11 | sensizlik yakar tenimi, dayanamam

7.8K 821 456
                                    







"Jimin, neden kantinin zeminine bakarak gülüyorsun?"

Hoseok, küçük ısırıklar alarak yediği sıcak tosttan bir ısırık daha koparmadan önce sordu. İkinci dersin teneffüsünde, kantinin plastik sandalyeleri üzerinde oturuyorlardı fakat Jimin çok uzaklarda gibi gözüküyordu.

"Tanrım," diyerek yakındı, Yoongi. Jimin'in kızıl saçlı omegayı duymamış olması en çok onun işine geliyordu, "lütfen tekrar başlamayalım...Sadece burada yokmuş gibi davranmaya devam et, Hoseok. Lütfen, biraz sessizliğe ihtiyacım var."

Hoseok, çocuğun yalvaran gözlerine sesli bir kıkırtı ve aşağı yukarı salladığı kafasıyla onay verse de hala meraklıydı. Bu yüzden gözleri dikkatle kendi dünyasına kapanıp kalmış sarısın çocukta dolandı. Bakışları hala zemindeydi. Dudaklarında silik bir tebessümün kırıntıları, yanaklarında ise oradan kalkmaya hiç de niyetli olmayan kızıl-pembe hareler vardı, "Şirin gözüküyor," tostundan aldığı ısırığı umursamadan Yoongi'ye baktı. Şirin ve aşık.

"Şizofren gibi gözüküyor bence,"

Yoongi de, daha okula adımını attığı ilk andan itibaren maruz kaldığı tüm o nefessiz konuşmaların sahibine bakarken omzunu silkti. En yakın arkadaşını kaybediyordu. Kesinlikle, şu aşk denilen şey sonunda onun da yakasına yapışmış da kulağına fısıldadığı büyülü sözlerle zihnini dipsiz bir bulanıklığın esiri yapmıştı. Eh, bunu ceremesini de Yoongi çekiyordu. Yine de şikayetçi olduğu söylenemezdi. Pekala, bazen gerçekten sadece biraz sessizliğe ihtiyaç duyuyordu fakat sarışın çocuk ona ışıl ışıl parlayan gözleri ve dudaklarındaki koca gülümsemeyle bir şeyler anlatırken şikayet etmek içinden gelmiyordu. Çoktan soğuyan tostunu unuttuğu masada, boşluğa bakarak gülümsemesi gerçekten şizofren gibi gözükmesine neden olsa da itiraf etmeliydi, en yakın arkadaşı şirin bir aptaldı.

"Öyle demesene," Hoseok, burnunu kıvırdı. Aynı zamanda, teneffüsün bittiğini belirten zil de, tüm okulda rahatsız edici bir melodiyle yankılandı. Bu, zor da olsa Jimin'in girdiği transtan çıkmasına neden olmuştu. "Of ya," diyerek hiç dokunmadığı tostu eline aldı, sarışın omega. Evden çıkmadan öncesini de sonrasını da Jungkook'tan utanarak geçirdiğinden kahvaltı yapmaya fırsat bulamamıştı ve şimdi de, yine aynı kişi yüzünden tostunu yemeği unutmuştu, "aklımdan çıkmış. Ben unuttuysam siz hatırlatmalıydınız, ne zaman yiyeceğim ben bunu?"

Tatlı isyanı diğer ikisini kantinden çıkıp ayrıldıkları koridora kadar takip ederken devam etti. Bir yandan da seri ısırıklar alarak karnını doyurmaya çalışıyordu, "Hayal dünyandan çıkıp bize katılsaydın o zaman," Yoongi, omzunu silkerek söylemişti. Hoseok'un bir alt kattaki sınıfını geride bırakmış, kendi sınıflarına adımlıyorlardı. "Jungkook Bey aklını başından aldı tabii,"

Jimin, kısa süreli bir öksürük tufanından sonra çatılı kaşlarıyla diğerine döndü, "şöyle söylemesene," derken yanaklarını saran kırmızı güller biraz daha açıldı. "Ne?" sınıfa girip sıralarına yerleştiklerinde söylendi, Yoongi, "yalan mı söyleyeyim?"

"Sadece sesli söyleme yeter,"

Jimin, matematik öğretmenleri içeri girmeden hemen önce mırıldandı. Daha sonrası ise, bir süredir tekrar eden bir kısır döngüden ibaretti. Derse odaklanamadı, yanından bile geçmedi. Gözleri parmakları arasında döndürdüğü kalemde olsa da, bakışlarının altındaki görüntü bir gece öncesinin can ağrılı anlarıydı. Utanıyordu, tanrı aşkına, utanmaktan nefret ediyordu. Utancını içinde yaşayamıyordu bile, Jungkook başta olmak üzere evin içindeki herkes kokusunu alıyordu ve en çokta Taehyung, bundan ayrı bir haz alıyordu. Birkaç saat öncesi, karanlığın henüz paltosunu güneşe teslim etmediği o anlardan sonrasında bile, Jungkook'un iki eliyle belini sıkı sıkıya sardığı o sıcaklık hala orada, teninde asılı kalmıştı. Saçları altına gizlenen alnı ihtiyacı olan tek sıcaklık için isyan ediyor, dudakları üzerinde hissettiği naif baskı ise kor bir ateş gibi yanmaya devam ediyordu. Hâlâ.

selenophile » jikookWhere stories live. Discover now