23.BÖLÜM-YENİ SIRLAR VE GÜNLÜK

702 102 841
                                    

Merhaba! 

Yeni bölümde yeni bir sırrın doğuşuna tanıklık edeceğiz.

Medya Müziği: Toygar Işıklı- Kalbimdeki Sancı

Mutlu okumalar :)

***
Cebimdeki telefonun sesi susturulamazdı. Meşgule attıkça arayıp duran babam vardı. Ve her şeyden önemlisi telefonu açtığımda benim okuluma geldiklerini söylüyordu. Şaşırmıştım açıkçası, böyle apar topar okuluma kadar en son geldiklerinde annemi bulamadığını dile getirmişti.

Ancak annem hakkında artık endişelenmeyeceğimi düşünüyordum nedense. Babamla Esin'in gelmelerinde hayır var mıydı, bilemiyordum. Allak bullak olan simama dizginlerini indiren şaşkınlık kör düğümleri, beni bir çıkmaz yola gönderiyordu.

Emre beni yalnız bırakmamıştı, giyindikten sonra hemen almıştı yanımda yerini. El ele koridorlar boyunca ilerleyip merdivenleri tırmandığımızda, tek isteğim günümü şenlendiren iyi haberler duyabilmekti.

Hayat oldukça karışıktı zaten, her günün ardından doğan sırlar, beyin etimi lime lime ederken yeşil dünyaya açılan duygularımı griye boyuyordu. Gri kentimde belirsizlikler hüküm sürüyor, soru işaretleri nazlı ama kıvrak bir edayla beynimde konumunu koruyordu.

Babamla yeni eşi Esin okula en son geldiklerinde, insanlar aralarında fısır fısır konuşmakla yetinmeyerek dedikodu kazanı da çevirmişlerdi okulda, güzelce. Dedikodunun baş kahramanı tabii ki Manolya tanrıçasıydı. Onun çenesini kapatmak engellenemezdi. Bazen duymazdan gelip görmemek de bir seçenek sayılabilirdi.

Babam Ferrari arabasını okulun önüne park edip Esinle birlikte gelmemi bekliyordu. El ele tutuşmuşlardı, yeni eşinin karnının şişkinliği barizdi. Ufaklık iki aylık olmuş olabilirdi, babamın gözlerinden yeni doğacak olan çocuğunun sevincini taşımasının yanı sıra ne kadar korumacı bir tavır sergilediği anlaşılabiliyordu.

Emre ile beraber adım adım onların tarafa doğru ilerliyorken spor salonundan çıkıp bahçeye kurulan Manolya, arkadaşı Serra'nın kulağına eğilmiş, bizi iri gözleriyle inceleyip kinayeli bakışlarını gönderdikten sonra hafifçe kıkırdamaktaydı. Anlam veremiyordum tavırlarına, artık anlam da vermek istemiyordum. Ne yaparsam yapayım, ona göre nefes almam bile gözüne batacaktı.

Bazı insanlara sevdiremezsiniz kendinizi, eğer karşınızdaki insan kibirli ve alaycı bir tavırla, sizin varlığınızı dahi tehdit ediyor ve aile ilişkilerinize kadar her şeye burnunu sokuyorsa, bilin ki o insan çeşidi, kıskançlığın koynunda usulca sallanıyordur ve mezarınızı kazmayı deli gibi istiyordur.

"Melis'im." diyerek sarılmıştı babam, yanına vardığımda. Kokumu içine dek çekiyorken başımı gömmüştü boyun çıkıntıma. Bir an kaburga kemiklerimin kırılacağı korkusu oturmuştu içime.

Her ne kadar sarılması içten de olsa kırgınlıklarım sevgimden bir adım öndeydi. Kollarının arasından sıyrıldığımda geriye çekildim ve rahatlıkla bir nefes bıraktım. O anda Esin'le gelmiştik göz göze. Dudağının ucuna kondurduğu yapmacık tebessümü kıvranıyordu çehresinde. Kırmızı rujla süslediği şişkin dudakları aralanmış, kelimelerini döküyordu şimdi.

"Merhaba tatlım." Kaçırdım gözlerimi, selamını dahi almak istemiyordum. Her şeyi nasıl bu kadar kolayca unutup silebildiğine dair tahminler yürütemiyordum. Esin söz konusu olunca karışık kafamda tarttığım soru işaretleri alıp başını gidiyordu.   

Tamamen çözülemeyen bir bulmaca gibiydi. Ancak ne yaptığı çok barizdi, sadece gözlerine indirdiği masum perdesinin ardında yatan karanlık gölgenin solistliğini görmek oldukça güçtü. 

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin