FİRST LOVE

42 5 0
                                    




-YOONGİ-

Kaybetmiştim. Bu bir savaş değildi, evet ama benim kaybettiğim onun saf sevgisiydi. Benim onu sevmeyeceğimi düşünmüştü belki de. Belki de aşkının karşılıksız olacağını düşünüp unutmak istemişti. Gözünden akan o tek damla yaşa ben ömrümü verebilirdim. Göstermemeye çalışıyordu biliyordum ama bunun kadar bildiğim başka bir şey vardı, kalbimin acımasını sağlayan bir şey. Onu kaybetmiştim, belki de sonsuza kadar. Bu kadar çabuk unutabilmiş miydi beni sahiden? Yoksa unutmak için denediği bir yol muydu bu? Onu geri kazanmak mümkün olabilir miydi bundan sonra? Bu geç kalışlarımın cezasının bu kadar ağır olacağını hiçbir zaman düşünmemiştim. Hep en çok sevdiklerimi kaybederek bir kez daha düşüyordum, bunu biliyordum eğer benden giderse, ellerini üzerimden çekerse, kollarımdan ayrılırsa, ailemi kaybettiğimde düştüğüm boşluktan daha dipsiz bir boşluğa düşeceğimi biliyordum. Bu kez daha karanlık, daha görünmezdi etrafım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ki biliyor olsam bile yapar mıydım bilmiyorum. Önceki hayatımda ya çok kötü bir insan olmalıydım ya da bu hayatta istemeden de olsa çok yanlışlar yapmış olmalıydım. Yaşadıklarım bunun aksini düşünmemi engelliyordu. Onu sevmeyi kabullenemeyişim bu yüzdendi, ona kapılırsam kaybetme ihtimali beni yıkardı. Hep en sevdiklerimdi benden en çabuk ayrılanlar. Bunun için dört sene boyunca kendimi frenleyerek sadece bir arkadaş olarak yanında olmuştum onunla. Taehyung'da hissettiğim o iyi olmayan şeyler yüz göstermeye başlamıştı bile. Benim sevdiğim kadına elini uzatmıştı ve başarılı da olmuştu. Ona dokunmuş muydu acaba? Onu öpmüş müydü? Benim tutmaya cesaret edemediğim eli tutarak başı dik bir şekilde yürüyordu oysa ki. Kafamdaki düşünceler beni esir alıyordu. Bundan sonra huzurlu uyku uyuyamayacak mıydım şimdi ben? Annemi kaybettikten sonra benim yanımda olmasını istediğim tek kadın gitmişti. Onu suçlayamazdım, korkak olan bendim. Korkumdan gidememiştim. Korkumdan onun acı çekmesini sağlayarak ben itmiştim onu, o pisliğin kollarına. Şimdi eserimi izliyordum sadece. Peki neden ağlıyordu? Mutluluktan olamazdı değil mi? O çocuk hayatımıza girdiği ilk günden beri bende uyandırdığı hisler ile ona yaklaşmamıştım. Elis'i de yaklaştırmamalıydım. Yapmamalıydım. Onu gözüm gibi koruyacaktım. Ya üzerse benim değerlimi? Benim ufağım daha çok tecrübesiz, ya onu üzer ve mutsuz ederse? O çocuğu yaşatmazdım. Bir yanım bir şeyler yapmalısın derken diğer yanım onun hayatını yeterince boka çevirdiğimi, bırakmam gerektiğini söylüyordu. Bilmiyordum. Nefes alamıyordum artık. Kesik kesik, zorla aldığım nefeslerim kalp ritmimi bozuyordu. Hava almalıydım. Boğulmak üzereydim. Onu kaybettiğimi gözlerimle görmek deliye dönmemi sağlamıştı ama bundan daha ağır basan bir şey vardı içimde. Yaşayamadıklarımın oluşturduğu, yaşayamadıklarımızın oluşturduğu hayal kırıklığı.


-ELİS-

Karşımda Taehyung'u görünce sinirle ayağa kalkarak üzerine yürümeye başladım. Ona bu yaptığının ne olduğunu soracak ve bunu düzeltmesini sağlayacaktım. Bana yaklaşan bedenine ulaşmaya çalışarak adımlarımı hızlandırdım ve yanımda durmuştu. Yüzüne iğrenerek bakarak suratına yumruğu geçirdim. Başı, aldığı darbe ile sol tarafa doğru savrulduktan sonra, yüzünü bana döndü. Yüzüne takındığı o iğrenç gülüş ile birlikte dudağının kenarındaki kanı silerek konuşmaya başladı.

-Bana istediğini yapabilirsin şansım ama şunu unutma benim istediklerimi yapmak zorundasın. Yoksa o çok sevdiğin piçin gözünün yaşına bakmam.

-Senden nefret ediyorum. Bana masum olan arkadaşımı ver seni pislik. Bu yarattığın durumu düzeltmen için az zamanın var V. Yoksa bunu sana ödetirim.

-Ödetirsin he? Nasıl yapacaksın sevgili şansım? Anlatır mısın? Ya da ben sana güzel bir şey anlatayım. İster misin?

Ona geri cevap vermediğim için tekrar konuşmaya başlamıştı.

WİTHİN DARKNESS #WATTYS2018Where stories live. Discover now