16 | bıçak kadar keskin bir boşluk

4.9K 590 329
                                    


Boşluk.

Gözlerini araladıktan sonraki ilk nefesten itibaren hissedebildiği tek şeydi. Kulaklarının uğuldadığını hissediyor, üzerine uzandığı yatağın sıcak yabancılığını tüm bedeninde karış karış hissediyordu. Duyularının açılması, göz bebeklerinin bulunduğu yeri hızla talan etmesi birkaç uzun kalp atışınca zamanını aldı. Yarı oturur pozisyona geldiği yataktan, loş bir karanlığın hakim olduğu boş odada gözlerini gezdirirken içinde çığlık çığlığa yanıp sönen kırmızı ışıklar midesini büküyordu. 

Koca bir karanlığa çekilmeden önceki anılar zihnine doluştuğu anda, hayır, dedi. Hayır, hayır, hayır. Bu aynı zamanda üzerine örtülmüş yorganı savurup ayağa fırlaması ve çaprazında, birkaç metre ileride kalan kapıya koştuğu ana denk geliyordu. Jaehyeong'un o uykuya dalmadan kulaklarına çarpan sesini duyumsuyordu, gözleri kendinden izinsizce buğulanırken kilitli olduğunu anladığı kapıyı birkaç kez daha zorlamaya çalıştı.

Telefonu neredeydi, evden çıkarken yanına kitaplarını aldığı çantası? Jungkook, o, Jungkook neredeydi? Ondan haber alamayınca ne hissetmişti, şu an, şimdi kalbi korkudan taş kesilmişken onu hissedebiliyor muydu? Sıcak gözyaşları ardı ardına dökülmeye başlarken, korkusu da tuzlu gözyaşlarından besleniyormuşcasına sızım sızım büyüdü içinde. Aklında sadece görmek istediği bedenin ismi yankılanıyordu. Sırtını pencerenin yanındaki duvara yaslayıp bacaklarını kendine çekerek otururken aptallığına olan siniri gözyaşlarının hızını arttırdı. Aptal Jimin, nasıl da bu kadar kördü, nasıl bu kadar savunmasız davranabilmişti?

Saatler geçti.

   Parmak uçlarına kadar ürpermesine neden olan bu hisse yabancıydı. Etine batan huzursuzluk tırnaklarını hiç acıması yokmuşçasına derisine, gittikçe çok daha derinlere batırıyor, aldığı her nefesin ağırlığı ciğerlerini kurutuyordu. Gözleri epeyce incelemeye fırsatı olduğu odada bir kez daha dolandığında boğazına oturan yumruğu yutkunarak gidermeye çalıştı. Tek kişilik bir yatak, kapının hemen sol tarafında kalan çift kapaklı gardırop ve yine yataktan birkaç metre öteye iliştirilmiş çalışma masası dışında boş olan bu oda öylesine soğuk ve korkutucuydu ki bir köşesine sindiği duvar dibinde dizlerini karnına çekerek biraz daha küçüldü.

Nasıl, nasıl bu halde olabilirdi?

Gözlerini açtığı bu odada olmak boğazında yakıcı bir his bırakarak organlarına sıçrıyor, içinde asite bulanmış her birinin yanışını hissediyordu. Jungkook'un yanında olmalıydı. Onun teninin sıcaklığını hissediyor olmalıydı. Aynı sorular tekrar tekrar zihninde dolanıyordu. Ondan uzakta, nerede olduğu bilinmez bir odada yapayalnızken hissettiği tüm karmaşanın yanında Jimin de, alfanın neler hissettiğini bilmek istiyordu. Ona çok kızmış mıydı, endişeli miydi, ondan haber alamadığı bunca saat sonunda ne yapmıştı?

Sol gözünden akan bir damla yaş yanağında sıcak bir yol çizip çenesinden aşağı kaymadan önce birkaç damla daha gözlerinden firar etti. Aptal, koca bir aptaldan başkası değildi. Nefesi kesilirken kilitli kapıya acınası bir bakış attı. Burada olmak onu delirtiyordu. Jaehyeong'un onu kapattığı bu karanlık boşlukta düşünceleri zehirli sarmaşıklar misali zihnini kuşatıyor, her bir saniye yerini saatlere bırakırken hıncahınç bir karmaşadan başka hiçbir şey kalmıyordu. Bir de Jungkook.

Tüm o karmaşanın arasında, alfanın yüzünü bir an olsun gözleri önünden silemiyordu.

Eşine ihtiyacı vardı. Bu karanlık soğukta bir tek onu istiyor, bacaklarına sardığı elleri onunkiler arasında kaybolmak için karıncalanıyordu.

Gerçeklik ise ruhuna çöreklenen kasvet misali boğazına parmaklarını sarıyordu.

    Kilitli odanın deliğine yerleştirilen anahtarın sesi ve hemen ardından aralanan kapıyla karanlık odaya dolan ışık hüzmesi sessizliği bıçak gibi kesen yegane şeylerdi. Jimin saatlerdir oturduğu yerde, odanın kapıya en uzak köşesinde, hala dizlerini kendine çekmiş oturuyordu ve o anlarda da içeri süzülen bedene karşı hiçbir tepki vermedi. Kaç saattir burada olduğunu bilmediği bu süre boyunca düşünmüş, düşünmüş ve en sonunda sadece bırakmıştı. Dili bir ton yükü taşıyormuşcasına ağzının içinde ağırlaşmış, ağladığı için ıslanmış kirpikleri ve hafifçe şişmiş gözleri içinde hiçbir parıltı barındırmaksızın karşısındaki adama sabitlenmişti.

selenophile » jikookWhere stories live. Discover now