35; ''Ceza''

4K 331 104
                                    


   Profesör Dumbledore'un sesi, koridorun öbür ucundan duyulduğu sırada afallamıştı Antonin tıpkı benim gibi. Bir an için öleceğimi düşündüm; dönmeden, intikam almadan ve yalnız.

Tıpkı Harry gibi.

Farklı zamanlarda, aynı ölüm. 

Birimiz Tom tarafından, öbürümüz Tom'un sağ kolu olan Dolohov tarafından. 

  Ama ölmemiştim, çünkü 1944 yılında bile arkamda olan Profesör Dumbledore yetişmişti ve beni ölümün pençesinden çekip çıkartmıştı. ''O,'' dedi Antonin nefes nefese. ''O ölmeyi hak ediyor.'' Karşısındakinin Profesör Dumbledore olduğunun farkında değil gibiydi. ''Hiç kimse ölmeyi hak etmez.'' Dedi Profesör yerdeki asayı alırken. Asayı aldıktan sonra değildi ve ''İyi misin?'' diye sordu. Yaptığım tek şeydi başımı 'evet' anlamında hafifçe oynatmak. Bileğimdeki kızarıklığı fark ettiği zaman asasını oraya doğrultu ve birkaç sihirli sözcük fısıldadı. Bütün acıyı çekip almıştı, bedenimden uzaklaştırmıştı.

 Profesör yardımıyla ayağa kalktığım zaman Antonin, saldırmak istercesine bana bakmaya devam ediyordu. ''O buradan değil,'' dedi nefretle. ''O buraya ait değil!'' 

  Ama profesör onu dinlemiyordu, elini omzuna yerleştirdi. Bir şey demek için hazırlanıyordu, ''İkiniz de odama gidiyorsunuz.'' İtiraz etmesine izin vermemişti. Profesör önden ilerlerken bizde arkasından sessiz sessiz yürüyorduk. Birkaç dakikalık sessizliğin ardından kolumu yakaladı, ''Daha bitmedi,'' diye fısıldadı. ''Profesöre güvenme.'' Kolumu bıraktı.  Adımlarını biraz daha hızlandırdığında arkasında kalmıştım. Peşimi bırakmayacaktı, bundan emindim. Ağacı iyileştirene kadar, buradan gidene kadar bir ölüm misali ensemde dolanacaktı. Gittiğim her yere onu ve doğrularını yanımda götürecektik.

 Şuan olduğu gibi.

  Profesörün odasına yürürken okula gelen öğrencilerin meraklı bakışları üzerimizde dolaşıyordu. Okula geldiğim ilk günü hatırladım, Tom Riddle'ın kollarında... Herkes o günde böyle bakmıştı; meraklı ve sorgulayıcı. Merdivenlerden çıkacakken Tom'u gördüm. Kalabalığın arasındaydı, buraya bakıyordu. Göz göze geldiğimizde başını eğdi ve kalabalığın arasından ayrılarak gözden kayboldu bense basamakları çıkmaya devam ettim teker teker. 

 Sessiz sedasız başlayan yürüyüş, odaya vardığımızda son bulmuştu. Profesör kapıyı açtı ve içeri girmemizi bekledi. İçeri girdiğimizde ise büyük bir o da karşıladı bizi. ''Anlatın,'' dedi yerine otururken. ''Sorun ne?'' Sinirli olmasını beklemiştim ama aksine oldukça sakindi. ''Derdiniz okuldan atılmak mı?'' Beklediğim tepki düşüncelerimin hemen ardından gelmişti. ''Antonin,'' gözlüklerinin üzerinden Antonin'e kaydı gözleri. ''Affedilmez Lanet'i yapmak üzereydin, bir cadıyı öldürecektin!'' Ellerini masaya vurdu ve ayaklanarak öne doğru eğildi. Öfkesi alevlenmişti ve her saniye büyüyordu. ''Bana inanmalısınız profesör!'' Sesini yükseltti. ''O bu zamana ait değil!'' Parmağıyla beni gösterdi, bense sessiz sessiz olan biteni izliyor ve dinliyordum. Dumledore, çekmeceyi açtı ve eline aldığı kağıdı masanın üzerine bıraktı. ''Oku,'' dedi sakin kalmaya özen göstererek ama gözlerinde bile öfkenin ateşi yanmaya devam ediyordu. ''Oku!''

 Antonin çekine çekine masanın üzerindeki kağıdı aldı. Kağıtta yazanlar hakkında en ufak bir fikrim yoktu lakin Zaman'ın bana yardım ettiğinden hiçbir şekilde şüphem yoktu. Görünüşte yoktu ama o da yanımdaydı, arkamdaydı. Antonin kağıdı okumayı bitirdikten sonra bir bana bir kağıda baktı fakat kağıtta her ne yazıyorsa ona inanmadığı bakışlarındaki derin anlamdan belli oluyordu. ''Şimdi ne düşünüyorsun?'' Profesör gür çıkan sesiyle dikkatini dağıtmayı başarmıştı ardından gözleri birden arkamızda duran kapıya kaydı ve masanın üzerindeki asayı alarak kapıya yöneltti. Çıkan gıcırtılı ses kapının açıldığına işaretti, ''Riddle, bir şey mi oldu?'' Arkamı döndüğümde kapıda eli havada kalmış bir Tom Riddle vardı. ''Evet profesör,'' elini indirdi. ''Ama daha sonra gelebilirim.''

zamanın ötesinde // tomioneWhere stories live. Discover now