını kitaplığa dayamıştı. Bakışları keskindi, gözleri belirli bir kişinin üzerinde gezinmekteydi. Ateş gibiydi gözleri, parlaktı ve sivriydi sözleri. "Berksan gibi bir arkadaşım daha çok şansı hak eder."

Manolyanın dibinde duran Berksan, hafifçe sırıtıyordu. Kıvrak gülücükleri solgun olsa dahi rengini belli ediyordu. Ve hiç samimi değildi. Gür-siyah saçları jöleliydi ve kirli sakallarını parmağıyla okşamaktaydı.

"Çocuk musunuz siz?" diyordu tanıdık, yumuşak tonlardaki bir ses. Gözümü irice açarak dikkatle yanaştırdım çenemi kitaba. Ve biraz daha araladım kitapları. Elim kalbimdeydi, kalp atışlarım bademciklerimi kükretmekteydi.

"Hiç muhatap bile olmadığım biri geliyor ve 'sana aşığım' diyor. Sizce ne kadar mantıklı? Oyun oynuyorsanız hiç hoş değil." diyordu Bilge. Çerçeveli gözlüklerini hafifçe parmağıyla kaldırarak burun direklerine oturtmuştu. Kuzguni bakışları siper almıştı hain dolu gözleri. Kendinden emin bir tavrı vardı ve cümlelerini seçerek konuşmaktaydı.

"Ah, hadi ama yapma güzelim. Seviyorsun sen de beni, itiraf et." diyerek Berksan bir adım atarak Bilgenin yanağından ufak bir makas aldı. Bilge salisede sertçe indirdi kolu ve geriye doğru çekildi.

"Sen ve sevimsiz şey sen." diyerek parmağıyla Manolyayı gösteriyordu. "Benden de arkadaşlarımdan da uzak durun." Önünde duran uzun boylu varlığı tek hamlede ittirerek aralarından hızla geçtiği gibi ilerledi. Kütüphanenin kapısını sinirle kapattığında içeriye büyük bir gürültü düşmüştü. Şimdi kütüphane sessizleşmişti zaten ortalarda kütüphane görevlisi bile yoktu.

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin