4 | küçük, savunmasız bir çocuk yanı başımda

9.8K 1K 364
                                    

Gecenin karanlığı geçiciydi. Gündüzün parlak kumaştan kuşandığı o örtü. Kuşların cıvıltısı, bulutların ağlayışı, kapalı gökyüzünün korkutucu haykırışı, hepsi geçici bir döngüden ibaretti. Sırası gelen yerini alıyor, işi biten yenisini beklemek için bir köşeye çekiliyordu. Jimin, tüm o geçiciliği, her bir rengini, her bir kumaşını seviyordu. Kendisi de geçici bir döngünün içinde olmayı yeğlerdi. İşi bittiğinde kenara çekilebilir, kimseye hesap vermeden esip gürleyebilir, ardından rengarenk bir gök kuşağını hiçbir şey olmamış gibi tattırabilirdi. Hoş bir düşünceydi. Gökyüzü ona her zaman özgürlüğü hatırlatıyor, damağında sevimli bir tat bırakıyordu fakat şimdi, özgürlük çok uzakta, o ise kızarmış gözleri ve iğrenç gözüktüğüne emin olduğu göz altlarıyla küçük odasında, kendine ait bu kafeste okul için hazırlanıyordu.

Üzerine geçirdiği beyaz gömlek ve siyah pantolonunu ikinci kez kontrol etmeden odasından çıkarken kafası bedenine ağır gelen koca bir kazandan ibaretti. Az uyumuştu, uyku demeye bile bin şahit isteyen saçma sapan bir kasvetten başka bir şey değildi, hoş, bunun suçlusunun kendi olduğunu biliyordu. Belki biraz da Jungkook'tu. Bu durumda bütün suçu ona yıkacaktı, çünkü neden olmasındı, yapabilirdi.

Merdivenleri teker teker inerken evin içinde hissetmeye alışık olduğu sessizlik bir kez daha kulaklarına dolanan tek melodi oldu. Bay Jeon sabahın erken saatlerinde kalkıyor, akşam yemeği saatine kadar evde olmuyordu.Sessiz, yüzünde her bir yaşın getirdiği sertliği taşıyan, güçlü bir adamdı. Bayan Jeon ise, hayal edebileceğinin aksine oldukça naif ve sevimli biriydi. Gerçi, ne hayal etmesi gerektiğini hiç düşünmemişti. Aralarında geçen öylesine bir konuşma esnasında onun bir sınıf öğretmeni olduğunu söylediğini hatırlıyordu. Şaşırmıştı. Gerçekten, şaşırtıcıydı ama orta yaşlı kadına şöyle bir baktığında bile bunun pek de uzak bir ihtimal olmadığını anlayabiliyordu. Ailenin büyük oğlu, Seokjin ve diğer bela, Jungkook'a geldiğindeyse, onları pek de iyi bildiği söylenemezdi. Seokjin'in de en az babası ve erkek kardeşi kadar iyi bir alfa olduğunu biliyordu, elbette. Yakında evlenecekti fakat genç adamın nişanlısını henüz hiç görmemişti. Yine de umursadığı bir detay değildi. İleri gelen ailelerin aksine, normal bir sürüden, bir alfanın ortanca kızı olduğunu duymuştu. Dahası ise sormaya gerek duymadığı öylesine birkaç küçük ayrıntıdan ibaretti. İşin özünde hepsinin iyi insanlar olduğuna inanıyordu, onlardan nefret etmemeye özen gösteriyor, özellikle Bayan Jeon'u seviyordu.

Son basamağı inerken, Jungkook diye düşündü. Onun hakkında bildiği hiçbir şey yoktu, sanırım. Trajikomik bir durumdu. Eşi olacağı adam hakkında hiçbir şey bilmiyordu ve nasıl öğrenirdi, bu da muallak bir soruydu. En azından her sabah onu okula bıraktığını biliyordu ama bunun dışında, çocuğun ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Alakasız bir anda dün geceki görüntü ani bir deprem gibi tekrar beynine kesik görüntüler gönderdiğinde belinden yukarı tırmanan ürpertiyi görmezden geldi. Burnuna alfanın aşina olduğu kokusu doluyordu, buralarda, muhtemelen mutfaktaki masadaydı. Bunu içeriden gelen metalik seslerden anlayabiliyordu.

"Günaydın," diye mırıldandı, kapıdan içeri adımladığı ilk anda. Bakışları masanın üzerinde onu bekleyen krep ve birkaç çeşit kahvaltılıktaydı. Kesinlikle Jungkook'da değil. Hayır, kesinlikle onda değil.

"Günaydın," görüş açısındaki çatalın masadaki yeşil zeytine batmasını izledi. Alfanın bakışlarının yüzünde dolandığını hissediyordu. "birileri kötü bir gece geçirmiş sanırım."

"Pek uyuyamadım. Ders çalışmam gerekiyordu,"

"Sınava hazırlanmak zor olmalı..."

"Öyle."

"Peki ya sen?" diye, atladı, Jimin. Pişman olması için bir saniyeden daha azı yeterli olmuştu. Bir anlığına alfanın gözleriyle çarpışan gözleri kaçacak başka bir yer ararcasına önce tavana ardından aradığı ve dünyada ihtiyacı olan tek şey oymuşcasına masanın üzerindeki fıstık ezmesi dolu cam kavanoza yönelmişti. "Yani sen ne yapıyorsun?" küçük kavanozun kapağını açtıktan hemen sonrasında kaçamak bir bakışla sordu.

selenophile » jikookWhere stories live. Discover now