14 | sadece seni sevmeme izin ver

7K 703 194
                                    



Jimin, önündeki test kitabına elindeki fosforlu kalemle bir tik daha atarken hemen yanı başında oturup boşluğu izleyen çocuğa bilmem kaçıncı kez kirpikleri altından kısa bir bakış attı. Dikkati yerinde değildi, muhtemelen son yarım saattir aynı sayfanın aynı sorusundaydı fakat farkında olduğunu söyleyemezdi. Bakışları donuktu. Çenesine yasladığı boştaki elinin baskısıyla dudakları büzülmüş, kızıl saçları altına saklanmış kaşları üzerlerine bir ton ağırlık çökmüş de artık taşıyamıyormuş gibi çatılmıştı.

"Bakışlarınla sayfayı delmeye çalışıyorsan eğer, tebrikler, bunun için son on saniye." Yoongi, sarışın omegadan önce davranıp ters şekilde oturduğu sandalyeden homurdandı. "Dokuz, tabi beni duymuyorsun, yedi, hey! Gerçekten şu gördüğüm kıvılcım olabilir mi? Dört diyorum. Üç, iki.." Uzun parmaklarını omeganın önünde sallayıp dikkatini çekmeyi başardığında bir kez daha homurdandı. "Aşık olma sezonu falan mı bu? İkiniz de uçuyorsunuz. Jimin'e alıştım derken bir de sen çıktın," dediğinde Hoseok beceriksiz bir gülümsemeyle elindeki kalemi kitabın üzerine bıraktı. "Aşık olduğum için dalgın değilim bir kere."

"Yani hem aşık hem de başka bir nedenden dolayı dalgınsın?"

"Aşık değilim ben,"

"Değil misin?"

"Öyle miyim?" Az önce çatılan kaşları şimdi havaya kalkarken pembeleşen yanaklarıyla kafasını hafifçe yana eğdi. "Öyle miyim? Bilmiyorum. Yani bilirsin, ya da bilmezsin-- aman canım, bilmiyorum işte."

"Bizim aptal Taehyung'a ilk görüşte vuruldun sanıyordum?" Yoongi, oturduğu sırasının yaslanma yerinde kollarını çaprazlayıp biraz öne eğilirken Jimin'e kısacık bir bakış attı. "Ona böyle seslendiğimi söyleme sakın," dedi. "Sen de neden dalgın olduğunu açıklamaya başla. Beklemekten hoşlanmadığımı söylemiş miydim?"

Açıklama.

Bu o anlarda Hoseok için sadece öylesine bir kelimeydi. Gözlerindeki yarım yamalak parıltılar tekrar donuk bir griliğin esiri olurken derin bir nefes alarak geriye yaslandı. Omzunu silkerken bakışları iki çocuk arasında gidip gelse de dudaklarında önemli herhangi bir kıpırdama olmadı. "Sınav stresine girdim sanırım belki de bir anlık bir boşluğa düştüm, bilirsiniz, herkeste bir dönem olur falan," bakışları Jimin üzerinde biraz daha uzun takılı kalırken dudaklarından öylesine bir gülümseme geçti. Belki içinde birkaç parça özür de barındırıyordu ama o an hiçbiri küçük ayrıntıları yakalayacak kadar dikkatli değildi. Yoongi, bugün belki de zibilyonuncu kez homurdanıp dilinin altından anlaşılmaz birkaç kelime bırakırken Hoseok, konuyu dağıtmak için bakışlarını sarışının üzerine yoğunlaştırdı.

Ondan yükselen feromonun kokusu burnunun ucunu sızlatıyordu, bunun için nedenleri vardı, elbette. "Seni mutlu ediyor olmalı," dedi. "Baştan aşağı onun gibi kokuyorsun."

Evet, dedi, baştan aşağı ona bulanmışsın.

Bunu görmek için keskin gözlere ya da mükemmel bir burna gerek duymuyordu. Abisinin aksine, gerçekler her zaman oradaydı. Açık bir kitap gibi masanın ortasında duruyor, önünden geçen herhangi birinin bile okuması için büyük harfler saman kağıdı süslüyordu.

"Mutluyum," itiraf etti. Bu sabah iki güçlü kolun kendini değerli bir mücevher gibi sarmış olduğu o görüntüler, yanında dudaklarında hissettiği sıcak tenin anılarıyla beraber aklına dolarken gözleri parıldadı. "sen de öyle olacaksın, çok yakında." Jimin, kızıl omegaya güvence verircesine gülümserken içinde hiçbir şüphe yoktu. Onun abisine aşık olup olmadığını bilmiyordu, abisinin de ne düşündüğünü kesinkes dile getiremezdi ama arabadaki kısa diyalogları yeterliydi.

selenophile » jikookWhere stories live. Discover now