12.BÖLÜM VARDI BİR HAYAT SENARYOSU.YAZILIYDI BENLİKTE!

1.6K 211 1.1K
                                    

Merhaba! Ben geldim! İstanbul yolcusu geri geldi!😄

Haftasonu çok yağış vardı İstanbul'da. Dondum valla sınav kapılarında. Şükür memleketime gelebildim.😄😄

Hikayemize kaldığımız yerden devam edelim. Bakalım en son kızımızın çikolata kokulu çocukluk arkadaşı gelmişti. Küçük Ecem ve Ferhunde Abla kalmıştı kapıda. İçeri buyur edelim mi onları?

Mutlu okumalar! Bol bol yorumlar!

Medya müziği: Tuna Kiremitçi&Sena Şener-Birden Geldin Aklıma 😇
🎂🎂🎂   

Narin bedenler kurulmuştu kanepelere. Küçük Ecem, mavi balonu uğurlamıştı kalbinden güzelce. Şimdi yudumluyordu, çikolata kokulu sahibin kestaneli pastasını. Pek bir iştahlıydı minik beden! Elleriyle yumulmuştu bir tabak dolu pastaya, annesini bile dinlemiyordu umarsızca. Sadece kestaneli, akışkan pasta ağzını yüzünü kirletse dahi, miniğimizin tatlı ihtiyacını gidermeliydi.

Büyük bedenler ise sessizdi, birazdan bir "gün" daha yolcu edecektik ve "nasılsın, iyi misin?" gibi bilindik kelimeler kulağımızı salisede doldururken, minik Ecem dışında pek bir iştahlı olduğumuz söylenemezdi. Ecem, tek dilim pastayla doymayınca yeni dilimler kesmek üzere yerimden fırlayıverdim. Kimse istemiyordu tek bir lokma dahi! Kestaneli pastamız Ece'nin midesinde bayram sefası sürecekti.

"Annen iyidir umarım, Melis." diyordu bir ses. Arkamdan hissettiğim nefesle beraber boynumdaki tüyler irkilivermişti. Ürpertinin esareti altındaydı bedenim. "Anne" kelimesi dokunaklıydı, kalbimin seslerini şahlandırırdı. Anılar ve sırlarla örülü hayatımızda bir senaryo yazılıydı.

"Elbette. Daha da iyi olacak. " diyordum kestiğim pasta dilimini porselen tabağa ihtişamla yerleştirirken. Bileğime dokunan gürbüz eller bileğimi kavradığında, porselen tabağı hafifçe itivermiştim, mutfak tezgahında. Bedenimi çekiveriyordu bedenine. Havada asılı kalmıştı narin bileğim! Çikolata kokulu beden eğmişti başını, gözleriyle hapsediyordu gözlerimi. Kurtarmaya çalıştım kendimi, nafileydi! Ne yapıyordu böyle çikolatalı beden sahibi!

"Minik mavi balonu uçurursan öyle, hayallerini gerçekleştirmene nasıl yardımcı olabilirim, söylesene?"

Şiir gibi konuşuyor muydu ne? Titredim hafifçe, yapışacaktı bedeni bedenime. Başımı çevirmek istedim. Burası mutfakla birleşik bir salondu ve salonda misafirlerimiz vardı. Bizi bilmeyen bizi yanlış anlardı. Tutarsız mıydı, düşünemiyor muydu?

Geri çekilmek için attım bacağımı ama korktuğum geldi başıma! Gürbüz, kaslı kollar belimden kavrayıverdi. Salonda, Aleyna'nın sesini duyabiliyordum. Ferhunde ablamızla koyu muhabbet başlatmıştı, Ege ile birlikte. Lakin ben zor durumdaydım. Gökhan, gökyüzünün kanatlarını andıran bulutlu simasını sergiliyordu gözümün önünde. Ona karşı koymak zordu, cazibesi etkileyiciydi ve ateşin alevleri kavrıyordu yüzümün binbir renkli hallerini.

"Gökhan..." diye tısladım öylece. Mırıldayan bir ses hakimdi dilimde. Uysal mıydım ne? Neler oluyordu böyle? Kafamın içinde çılgınca dans eden periler, çikolatalı beden sahibine hükmedemiyordu.

"Efendim; tatlı, bulutlu, güzel, candan, sevimli kız."

Yutkunuverdim. Yumruyu boğazımdan aşağı gönderdim, nefes alışverişim düzensizleşmişti. Beden beden olalı nefesini kaybediyordu birdenbire.

"Bu dediklerini ben ona her gün söylüyorum."

Boynumu çevirdiğimde büyüleyen varlık tam oradaydı. Tezgahın bir köşesine sinmiş, kollarını kaslı vücudunda birleştirmiş, bir ayağını öne atmış, dikiliyordu bir heykel gibi. Tek kaşı havadaydı, diğer kaşı ise göz kapaklarına inmeye meyilliydi. Çatıktı kaşlar, şüpheliydi tavırlar ve sertti kalbinden fırlayıp gelen kelimeler.

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin