Bölüm 26

5.4K 179 11
                                    

Uzun süre sonra ilk defa 978 kelimeden oluşan bir bölüm yazdım. Bölüm pek içime sinmedi ama umarım sizin hoşunuza gider.

#OneRepublic - Secrets

-Beril'in Bakış Açısından-

"Vay şerefsiz, gerizekalı işi gücü kadın olan pis kas yığını!" diyerek ona hakaret ettiğini düşünen Buse'ye gülmeden edemedim. Tüm bu olanların olduğu günden beri Buse, hiçbir sebep olmadan Ali ile bütün bağlantılarını kesti.

Her ne kadar bu yaptığının saçma olduğunu söylemiş olsam da beni dinlemedi ve 'Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için!' diyerek benimle beraber kalmaya başladı.

Artık Demir'le tek ortak noktam ailemiz olmuştu. Her ne kadar bu bebeğin kendisinden olmadığını söyleyip resmi bir belge getirse de pek inanmadım.

Bu yüzden Buse'yle, evden uzak ama fakülteye yakın bir ev tutup orada yaşamaya başladık. Gün geçtikçe karnım daha belirgin ve ben daha obur olmuştum. Tabii psikolojik halimi hiç sormayın.

Şimdi gülüyorsam 5 dakika sonra ağlamaya başlayabilirim. Her sabah olduğu gibi Buse'ye kahvaltı hazırlamak için yataktan kalkıp tuvalete girdim.

İşimi halletikten sonra tuvaletten çıktım ve mutfağa gidip pan kek yapmak için malzemeleri hazırlamaya başladım. Ben mutfakta harikalar yaratırken kalçama konan bir çift el ve burnuma dolan çam kokusu, ister istemez sırtımı arkama yasladım.

"Mm, Beril! Sen ne yapıyorsun?" diyen Buse'nin sesini duymamla hızla kendimi ondan uzaklaştırıp istemsizce kaşlarımı çattım.

"Asıl sen ne yapıyorsun?" diye sordum sinirle ayağımı yere vurarak. Ama fark ettim ki bunu ben yapmıştım. Onu özlemiştim ve o burada olmadığı halde onun kokusunu içime çekmiştim. Suç işleyen küçük çocuklar gibi başımı eğdim ve ayağımdaki çiçek desenli çoraplarımı incelemeye başladım.

"Sende mi özledin?" diye sordu merakla Buse. Hiç ses çıkarmadan kafamı salladım ve Buse'nin bana sarılmasına izin verdim. "Bende özledim." dedi ve geri çekildiğim de Buse'nin üzgün halini gördüm.

"Üzgünüm ama onunla konuşmama kararı alarak, salaklık yaptın." dediğimde üzüntüyle kafasını salladı ve çok sürmeden yanakları kızarmaya başladı. "Ne gördün?" diye sordum merakla. Aklıma gelen fikirle yüzümde oluşan arsız sırıtma ile, "Ne o? Çok mu uygunsuz?" diye sordum hâlâ sırıtarak.

Buse kafasını yavaş yavaş salladı ve, "Onu üzerimde, boynumu öperken gördüm." dedi ve daha da kızardı. Onun bu haline gülerek tezgahın üzerindeki tabağı alıp masaya koydum ve çayları doldurup kendim oturdum.

"Senin bu görmüş olduğun rüya, daha çok masum." dedim sırıtmama engel olamayarak. O daha da utanınca hızla yemeğini bitirip teşekkür etti ve masadan kalkıp kendi odasına girdi.

Ben hala yemeğimi yerken Buse üzerini giymiş ve çantasını koluna takmış bir şekilde odadan çıkıp yanıma geldi. Yanağımdan öpüp, "Saat 3 gibi gelirim. Gelirken bir şeyler getireyim mi?" diye sordu anne şefkatiyle. Gülümseyerek yanağından öptüm ve kafamı olumsuz anlamda sallayıp onunla beraber çıkışa kadar yürüdüm.

"Kendine dikkat et!" dedim ve kapıyı kilitleyip bu sefer etrafı toparlamaya başladım. Demir burada olsaydı 'Bırak ben yaparım!' deyip beni oturtur ve kendisi yapardı.

Özledim, kokusunu, sesini, dokunuşlarını ama en çokta dudaklarını. Beni sanki hiç kaybetmek istemezmiş gibi öpen o dudaklarını özledim. Sanki liseli bir kızmış gibi hissetmeme neden olan o arsız dokunuşlarını özledim. Onu istiyordum ama eğer onu bu kadar çabuk affedersen hemen böbürlenir.

Kafamı sallayarak etrafı toparlamaya devam ettim. Telefonumun sesini duymamla elimdeki toz bezinin bırakıp telefonu elime aldım.

"Alo?"

"Beril," dedi derinden tanıdığım bir ses. "Beni kurtar bu delikten," dedi fısıldayarak Demir.

Kaşlarımı çatarak, "Hangi delikten? Demir ne demek istiyorsun? Nerdesin?" diye sordum panikle. Demir sadece, "HOMRA," dedi ve hat kesilince hızla telefonun rehberine girip Ali'nin telefonunu tuşladım.

"Alo?!" diye bağırdım telefona. "B-Beril? Ne oldu?" diye sordu merakla Ali.

"Bana şu an hiç soru sorma. Şimdi sana mesaj atacağım yere çabuk gel!" dedim ve bir cevap beklemeden hızla telefonu kapatıp odama girip üzerimi değiştirmeye başladım.

-Demir'in Bakış Açısından-

4 gün. Koskoca 4 gün boyunca içtim. Beril, Gizem'in benden hamile kaldığını düşündüğü günden beri evimizde yok ve ben o günden beri HOMRA'da bir odada bilmem kaçıncı şişeyi devirdim.

Sabah akşam demeden, Ali'yi, Ayaz'ı ve Gökhan'ı dinlemeden sürekli içtim. Allah bilir organlarımın şu an ne halde olduğunu. Hele kalbimden hiç bahstemeyelim bence.

Bu 4 gündür sürekli olarak onu düşündüm. Onu ne kadar sevdiğimi, onu ne kadar özlediğimi düşündüm. Kokusunu, sesini, dokunuşlarını ama en çokta dudaklarını. Dokunuşları o kadar masum, dudakları o kadar ürkek ki sanki beni seviyor ama kendisini kaybetmekten korkuyor gibi.

Ve bu 4 gündür yapmadığım bir delilik yaptım. Onu aradım. Sesi, o kadar yumuşak ve o kadar derin ki onun sesinde boğulmak istedim. Dizlerinin üzerinde uyuya kalıp bir daha uyanmamak istedim.

Zaman sanki hiç geçmiyordu. Oturduğum koltuğa daha da yayılıp küçük masanın üzerindeki sigarayı aldım ve derin bir nefes aldım. Uzun zamandır içmiyordum. Ama bu olanlardan sonra tekrar başladım.

Sonunda kapım birkaç kere çalındı ve içeri hiç beklemediğim kişi içeri girdi. Ona gel demiştim ama onun geleceğini gerçekten hiç düşünmemiştim. Öksürerek havadaki dumanı dağıtmak için elini birkaç kere salladı. Sağ tarafımdaki pencerenin perdelerini çekip pencereyi açtı.

Karşıma geçip kollarını beline koydu ve, "Bu halin ne Demir?" diye sordu çatık kaşlarıyla. Daha önce söyledim mi bilmiyorum ama ona kaşlarını çatmak yakışıyordu.

Yerimden kalktığımda dengemi kaybettim ve tekrar geri koltuğa oturdum. Beril hala çatılı olan kaşlarıyla etrafı inceledi ve hızla bana dönüp,"14!" diye bağırdı. "Tamı tamına 14 şişe devirdin!" diye tekrar bağırdı ve etrafımda ki şişeleri eliyle gösterdi. "Ne bok yedin de bu kadar çok içtin?" diye sordu tekrar bağırarak. Bu sefer ben kaşlarımı çattım.

"Ne mi yaptım? Kendi sevdiğim kadını üzdüm hemde yalan olan bir sebepten dolayı. Burada ben suçsuzum ama nedense suçlu muamelesi görüyorum!" diye bağırdım ve hızla yerimden kalktım. Hafif sallansam da yerimde durmayı başardım.

"Ben burada birisine suç atmak için gelmedim Demir. Sen bana gel dedin, bende geldim. Ben seni bu delikten kurtarmak için geldim." dedi fısıldayarak ve parmak ucunda yükselerek dudaklarımızı birleştirdi.

Tepki vermedim, veremedim. Aklımda sürekli olarak onun sesi yankı yapıyordu. Ben seni bu delikten kurtarmak için geldim.

Başımın döndüğünü hissettim. Gözlerimin hafif karardığını ve bedenimin karıncalandığını hissettim. Beril, öpüşüne karşılık vermediğimi fark ettiği zaman geri çekildi ve kaşlarını çatarak bana endişeyle bir şeyler söyledi.

Duymuyordum, sanki sağır olmuş gibi. Beril elleriyle yanaklarımdan tutup beni birkaç kere sarstı ama hiç tepki vermediğimi fark ettiğinde hala beni tutarak kafasını kapı tarafına çevirip bir şeyler söyledi.

Kapı açıldı ve içeri girenin Ali olduğunu görünce ayaklarımın sanki pamuk gibi olduğunu hissettim. Gözlerim kararıyor, sanki düşüyormuşum gibi hissediyordum. Bedenimin soğuk bir şeye çarptığını hissetmemle herşeyin karardığını anladım.

Üvey KardeşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin