ÖZEL BÖLÜM : 'İyi ki doğdun Mihri!'

Start from the beginning
                                    

''Oğlum benim. Nasıl özlemişim seni...'' Ahsen yüzünü sıvazladığı genç adamı bir an olsun bırakmıyordu. Onca zaman değişmiş miydi kontrol ediyordu.

''Ben de özledim annem, ben de...''

''Neden gelmiyorsun o zaman? Neden gidiyorsun madem?'' Ahsen sitemkâr sesiyle konuşmaya başlayınca Arslan gülüp kapıdaki babasına baktı.

''Biliyorsun annem. İşim orada.''

''İşmiş. Burada yok mu sanki bu iş?''

''Anne...'' Arslan annesine kedi gibi bakınca yumuşadı Ahsen. Avucuna aldığı iri kemikli elleri öptü tek tek.

''Tamam, tamam. Hani gelmeyecektin sen. Nereden çıktın bakalım?''

''Gelmeyecektim, sonra vazgeçtim. Sizi çok özledim. Sürpriz yaptık.''

''Yaptık?'' Ahsen, Arslan'ın sürprizi kiminle planlamış olabileceğini şöyle bir düşündü. Sonra gayri ihtiyari arkasını döndüğünde kapıda kendilerini izleyen kocasıyla göz göze geldi.

''Hain. Nasıl söylemezsiniz bana ha, nasıl?'' Kocasına kısık gözlerle kötü kötü baktı Ahsen. O kadar yalvarmasına rağmen tek kelime etmemişti Yavuz bunca zaman. Arslan'ı ikna et gelsin diye günlerce peşinden koşturmuştu karısını. Ama Ahsen elbet bunun da hesabını sorardı, diğer her şeyin sorduğu gibi.

Yavuz karısının kötü bakışlarından biraz ürkse de birazdan aklının karışacağını her şeyi unutacağını biliyordu. O sebeple lafı değiştirmeye çalışarak ikiliye yaklaştı.

''Hayatım şimdi bunların sırası mı? Haydi herkes bahçede biz de çıkalım. Mihri gelir birazdan.''

''Hiç lafı falan değiştirmeye çalışma. Asla unutmam biliyorsun, cezanı çekeceksin.'' Ahsen oğlunu koluna takıp bahçe kapısından kaybolduğunda Yavuz'u da bir korku sarmamış değildi. Zira sevgili karısının cezaları cümle âlemde meşhurdu. Az çekmemişti onlardan yirmi dört yıl boyunca...

''Arslan!''

''Ağabey!''

''Bakın siz şuna!''

Bahçedekiler Arslan'ı görmenin verdiği şokla ayaklanmış genç adamı karşılamaya başlamışlardı. Bütün aile toplanmışken Arslan eksik olsa bir tadı tuzu kalmazdı. Ne harika bir andı. Herkes buradaydı, mutluydu...

''Yani dayı hiç söylemiyorsun sen de Arslan ağabeyimin geleceğini.'' Eymen dayısına yüklenince herkes hep bir ağızdan onayladı.

''Şuna bak büyümüş de dayısına hesap soruyor. Söyler miyim oğlum hiç! Annesine bile söylemedim.'' Yavuz, Ahsen'den gözlerini kaçırıp başka yöne baktı.

''Ama en çok ablam sevinecek gibi. Geldiğinde yaşayacağı çoklu şok yetmezliğini dört gözle bekliyorum. Ağabey sen de harbi iyi sürpriz yapmışsın yani.'' Agâh ağabeyinin boynuna bir kere daha sarılıp ayrıldı.

''Ay kızın kalbine inecek desenize. Harbiden nerede kaldı Mihri? Her şey hazır değil mi bir eksik yok.'' Leyla en küçük oğlunun kucağına çekmiş saçlarını okşuyordu.

''Yok hayatım. Her şey hazır. Sadece Mihri eksik. Anneciğim nerede ablan kontrol ettiniz mi?'' Ahsen Agâh'a dönmüş Arslan'ın elini bırakmamıştı.

''Az önce baktım ama çok trafik var. Gelmesi en az yarım saat sürer. Bir kere daha bakayım.'' Agâh telefonundan Mihri'nin arabasına bağlandı.

''Yenge, çocuğu rahat bırak kaçabileceği fazla bir yer yok.'' Berfin Ahsen'in Arslan'ı sıkı sıkı tutan ellerini işaret etti.

''Valla ağabeyime güven olmuyor halacığım. Annem bırakmasın bence de.'' Mahi Arslan'ın başında koltuğun tepesinde oturuyordu. Bir yandan Agâh bir yandan Ahsen başında da Mahi Arslan'ı esir almış gibiydiler.

AH SENDE (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now