41; ''Geri Dönüş''

4.3K 344 219
                                    


"Zamanın ötesindeki cadı," göz kapaklarım titreşti. "Uyan."

 Gözlerimi tamamen açtığımda sırt üstü uzanıyordum. Uçsuz bucaksız bir gökyüzüne bakıyordum; yıldızlarla dolu, siyahın en güzel tonuna sahip olan gökyüzüne. Bir süre daha baktım, aklıma kazıdım ve uzandığım yerden hafifçe doğruldum. "Neredeyim ben?" Diye sordum kendi kendime. Ayağa kalktığımda yalpalasam da çabuk toparlamıştım. Elimi şakağıma götürdüğüm de acı içinde yüzümü buruşturdum ve kızarmış parmaklarıma bulaşan kırmızı renge baktım ve son yaşananları anımsadığımda gözlerim büyüdü. "Tom," diye mırıldandım etrafıma bakmaya devam ederken. ''Tom?''  

 "O burada değil," dedi bir ses sakince. "Seni arıyor."

Ve tam karşımda bir bulanıklık belirdi. Bulanıklığın yerini ise ormandaki ağaçlar aldı, bir ekran gibi. Oraya doğru korkak adımlarla ilerledim ve dikkatlice baktığımda ağaçların arasında bir  siluet fark ettim. Karların arasında zar zor koşuyor ve etrafına bakıyordu. Tam o sırada gözlerinin beni bulduğunu hissettim. "Tom," diye fısıldadım. "Tom, buradayım." Elimi ekrana koyduğum da bana doğru yürümeye başladı. Bir bana, bir de yerdeki izlere bakıyordu. "Hayır," diye fısıldadı birden. Sesini duyabiliyordum, onu hissediyordum. "Hayır." Yaklaştı, tam karşımdaydı. "Buradayım," sesim titriyordu. Elini, elimin üzerine koyduğunda yüreğim titredi. "Hisset." Alnını dayadı ve gözlerini kapattı. Dakikalarca öyle kaldı ve dakikalar sonra elini elimden ayırdı. Eli aşağı indiğinde yumruk şeklindeydi, alnını yavaşça çekti ve göz kapaklarını kaldırdığında yeşillerin yerini almıştı kırmızılar. "Lanet olsun!" Diye bağırdığında korkuyla geri çekildim ve kara tekme atışını izledim. Defalarca, durmadan tekmeledi ve dizlerinin üzerine düştüğü an kaldırdığı ellerine baktı. Tir tir titriyordu bedeni, karşımda bir savaş veriyordu.

"Sen o değilsin," diye fısıldadım çaresizce. "Sen Karanlık Lord değilsin."

Umutsuzca ona bakıyordum ki ekran birden küçülmeye başladığında şaşkınca oraya koştum ve yumruk attım, "Tom!" Diye haykırdım yeniden. "Tom, sen o değilsin!" Ekran git gide küçülürken hala vurmaya, bağırmaya devam ediyordum. En sonunda yok olan ekran bütün umutlarımı paramparça etmişti."Onu seviyorsun," dedi Zaman. "Ona inanıyorsun." Arkamı döndüğüm de onu gördüm, beklediğimden farklıydı çünkü Zamanın Ötesi gibi insan formunda bekliyordum fakat Esrar Dairesinde gördüğümüz Tülün Ötesinden farkı yoktu Tülün Ötesi ile ölüm ve yaşan arasındaki eski püskü bir bölmeydi. Sirius Black'ı sarmalayan o tül gibi.

 Gözyaşlarımı temizledikten sonra birkaç adım attım ona doğru. "Bilmiyorum," diye fısıldadım. "Hiçbir şey bilmiyorum." Tül, ani bir değişiklik gösterirken ilk karşılaştığımız an yansıdı gözlerime ve sonrasında bütün yaşadıklarımız teker teker hatırlattılar kendilerini bana. Hatırladıkça burukça gülümsedim ve gözlerimin yeniden dolmasına izin verdim. Yeniden yanağımdan süzülmesine izin verdim birkaç damla göz yaşına. "O en başından beri Karanlık Lord," cümlesinin ardından iç çekti. "Onu seviyorsun ama o seni sevmiyor." Güçlükle yutkundum.  

 "Karşısına çıkmış en güçlü cadısın,"onu dinliyordum cevap vermeden. "Aklını karıştırdın." Bir süre daha susmaya devam ettim çünkü söylediklerini hazmetmek için buna ihtiyacım vardı. "Bu güne kadar birçok cadı ve büyücü isteyerek ya da senin gibi şans eseri düştüler zamanın kucağına," o konuşmaya devam ederken dudaklarımı birbirine bastırdım hıçkırığı yutmak için. "Çoğu büyücü ve cadı zamanın içinde yok oldu, bazıları delirdi ama sen," derin derin nefes alıp vermeye başladım beklerken. "Sen arkadaş oldun ve bize yardım ettin." Aniden tül iyice şeffaflaştı ve bir siluet belirdi. "Zamanın Ötesi?" Diye seslendiğim de siluetin yerini o aldı ve beni görür görmez tülün içinden çıkarak kollarını etrafıma doladı. 

zamanın ötesinde // tomioneWhere stories live. Discover now