Kimseden ses çıkmadığına öğretmen gözlerini kısmış, lâkin inatla beklemeye devam etmişti. Bu sırada Yoongi gözlerini kısarak sırasına bakmış, mırıldanmıştı.


"Aslında.. Neden olmasın?"


Jungkook elini hızla Yoongi'nin alnına koymuş. "Bakayım ateşin var mı?" Diyerek elini geri çekmişti, "Yok."

Namjoon gözlerini büyüterek Yoongi'ye bakmıştı, "Sen ve okul gezisine gitmek? Birde 15 gün." Yoongi gözlerini devirerek sırtını sıraya yasladı. "Hadi ama sadece biraz kafa dinlemek istiyorum, bugün sinirlerim iyice bozuldu."

Jin kafasını sallayarak, "Haklısın, biraz kafa dinleyelim." Dedi. Aynı anda Jimin omuzlarını silkerek yerinde hareketlendi. "Ben gelmek istemiyorum." Diyerek elindeki kalemi çevirmeye başladı.

Taehyung kolunu Jimin'in omuzlarına atmış, tatlı bir gülümseme sunmuştu en yakın arkadaşına. "Hadi ama, sen olmazsan anlamı kalmaz
Jimin-ah." Diyerek mızmızlanmaya başlamıştı.

Bu sadece Jimin'de ufak bir sırıtmaya yol açmıştı.

"Böyle yaparsan.. peki peki, geleceğim."

Herkes mutlulukla gülümsemiş ve öğretmene bağırmışlardı. "Bizim ekip gelecek."

Elbette onlar gittiği için, diğer öğrencilerin de fikirleri değişmiş, gelmek istemişlerdi. Bu hocanın aynı zamanda orada bulunan bir öğrencinin oldukça hoşuna gitmişti.

Jungkook dudaklarını büzerek kafasını hemen yanında bulunan Yoongi'nin omuzuna koydu, "Peki ama yedi kişilik çadırlar var mıdır ki?"

Yoongi omuzuna yaslanan bedeni umursamadan, gelecek cevaba odaklanmıştı. Hoca önce düşünmüş gibi yaparak yere baktı, daha sonra kafasını sallayarak reddetti. "Hayır, 2 kişilik çadırlar var."

"Lanet olsun ya."

Jin'in mırıldanmasını sadece Hoseok duyabilmişti.

♤♤♤

"Hazır mısınız?"

Taehyung'un otobüse binerken bağırması ile herkes gülmeye başlamış, başlarını sallamıştı. Jimin ve Taehyung ikili koltuklara Jungkook ve Yoongi'de onların arkasına. Namjoon, Hoseok ve Jimin ile Taehyung'un yanındaki koltuklara Jin ise hemen arkalarına geçmişti.

Hoseok telefonu eline alıp, çoktan etrafı çekmeye başlamıştı. Yoongi kafasını cama yaslayıp, seslerle aldırmadan uyumuş Jungkook ise onun bu haline gülüp yüzünü incelemeye başlamıştı birkaç saniye.

"Bu kamp harika geçecek, hissediyorum bakın."

Jimin'in bağırması ile herkes kafaları ile onu onaylamıştı.

Yaklaşık 5 saatin sonunda kamp alanına gimişler, Öğretmen otobüste oturan gençlere bakarak konuşmuştu. "Uzun bir patikadan yürüyeceğiz, 2 hafta kalacağız. Ormanda yabani hayvanlar var, bu yüzden dikkatli olalım. Kamp alanımız korunaklı, başımızdaki rehber bizi kamp alanına götürecek."

Diyerek otobüsten ilk o inmiş, arkasından ise sınıf öğrencileri inmeye başlamıştı. Yoongi somurtarak çantasını koluna takmış ve merdivenlerden inerken mırıldanmıştı.

"Bu kamp iğrenç geçecek, hissediyorum."

Jimin gözlerini devirmiş, arkasından iteklerken mırıldanmıştı. "Sen ne zaman bir şeyi beğendin ki? Hadi hadi, yürü."

Diyerek uzun patikaya girip kamp alanına doğru yol almışlardı. Tam olarak bir saat sonra Jin nefes nefese bir taşın üstüne oturup hâlâ yürümeye devam eden öğretmene ve öğrencilere seslenmişti.

"Biraz dinlenelim, lütfen!"

Altılı onu hızlıca onaylamış ve yanına kurulmuştu, diğer insanlarda biraz daha uzaktaki çimenlere oturmuştu. Jimin yerde ki çimenleri yolarak, oflamış, Namjoon bunu fark ederek kolunu Jimin'e atmıştı.

"Ne oldu?"

"Babam ile annemi öldürenleri, öldürmek istiyorum."

Jimin'in ani cümlesi ile herkes afallamış, Jungkook dudaklarını birbirine bastırarak. "Keşke o şerefsizlerin kim olduğunu öğrensek." Deyip ellerini geriye atarak, bedenini yaslamıştı.

Sonunda öğretmenin bağırması ile hepsi ayaklanmış ve yarım saat kalan yolu bitirip kamp alanında girmişlerdi. Aslında pek hayal ettikleri gibi değildi.

Fazla merkeze uzaktı ve iletişimden tamamen kopmuşlardı

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.


Fazla merkeze uzaktı ve iletişimden tamamen kopmuşlardı. Ayrıca güneş belirli ağaçlardan dolayı oldukları kesime neredeyse uğramıyordu. Yani..

Fazla karanlıktı.

Yoongi bu ayrıntıyı umursamadan zaten kurulu olan bir çadırın içine girerek, eline pilli müzik çalarını alıp şarkı dinlemeye başlamıştı. Üyeler birbirine bakıp, omuz silkerek çadırlara yöneldiler. Jungkook Yoongi'nin çadırına, Jin
Hoseok'la, Taehyung Jimin'le ve Namjoon'da tek kalmaya karar vermişti.

Herkes çadırlarında yol yorgunu olarak hızlıca uykuya dalmışlardı. O sırada sadece biri uyanıktı, koca kampta herkes uyurken o karanlık havaya rağmen yaprakların üstünde yürüyordu.

Yaprak çıtırtıları her ne kadar onu rahatsız etse de bu gece her şeye başlamak istiyordu. İntikamını almak istiyordu.. Elinde ki satıra bakıp sırıtmış, gülüp satırı dudaklarına götürüp yalamış ve bu sefer seslice gülmeye başlamıştı.

Önünde duran 14 çadırdan birini seçecek ve kim çıkarsa onu bu gece öldürecekti. Aslında o sadece altı arkadaşım dediği gençleri öldürmek için buraya gelmişti, fakat diğer aptal kişiler onun için biraz zevk niyetindeydi. Elbette herkesi öldürmek onun gibi biri için zevk meselesiydi.

"Ya şundadır, ya bunda.."

Parmakları çadırların üstünde gezerken, sonunda saymayı bırakmış ve soldan 2. Çadırı gözüne kestirmişti..

O çadırda Mingha denen bir kız olduğunu biliyordu, kızlar favorisiydi. Sırıtmış ve sessizce kızın çadırına girmişti. O sırada aynadan gözlerine bakan kız, iki korkunç gözle karşılaştığı an satır boyun girintisine girmişti..

Sadece sessiz bir çığlık ve katilin kahkası duyulmuştu..


--


|Nasıl buldunuz? Acaba katil kim?


|Hoşçakalın.

killer | btsDonde viven las historias. Descúbrelo ahora