22.BÖLÜM HAYALLER YUVARLANDI, SIR PERDESİ AÇILDI-1.KISIM

672 105 647
                                    

Hayırlı akşamlar!

14 Şubat sevgililer gününüz, dostluğumuz, ailemize duyduğumuz sevgimiz, kısacası sevgi günümüz kutlu olsun😍

Sır perdesinden bir kare açıldı bugün.😊

Kaptırmışım kendimi, uzun yazmışım düzenlerken. İki kısım olacak o yüzden. Diğeri haftasonu gelir sanırım. Biraz merak ettirelim😊

Medya müziği: Feride Hilal Akın/Onur Baytan-Ayrılık Zor(Tavsiye ederim)

Mutlu okumalar😊Bol yorumlar😊

****

Haftanın başında, okul kabus gibi gelmişti gözüme. Aklıma hükmeden zihinsel deli sorular, bedenimi ele geçirmişti. Gerçeklerden korkuyordum, canımı acıtmasından haliyle endişe duyuyordum, soramamıştım bu yüzden o akşam ona, tuhaf fotoğraf karesini. Oysa, ne kadar gerçeklerden kaçarsam kaçayım elbet yakama yapışıyordu. Can yakıcıydı gerçeklerin acı izleri, benlikte bırakırdı geçmeyen izini. Hayat yalanlarla örülü bile olsa, gerçekler tohumlarını serpiyordu, verimli topraklarda.

Yaşam nefesinin hissizliğe karışmasını umsak da bu hayat düzeninde, umduğumuz gibi yaşayamıyorduk, gerçeklerin deryasında. Hayatın acı yüzleri, maskelerini takmış tebessümlerini dudağının aralıklarından soluyorken, bazen tek yapabildiğimiz izlemekti olan bitenleri.

İçimize gömdüklerimiz, bir gün öyle bir ortaya çıkıyordu ki, sırların soyulmuş tabaka düzlüklerinde gerçekler siliniyordu, kayıplara karışan hayallerimizle. Hayallerle gerçeklerin dünyası acımı doğrasa da tenimin ürpertisinde, doğru zamanda doğru kelimeleri konuşmak için bekliyordum sadece.

O gün öğle vaktinde kütüphanede nöbetçiydim ve sabrımı taşıran o tanrıça kişisinin iğneleyici sözlerinin hedef noktası oluvermiştim. Masada sakince oturup, elime aldığım roman kitabını okuyorken diğer yandan da deftere geçirilen kitap listelerinin zaman çizelgesini kontrol etmekteydim.

"Yazık sana, Melisss!" diyerek adımı uzatanın sesini duyduğum gibi kaldırdım kafamı. Serra ile birlikte seslice içeriye girerken kapıyı da arkalarından gürültüyle kapatmışlardı.

"Sana benzeyen kızın kim olduğunu öğrendin mi tatlım?" diyordu karşıdaki masadan bir sandalye çektiğinde. Sandalyeyi hızlıca aldığında, çevirmişti birden bana ve atmıştı bacak bacak üstüne, bağlamıştı kollarını. Kıvrak dudakları alaycıydı, kalkık kaşları meraklıydı, arkadaşı Serra pencere kenarına ilişmiş, huzursuzca dudaklarını dişlemekteydi.

Somurtarak sarkıttım dudaklarımı, duymazdan gelmeye çalıştım önce, romanımı açtığımda Serra, fevri davranarak önümden çekip almıştı kitabımı. Anlam veremiyordum yaptıklarına. Neyi amaçlıyordu böylesine? Muradına ermesinin yolu beni mutsuz etmekten geçiyordu anlaşılan.

Sırtımı sandalyeye yasladığımda, derin derin nefesler alıp vermekteydim. "Oyun oynamak hoşuna gidiyor olmalı." Canıma yetmişti yaptıkları, sözlerinin iğneleyici etkileri saplanmaktaydı tenime. Sinsi planlara kafa yormak kadar derslerine yorsaydı kafasını, derslerini ekmezdi belki de.

Bacaklarını sakin tavırla indirdiğinde, sandalyede oynattı bedenini gerine gerine. Boynunu kütletti ve bedenini öne doğru eğerek limon sarısı saçlarını arkaya atıverdi. Gök tonlarını andıran maviliklerinde barınan kurnaz ifadesi, huzursuz ediyordu beni.

"Sadece şunu bilmelisin tatlım."

Konuşturduğu cümlelerine odaklanmış gözükmekteydi. Kıkırdamalarını zorlukla bastırıyordu. Gözleri ihtişamla parlayıp sönerken gerçekleşeceğini umduklarının gerçekleşmiş olması mutlu etmiş olmalıydı onu.

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin