29.BÖLÜM AYRI KALPLERİN KAVUŞMA VAKTİ

639 81 733
                                    

Merhaba genç kurgu okurları :)

Bu Bölüm Reyhan'a gelsin :) Yetişti güncel bölümlerime. Hep beraber finale gidiyoruz bu hafta :)

Sırları öğrendik. Sonra ne mi oldu? İkiz olayları falan filan. Çikolata, lavanta ve annemizin nişanı ardından kafası karışan hüzünlü Melis ne durumda?

Medya Müziği: Feride Hilal Akın-Bilir mi :)

Keyifli okumalar :)

***

Altın ışıkların kiraz ağacımın yapraklarına ve dallarına süzüldüğü yaz ayının en sıcak günüydü. Kiraz ağacımın kırmızı gelinliği kıpırdanıyordu, oynatıyordu kıvrak kollarını. Tatlı meltem rüzgar esintisine ihtiyaç duyduğumuz ve hüzün ve sevinç yağmurlarını içinde biriktirdiğimiz farklı bir gündü. O gün İstanbul turu yaptıktan sonra gezmiştik ailece. Taner Bey de gelmişti bizimle. İlgili ve şefkatliydi, babacan bir yanı vardı. Bu fark edilebilir nitelikteydi.

Zeynep'i hep beraber tanımaya çalışıyorduk. Her ne kadar bana benzese de farklılıklarımız da barizdi. Renkli bir kişiliği vardı ve çok konuşkandı. Sade giyinir, makyajını da sade yapardı. Neşeli görünüyordu ancak onu içten içe yiyen hastalığı solgun yanaklarını ölüm döşekleri gibi örtüyordu. İki gündür bizimle kalmaktaydı. Bu süreç içinde dertlerimizi, anılarımı paylaşmıştık onunla.

Isınıyorduk birbirimize zamanla. Lakin zaman beklemezdi, gideceği vakit çok yakındı. Annem sık sık aramasını tembihlemişti. Amerika'da ne kadar kalacağı belli değildi. Ama düzelir düzelmez bizimle beraber kalmak istediğini dile getirmişti. Anne ve babanın ayrı olması onun için de zor durum olsa gerekti. Ancak bizim gibi o da alışmak durumundaydı, başka çare yoktu.

Babam cephesinden baktığımızda Esin'le aralarının iyi olmadığını fark ediyordum bize geldiğinde. Esin'in düşük yapması, hastalıkları ikisinin arasında derin uçurumlar yaratmıştı ona göre. Erimekteydi babam günden güne.

Annemin başka bir adamla olan mutluluğunu gördüğünde gözlerinden okunan acınası pişmanlık kırıntıları, kalkanlarını örüyordu göz çeperlerine. Lakin Esin'le evliliği beklenmedik bir şekilde gerçekleşse de yine de seviyordu onu. Dileğim zor günleri atlatmalarından yanaydı.

Zümrüt göz telefonlarımı açmıyordu. Aramayı bırakmıştım ben de. Okulda konuşmak istediğimde de kaçmıştı benden. Dinlememişti bile beni. Tuhaftı, kaçıyordu ve kendi köşesine çekilmişti. Arkadaşlarıyla fazla takılmadığını da gözlemlemiştim. Üzerindeki gizemliliği artmaktaydı günden güne. Sadece tek bir şey demişti bana. Beynimde yer edinmişti cümle toplulukları.

"Gökhan mevzusu olunca sende değişiklikler oluyor, Melis. Ben bilmiyorum, sanırım ikimizin de birbirimizden emin olması gereken şeyler var."

O gün olanları doğru bir şekilde aktardığımda bana dedikleri bunlardan ibaretti. Belki haklıydı belki değildi. Ne fark ederdi ki? Aramıza koyduğu mesafeler büyüdükçe soğuk rüzgarlar kırbaçlıyordu çene hatlarımızı.

Her şeye rağmen yine de Zeynep'i gitmeden evvel görmesi gerektiğine kanaat getirmiştim. "Sevdiğim biri vardı ve onu bırakmak benim için ne kadar zor olsa da yapmam gerekeni yaptım." demişti Zeynep bir keresinde bana. Ve dile getirmiştim kelimelerimi. "Peki, onu tekrar görmek ister miydin?"

İnci tanesi dişlerini ortaya çıkarttırarak gülümsediğinde kısılmıştı gözleri. "Elbette isterim." dedikten sonra gözlerindeki parlayan yıldızlar karanlığı çalmıştı. "Ama onu görmem hiçbir şeyi değiştirmez."

Düşmüştü omuzları, başını kaldırdığında gözlerime odaklanmıştı. "Son kez kalpten veda etmek isterdim."

Onu yeterince üzdüğünü dillendiriyordu. Kimseyi kendi hastalığıyla mutsuz etmeye niyetinin olmadığını söylediğinde daha çok üzülmüştüm ona. Yaşadıkları çok zordu ama güçlü bir kızdı ve atlatacaktı.

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin