17.BÖLÜM HAYATIN SÜRPRİZ RİTMİK ADIMLARI-2.KISIM

1K 140 903
                                    

Merhaba iyi geceler herkese! Can okuyucular ve hayalet okuyucular!

Özel ve uzun bir bölüm! 2 parta ayırdım ve bu sonuncu part. Umarım ilk partı sevmişsinizdir. Bu bölüm bol romantik sahneler ve anılar sergilenecek, gözlerinizin önünde!

Çikolatadan da haber getirdim ayrıca.

Bu aşk üçgeni Melis'in gönlünün çıkmaz sokaklarında saltanatını sürdürecek! Ancak çocukluk anıları ya bizim düşündüğümüz gibi değilse? Ya Emre'mizin sakladıkları mevcutsa ve Melis bunlardan habersizse? Sanırım aşk üçgeninde kızımız kapana kısıldı diyebiliriz o halde! :)

Medya müziği: Adele- Set fire to the rain

Mutlu okumalar ve bol yorumlar!

***

Gönlümün semtine kurulan sözcük hazineleri ritmik adımlarımla ahenk içerisindeydi. Üç kapı çıkmıştı karşıma. Bir kapının tokmağında asılı olan balonu gördüğümde oraya doğru yönelerek balonu var gücümle patlattım. Balondan düşen kağıtta, "PENCEREDEN AŞAĞIYA BAK!" yazıyordu.

Kapıyı açtığımda büyük ve ferah bir salon vardı önümde. İki koltuk karşı karşıya konulmuştu. Köşede ise duvara monte edilmiş plazma bir televizyon duruyordu. Mor kadife koltuğun yanındaki sehpanın üstü kırmızı mumlarla donatılmış, kocaman bir gül buketi konulmuştu. Gözlerimi kapattığımda yanaklarıma alev alev hükmeden sesli ritmik melodiler sükunet altındaydı.

"Ah bu çocuk! Kalpten götürecek beni!" diyerek gümbürdeyen kalbime kondurdum elimi. Yavaş yavaş yürüyerek yaklaştım pencereye. Pencerenin perdesini kaldırıp aşağıya diktim gözlerimi. Aşağıda çağlayan küçük bir nehir vardı ancak yağan karın etkisiyle biraz donmuştu. Lakin çözülen karlar nehir suyunu serbest bırakmıştı Ve karların üstüne kırmızı güllerle yazılmış bir yazı vardı. O iki sihirli sözcük zikrediyordu zihin ipliklerimde. "HAYATIM SENSİN."

Mutluluk dolu yaşlarımın göz pınarlarında biriktiğini sezince, narin parmaklarımla aldırıverdim yaşlarımı hafifçe. Beni mutluluk köşelerine bağlayan bir adam vardı belleğimde. Sevinçten kıpırdanan gönül yapraklarım sevdiğim adamın kalbine doğru yelkenlerini açacaktı, ömrümün yettiğince.

Sanırım göz atmam gereken diğer kapılar da vardı. Koridora çıktım ve ikinci kapıya yöneldim. Kapıyı açtığım anda başımdan aşağı güller dökülmüştü. Kapının üstünde duran kovayı da çekip aldığımda içinden bir zarf çıktı. Zarfta şunlar yazıyordu. "Sen hala buralarda mısın? Çabuk ol, bul beni."

"Sanki saklambaç oynuyoruz." dedim düşüncelerimin arasında. Çocuk gibiydi, hala saklanmaya devam etmekteydi. Ve sürprizleri beni oldukça şaşırtmaktaydı.

Odadan çıktıktan sonra koridordaki balonları gelişigüzel patlatıp sonuncu kapıya geldim. Kapıdan içeri girdiğimde ilk gözüme çarpan şey köşede bir piyanonun olması, ok işaretlerinle piyanonun yerinin işaret edilerek piyanonun üstündeki bestenin yanında duran kağıttı. Büyük harflerle şu kelime yazılıydı: "HEDİYEN!"

Yavaş adımlarla piyanoya doğru ilerliyordum. Aniden birinin gözlerimi elleriyle kapatıp, "Bil bakalım ben kimim?" demesiyle olduğum yerde kalakaldım. Lavanta kokusu burnumun direklerine dek doluşmuştu. Başım dönüyordu. "Hayatım." diye mırıldandım alçak sesle.

Ellerinin gözlerimden çekilmesiyle birlikte arkama döndüğümde büyüleyici varlıkla karşı karşıya gelmiştim. Oldukça şıktı ve saçları jöleliydi. Mutluluk simaları aksediyordu çehre hatlarında. Çoşkuyla sarıldım boynuna. Kavradı belimden, kaldırdı bedenimi ve sevinç çığlıkları eşliğinde döndürdü odada. Yere indirdiğinde başım dönüyordu, parmaklarını parmaklarıma geçirmişti.

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin