Bölüm 29

4.3K 141 12
                                    

Bu bölüm coolgirl102947 27 ve 28. bölümde ilk yorum yapan tatlı okuyucuma gelsin 😙😙😙😙

Coldplay - Viva La Vida

-Beril'in Bakış Açısından-

Sıkıntıyla geçen haftalar sonucunda dünyanın en çok canı sıkılan insanı olabilirdim. Demir hergün düzenlenen toplantılar yüzden gece çok geç saatte geliyordu. Onu her ne kadar karşılamak istesem de her gece kanepede uyuyakalıyor ve sabahları yatakta uyanıyordum.

Onun yüzünü doğru dürüst görmeyeli rahat 2 gün oluyor. 15 tatil çoktan başladığı için en azından Buse ile sabahtan akşama kadar film izliyorduk.

"Beril, Ali tatilde sıkılmamamız için bir haftalığına Uludağ'a gidelim dedi. Ne dersin?" diye sordu bakışlarını televizyondan çekip bana bakarak.

Omuzlarımı bilmediğimi belirterek silktim ve filmi izlemeye devam ettim. Buse umursamazlığım karşısında biraz afallasa da hızla kendisini toparlayıp, "Ah hadi ama! Senin de canının sıkıldığını görebiliyorum! Ayrıca daha ne kadar abur cubur tüketip bebeğine zarar vereceksin?" diyerek mızmızlandığında bakışlarımı ekrandan çekip ona ciddi bir şekilde bakmaya başladım.

"Ben Demir'in yüzünü 2 gündür görmüyorum, tam 1 haftadır şirketteki işlerden dolayı bana zaman ayırmıyor da sırf Ali istedi diye o kıymetli şirketini bırakıp bizimle eğlenmeye geleceğini mi düşünüyorsun?" diye sordum histerik bir şekilde.

Buse bu ani çıkışım yüzünden suratı biraz asıldı ve, "Üzgünüm," dedi. Onun bu halini görmeye daha fazla dayanamayarak kucağımda ki patlamış mısır kasesini sehpanın üzerine koydum ve ona dönüp sıkıca sarıldım.

"Asıl ben özür dilerim. Bilirsin işte, hamilelik sendromu!" dedim ve arkadaşımın yanaklarını öpmeye başladım. Buse anlayışla kafasını salladı ve geri çekilip her zaman ki tatlı gülümsemesini yerleştirdi. "O zaman?" dedi bir imada bulunarak.

"O tatile gidiyoruz!" diye bağırıp elimi havaya kaldırdım. Buse bu halime kıkırdarken ansızın evin giriş kapısının açılmasıyla oraya bakmaya başladım.

Demir, solgun suratı ile eve girince hiç beklemeden yerimden kalktım ve koşarak onun boynuna sarılıp onu öpmeye başladım. Demir beni hafif kendinden ittirerek, "Beril, hayır yapma. Çok yorgun ve hastayım, sana bulaşmasını istemiyorum." dedi çok yorgun bir sesle.

Onun bu haline biraz üzülerek baksam da anlayışla kafamı salladım ve üzerindeki kıyafetlerden kurtulmasında yardımcı oldum. Demir ayaklarını yere sürüyerek üst kata çıkarken Buse yanağımdan öpüp benimle vedalaştı ve evden çıktı.

Hızla mutfağa girip suyun kaynaması için çaydanlığı ocağa koyup rafları karıştırmaya başladım. Kavanozlardan birini alıp kapağını açtım ve 2 dal adaçayı alıp duruladım. Küçük çaydanlığın içine adaçayını katıp ve 2 halka limon koyup üzerine kaynamış olan suyu döktüm. Tepsinin üzerine bir fincan, bir kase kurabiye ve küçük çaydanlığı koyup dikkatli adımlarla odamıza -Demir'in odasına- götürdüm.

Banyodan sesler yükselirken tepsiyi çalışma masasın üzerine bırakıp yatağa yattım. Karnımın büyüklüğü yüzünden yattığım yerden banyo kapısını göremesem de su sesini duyuyordum.

Onu beklerken göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim. Tam uykuya dalacakken banyo kapısını açılması ile gözlerimi hafif araladım. Demir sessiz adımlarla dolabın karşısına geçip üstünü değiştirdiği sırada telefonu çaldı ve sıkıntıyla nefesini dışarı verip telefonu cevapladı.

"Efendim?"

".........."

"Evet hepsi bitti, bütün işlerimi hallettim. Sonunda artık gidebiliriz!"

".........."

"Tabii ki de onu çok özledim. Sonunda onunla zaman geçirebilicem!"

"............"

"Her neyse, ben kapattım!" dedi ve telefonu kapatıp çalışma masasına geçti. Yüzüne yerleşen gülümseme beni şüphelendirmeye yetmişti.

Kimi özledi? Kiminle nereye gidebilir? Kiminle sonunda zaman geçirebilir?

Belkide Ali'yle konuşuyordu ve Ali ona Uludağ planından bahsetmiştir. Özlediği ve zaman geçireceği kişi de bendim belki de. Kafamı belli belirsiz sallayarak bütün sorularımı yarına saklamaya karar verdim.

-Demir'in Bakış Açısından-

Sonunda şirketteki sorunlar bitmişti. Her zaman ki gibi Ali aramış ve işlerimin bitip bitmediğini sormuştu. Tam 1 hafta boyunca sürekli olarak çalıştım, geceleri ise benim minik bücürüme baktım. Aynı şimdi olduğu gibi.

Masamın üzerinde tüten adaçayının kokusunu almamla, duştan sonra en iyi gelecek olan şeylerden biri de çaydır, diye düşündüm. Çaydanlığı elime alıp bardağın içine doldurup kokusunu içime çektim. Kapalı burun deliklerim çay sayesinde biraz açıldı. Bir yudum alıp sıcacık sıvının boğazımdan aşağı kaymasını bekledim. Enfesti! (Fesat okuyucu klubüne üye olmak isteyenler buraya!)

Bardağı tekrar tepsinin üzerine bırakıp yatağın üzerinde uyuklayan Beril'in yanına yaklaştım. Üzerine doğru eğilip saçlarından öptüm ve, "Teşekkür ederim benim miniğim." diyerek fısıldadım ve tekrar masanın başına geçip çayımdan içmeye devam ettim.

Birkaç saatlik dosya işinden sonra saate bakmak içi kafamı duvardan tarafa çevirdim, 02.43'tü. Son kez dosyaları düzenleyip yerimden kalkıp tutulmuş olan belimi esnettim. Bu hareketten sonra kendimi 50 yaşına basmış yaşlı amca gibi hissetmedim değil. Bücürüm her zaman ki gibi, ben yanında olmadığım zamanlarda benim yastığıma sarılıp uyurdu. Aynı şimdi olduğu gibi.

Yüzümde ufak bir gülümseme ile kafamı iki yana salladım ve ince kolları arasında sıkışmış olan yastığımı alıp yerine koydum.

Dirseğimden destek alarak kafamı elime dayadım ve miniğimi incelemeye başladım. Uzun kirpikleri, hiçbir zaman öpmeye doyamadığım hafif dolgun dudakları, minik yüzü ve ona zıt olarak kocaman karnı.

Hamile olduğundan dolayı Beril artık karnının üzerinde uyumuyor. Tam aksine sırt üstü yatıyor. Böylece her gece yaptığım gibi kulağımı karnına dayamam çok kolay oluyor.

Genellikle geceleri bu minik kerata hiç ses çıkarmaz ama ben karnını okşamaya başladığım zaman hemen harekete geçer. Birkaç minik tekme, yüzüme yayılan gülümsemeyi daha da genişletti.

Göğsünün hipnotize edici kalkış ve inişlerini izlediğim için onunla aynı anda nefes alıp verdiğimi biliyorum. Saniyeler, dakikalar, saatler, ne kadar olduğunu bilmediğim bir zaman boyunca onu izliyorum. Uyurken, sevimli ve güzel olan yüzünün her santimetrekaresini inceliyorum.

Uyurken, koyu renk kirpikleri kıpırdıyor, dudakşarı hafifçe aralanmış; onları öpmem için adeta bana yalvarıyor gibiydi. Tahrik edici, hem de çok. Sonunda derin, rüyasız bir uykuya dalıyorum.

Gecikme yüzünden hepinizden özür dilerim ama sonunda bu bölümü bitirdim. Sonraki bölüm en kısa sürede yayınlanacak. Kafamda belli belirsiz bir taslak oluştu zaten. Bu arada inşallah bu yılki eğitim ve öğretiminiz başarılı geçer. Sizi seven yazarınız!!

Üvey KardeşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin