"Bakın hanımefendi size inanmak isterdim ancak uzman ekipler her hangi bir bulguya rastlamadı. Her hangi bir kaçma durumu söz konusu olmuş mu diye de bir çok yerle irtibata geçildi. Böyle bir şey mümkün değil." son kısmı imali bir şekilde dile getirdiğinde "Benim kafamdan uydurduğumu mu düşünüyorsunuz?" diye bilmiştim.

Polis memuru "Daha dün bir sarsıntı geçirdiniz. Böyle durumlara sıkça rastlanır. Belkide ormanda gezintiye çıkmak sizin için pekte iyi bir zamanlama değildi. Ayrıca gördüğünüz başka yabanı bir hayvanda olabilir." demişti. Sözleri karşısında şaşkınlığa uğrayarak "Sizce ne görmüş olabilirim. Bir tavşan mı?" diye sorduğumda gülerek "Olabilir, eğer gerçekten bir kurt ve panter görmüş olsaydınız şuan hayatta olabilir miydiniz?" dediğinde omuzlarım düşmüştü. 

"Bende öyle tahmin ediyordum. Lütfen ifadenizi imzalayın ve bir daha ki zaman dışarı çıkmak istediğinizde yalnız olmayı tercih etmeyin." İfademi imzalamamın ardından iyi günler dileyerek ayrılmışlardı. 

Karan'a "Doğruları söylüyordum." deyip baktığımda "Sana inanıyorum." demiş ve yanıma yaklaşarak beni kollarıyla sarmıştı.

"Yemin ederim ki doğruyu söylüyorum. Gözlerimle gördüm cadının yanına gittiğimde derin yaralı olduğunu gördüm. Bir insanın açamayacağı derinlikte yaralar.."

 Karan geri çekilerek "Kimden bahsediyorsun?" diye sorduğunda ona tüm hikayeyi başından anlatmıştım. 

Ona "Artık bana gerçekten inanıyor musun?" dediğimde "Sana en başından inandığımı dile getirmiştim." diyerek bir kez daha bana sarılmıştı. İçeriden gelen takırtıyla ikimizde irkilerek birbirimizden ayrıldığımızda gelen iniltili miyav sesini duymuştum. 

Heyecanla "Bu o kedi!" diyerek içeri koştuğumda aralık camın yanında bulunan vazonun yerde parçalanmış olduğunu gördüm. Yerde oluşan küçük kan damlalarını takip ettiğimde kedinin masanın altında yaralı bir vaziyette uzandığını fark ettim. Kucağıma alarak Karan'a doğru döndüğümde "Yaralanmış ama nasıl?" demiştim. 

Karan gerginlikle "Bu kedi.. Gerçekten de pars olabilir mi?" dediğinde yüzüne sadece şaşkınlıkla bakmakla yetinmiştim. Gülerek "Saçmalama lütfen böyle sevimli bir kedi nasıl olur da bir p..." diyerek duraksadığım da kucağımda duran kedi huysuzca mırıldanmıştı. Kediye bakarak "Şaka yapıyor olmalısın!" deyip gözlerimi kocaman açtığımda içeri geçerek kediyi masanın üzerine bırakmıştım. Geçen seferden deneyimli olan Karan ecza çantasını alıp geldiğinde yanıma oturarak "Sen yapmaya ne dersin?" diye sormuştu.  Kaşlarımı kaldırarak "Küçük bir kediden mi korkuyorsun yoksa?" demiş ve ecza çantasını elinden alarak bu küçük canlıya pansuman yapmaya başlamıştım. 

 "Böyle pek içime sinmiyor hava aydınlandığında bir veteriner çağırsak iyi olur." 

Karan "Haklısın sonuçta bir kurtla savaştı." dediğinde gülmüştü. Gözlerimi ona dikerek bu komik mi şimdi diye bakmakla yetinerek kediyi kucağıma almış ve odama çıkmıştım. Yatağımın altında duran eski hasır sepetimi çıkartarak içindekileri boşalmış ve içine küçük bir yastık tıkıştırarak kediyi rahat bir şekilde uyuması için bırakmıştım. Kediye "Bugün oldukça yorulmuş olmalısın." dediğimde cebimden cadının bana verdiği hilali çıkartarak yatağımın üzerine bırakmıştım. Derin bir nefes alarak bıraktığımda karşımda beliren ruh kedinin yanına yaklaşarak "İyi iş çıkarttın." demiş ve gülümsemişti.

Onu seyrettiğimi fark ederek yanıma yaklaşmış ve yatağımın üzerinde duran hilal biçiminde ki metale bakarak "Sende.." demişti. Ruha "Biliyordun.. Beni buna rağmen oraya gönderdin." kızgın ses tonum odamda adete yankılanmıştı. 

"Sen iblislerden korunabilecek kadar güçlüydün ama ben senin kadar şanslı değildim." 

Bir zamanlar kurtlarında onun peşinde olabileceğini düşünerek "Onlar tarafından mı.." dediğimde konuşmasına devam etmek için dudaklarını aralamıştı. "O taşı bulduğumda benim ellerimde güvende olmayacağını biliyordum. Bu yüzden onu canım pahasına koruya bilmek için cadıya götürmeye karar verdim. O gün iblisin canavarları peşime düştüğünde Lema'nın sesinin zihnimde ilk kez yankılandığını duydum. Bana bunun bir intihar olduğunu söylüyordu.. Kendi ölümüme doğru koştuğumu. Cadıya taşı vermeden önce bir anlaşma yapmıştım. Benim gücüme karşılık bu taşı koruyacak ve asıl sahibine ulaştıracaktı. Ondan son bir isteğim daha olmuştu." diyerek kediye bakmıştı. "Taşın sahibini koruya bilecek şekil değiştiren bir canlı.. Ama bu kadar sevimli olabileceğini tahmin etmezdim. Artık aynı zamanda onunda sahibisin." diyerek cama doğru yaklaşmıştı. Gün doğumuna bakarak "Güneşi seyretmeyeli uzun zaman oldu.. Artık görevim son buldu." dediğinde yavaşça o da diğerleri gibi kaybolmuştu. 

Gerçekler, bir anahtar, cadı kitabı ve şimdide bu hilalin üzerinde duran kanlı ay taşı.. Her bir ruhun huzurla ayrılışı yeni ipuçlarını ortaya seriyordu. Beş ruh özgürlüklerine kavuşmuştu ama diğer ruhlar onlar beni daha ne kadar şaşırtacaklardı?

Vote verir ve yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Destekleriniz için şimdiden teşekkürler. :)


XIII Kayıp RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin