9.Bölüm《Geçmiş》

Start from the beginning
                                    

"Anlat"

Savaştan gözlerimi kaçırıp başka yerlere baktım.

"Neyi"

"Kızıl!"

Üstüne basa basa söylediği şeyle daha fazla onu oyalamamı istediğini anladım.Ama neyi anlatmam gerektiğini gerçekten bilmiyordum.Ne biliyordu ki, Tugayın gerçekte kim olduğunu öğrenmiş miydi ki yoksa sadece gördüğüm kabusu anlatmamı mı istiyordu.Utkuya baktığımda düşünceli hali vardı.Ona baktığımı fark edip ayağa kalktı.Yavaş adımlarla yatağa yaklaşıp başımızda dikildi.

"Her şeyi biliyor kızıl. Ama o odada olanlar hakkında benimde hiç bir fikrim yok."

Gözlerimi Savaşa çevirdiğimde sert bakışlarını üzerime dikmişti. Demek öğrenmişti beni, bundan sonra bana nasıl davranacağını kestiremesem de farklı davranmaz diye tahmin ediyordum. İki adamda gözlerini dikmiş benden cevap bekliyorlardı. Kendimi baskı altında hissetmem normaldi herhalde.

"Bir şey olduğu yok!"

Daha bir kaç gündür tanıdığım kişilere olanları anlatamazdım. Ne belliydi bana aynılarını yapmayacakları.  Tamam belki Utku beni kurtarmış olabilir ama bu beni onlara yakın hissettirmiyordu. Savaş dediğime öfkelenirken ayağa kalkıp beni de hızla kaldırdı. Bir kaç kez sendelesemde dengemi koruyup kendime geldim. Odadan çıkarak beni de peşinden sürüklüyordu. Utkuya baktığımda sakin adımlarla bizi takip ediyordu. Bir kapıdan içeri girdiğinde oturma odasına geldiğimizi anladım. Televizyonun karşısındaki koltuğa beni oturttuğunda kendi ayakta kalırken eline kumandayı aldı. Utku da gelip başımda dikildiğinde ne yaptıklarına baktım.

Savaş kumandada bir kaç tuşa bastığında ekrandaki görüntü ve çığlık sesleri odayı doldurdu. Kalp atışlarım tekrar hızlanırken ellerimin titremesine engel olamadım.

Bendim o

Oda karanlık olsa da kamera gece görüşlü olduğu için oda çok net görünüyordu. Duvarın dibine çökmüş boynumu sanki bir şeyden kurtarıyormuş gibi geriye çekiyordum. Bir yandan deli gibi ağlarken öte yandan ardı arkası kesilmez çığlıklar atıyordum. Halbuki odada eşyalardan başka hiç kimse yoktu. Halime acır gibi gülmeye başladım. Kız önce durulup sonra yeniden ruh görmüş gibi çırpınmaya ve acı dolu çığlıklar atmaya başladığında gülmem şiddetlendi. Savaşla Utkunun gözlerini üstümde hissediyordum ama onları umursayamıyordum.

"Yalvarırım kurtar beni bu cehennemden Tugay!"

Kızın çığlık karışımı sesi kulaklarıma geldiğinde Tugay'a yalvaracak kadar düştüğümü fark ettim. Kız o kadar bitik ve perişan haldeydi ki kendi halime bile acımaya başladım. Kız tekrar tekrar o halde ızdırap dolu çığlıklar atarken benim gülmelerim sesli kahkahalara dönüşünce elimle ağzımı kapatmaya çalıştım. Elimin üstüne düşen damlalar gözümden düşen yaşların habercisiydi. Ben halime hem gülüp hem ağlarken ellerimi açıp yüzümü gizlemeye çalıştım.

Utanıyordum.

Bu kadar çaresiz olduğum için kendimden utanıyordum. O odada hiç bir şey yokken kendimi düşürdüğüm halime acıyordum.

Bana bunu yapanlardan intikamımı alacaktım. Hemde öyle bir çökecektim ki üzerlerine, suçsuz küçücük bir çocuğun hayatını karartmak ne demekti gösterecektim onlara.

Ellerim yüzümden çekilince önümde yüzüme doğru eğilen adama baktım. Utku üzgünlük barındıran gözlerle bana bakarken utançla başımı aşağıya eğdim. Göz yaşlarım tükenmese de birer birer süzülüyordu göz yaşları yanağımdan. Utku elini çeneme götürüp başımı kaldırdı. Gözlerinde hala üzüntünün kırıntıları dolansa da eski sert bakışları yerini almıştı. Baş parmağıyla göz yaşlarımı silmeye başlayınca gözlerimi kaçırdım.

KARANLIK SIRLARWhere stories live. Discover now