Ne zaman uyuya kaldım hiç bilmiyordum ama dışarıdan yükselen silah sesleri ve kapımın önündeki koşuşturmacadan bir şeylerin ters gittiğini fark ettim. Hızla yerimden kalkıp odanın çıkış kapısından kafamı koridora uzattığımda az önceki gürültüye rağmen ortalık gayet sakin ve sessizdi. "Doğukan!" diye bağıran kişinin sesini hemen tanımıştım. Hızla koridora çıkıp az ilerideki merdivenlerden aşağı inerken iki kez düşme tehlikesi geçirmeme rağmen hiç durma gereği duymadan giriş katına ulaşmıştım. Demir, elindeki silahı Doğuş'a doğrulturken Demir'in arkasındaki iki adamda aynı şekilde silahlarını bizim olduğumuz tarafa yöneltmişti. Demir'in bakışları hiç görmediğim kadar karanlıkken gözleri bir anlığına da olsa bana kaymıştı. Bakışlarındaki sert ifade beni görmesiyle bir süreliğine yumuşasa da kendinden ödün vermeden tekrar sert bakışlarını Doğuş'a çevirdi.

"İşimize başkalarını karıştırmıyoruz sanıyordum?!" diyen Demir, bakışlarıyla terör estiriyorken Doğuş, elleri cebinde olanları sessiz ve sakince izliyordu. Sanki karşısında üç tane eli silahlı adam yokmuş gibi. Doğuş omuzlarını silkerek, "Hep sen mi oyun bozanlık yapacaksın? Birazda ben yapayım dedim." dediğinde hala çok rahattı. Demir'in arada bana kayan bakışlarını fark etmiş olmalı ki kaşlarını şaşkınlıkla kaldırarak bana döndüğünde beni görmeyi beklemiyordu. Yüzünde alaycıl bir ifade ile, "Oo Beril Hanımda sonunda bize katıldı. Umarım uykunuzu bölmemişizdir?!" dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım. Ben uyurken odaya mı girmişti birde?

Yüzümdeki ifadenin hiç de kibar olmadığını fark etmiş olmalı ki hızla yana kayarak sol eliyle Demir'in olduğu yeri işaret ederek, "Onun yanına gidebilirsin, nasıl olsa seninle işim yok demiştim." dedi ve yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirmesine rağmen ben bir soğukluk hissetmiştim. Kaşlarımı çatarak yavaş adımlarla yanından geçeceğim sırada kollarımın etrafını saran kolla ve şakağıma dayanan silahla olduğum yerde kala kaldım. Piç herif, yalan söylediğini biliyordum ama belki bir ümit bana bir şey yapmaz düşüncesi yüzünden hayatımdan olacaktım az sonra.

Nefesini kulağımın arkasındaki hassas yere üflerken bir yandan da Demir'in sinirli ifadesine alaycıl bir ifadeyle bakıyordu. "Hemen onu rahat bırak!" diye bağırdı Demir elindeki silahın emniyetini açarak. Onun emniyetini açmasına karşılık Doğuş da elindeki silahın emniyetini açmasıyla gözlerim sonuna kadar açılıp korkuyla yerimde kıpraşmaya başladım. Doğuş kulağıma doğru nefesini vererek, "Bu sadece bir oyun, korkma sana bir şey yapmayacağım." demesi beni daha fazla korkutmuştu. Sonuç olarak 'Ben sana bir şey yapmayacağım' diyen insanlar katil değiller miydi?

Korkuyla yerimde biraz daha kıpraştıktan sonra arkamızdan kopan gürültüyle daha arkama dönme fırsatı bulamadan silahlar bir anda patladı. Kollarımı saran güçlü kolun gevşemesiyle hızla yere çöküp ağzımdan kaçan çığlığa mani olamadan kulaklarımı tıkayıp gürültünün bitmesini bekledim. Çok geçmeden belimi saran güçlü kolları hissetmemle kim olduğuna bakmadan hızla beni sarak kişiyi üzerinden itmeye çalıştım ama Demir'in sakinleştirici sesini duymamla kıpraşmayı bırakıp akmaması için engellemeye çalıştığım gözyaşlarım usul usul akmaya başladı.

Bir eliyle belimden tutarken diğer eliyle başımı okşayarak, "Geçti miniğim, geçti. Artık korkmana gerek yok," derken hala başımı okşuyor arada başımdan öpüp kokluyordu. Kulağımın arkasındaki hassas yere birkaç öpücük bırakıp kokumu solurken ben çoktan ağlamayı bırakmış sadece arada bir iç çekiyordum. Çok geçmeden içeriye babam ve Erdem abi girince endişeyle etrafı tarayıp gözleri benim üzerimde durunca babamın bakışlarındaki rahatlama elle tutulur gibiydi. Hızla yanıma yaklaşmaya başladığında Demir ayağa kalkmama yardımcı olup babama sarıldıktan sonra yanımdan uzaklaşıp etrafımızdaki adamlara birşeyler söylemeye başladı.

Bir süre bana sarılıp başımdan okşarken bana herşeyin geçiceğini söylüyordu. Babamın sarılışına karşılık vereceğim sırada belinde hissettiğim soğuk metal benim hızla babamı üzerimden itmeme sebep oldu. Babam bana şaşkınlıkla bakarken ben ona korkuyla bakıyordum. Demir aramızdaki gerilimi fark etmiş olmalı ki hızla yanımıza gelip eliyle omzuma dokundu ve bakışlarımın ona dönmesini sağladı. O ise bana bakmıyor, babamla sözlü iletişime girme gereği duymadan sadece bakışlarıyla benim anlamdıramadığım birşeyleri dile getirmeye çalışıyordu. Babam anlayışla kafasını sallayıp yanımızdan geçerken bana üzgün bir bakış göndermesine rağmen ben buna pek aldırış etmememiştim. Omzumdaki Demir'in elini itmemle Demir bana şaşkınlıkla baktığı sırada sabrımın taştığı son damla olduğunu fark ettim.

"Benden uzak dur Demir," dememle hızla yanından geçip evin giriş kapısından dışarı çıktığım gibi hızlı adımlarla büyük bahçeyi geçmeye çalıştım ama başaramamıştım. Arkamdan bana seslenerek yetişmeye çalışan Demir, kolumdan tuttuğu gibi beni kendisine doğru çevirmesiyle burnumla göğsüne çarptım. Soluklanarak, "Buradan çıkarsan nereye gitmeyi düşünüyorsun?" diye bağırdığında anlamaz bakışlarımı ona çevirdim. "Nasıl nereye? Eve tabii ki de." dediğimde bana uzaylıymışım gibi bakmaya başladı.

"Beril, evimize gidebilmek için 2 saat yol gitmen lazım." dediğinde şaşkınlıkla ona bakmaya başladım. Ben ise merkeze yakınız sanırken aslında uzakmışız. Hızla kafamı iki yana sallayarak kendimi ondan uzaklaştırmak adına geri çekildiğim gibi Demir beni tekrar göğsüne bastırdı. Başıma öpücüklerini sıralarken, "Seni tehlikeye attığımı biliyorum ve bundan dolayı çok özür dilerim. Eğer sana ya da bebeğimize birşey olmuş olsaydı bununla nasıl yaşayacağımı, nasıl yüzleşeceğimi inan bilmiyorum. Özür dilerim bücür." dediğinde o benim başıma öpücüklerini sıralamaya devam ederken ben çoktan kollarımı beline sarmış, hıçkırarak ağlıyordum.

Anlaşılan benim onun değerini bildiğim gibi o da benim değerimi biliyordu ve bu benim hızla yeklenlerimi suya indirmemden dolayı kendime kızsam da yapamıyordum. O artık benim herşeyimdi.

Üvey KardeşimWhere stories live. Discover now