30; ''Slytherin''

4.1K 324 76
                                    


Birkaç gün sonra; 

Yürümeye başladım; yavaş ve sakindi adımlarım. 

 Dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdığımda her gün yürüdüğüm uzun soluklu koridorlar yabancılaşmıştı gözlerimde. Attığım her adımda arkamdan gelen korkular ağırlaştırıyordu adımlarımı. Koridorun sonuna geldiğimde önce sağa sonra sola baktım. Sınıfların kapıları birer birer açılırken şakağımdan yanağıma doğru akan teri sildim ve elimdeki şişeden birkaç yudum aldım. "Günaydın," arkamdan gelen ses irkilmeme sebep olmuştu. Sesin sahibi hakkında hiçbir fikir yoktu zihnimde bu yüzden yavaşça, gülümsemeye özen göstererek döndüm arkama. "Günaydın." Karşımda incecik bir cadı vardı. Zayıflığına rağmen oldukça bakımlı ve güzeldi. Kızaran yanaklarının ardından başını hafifçe eğdi ve yanımdan geçip giderken burnuma lavanta kokusunu doldurdu. Hufflepuff binasından olan bu cadının alt sınıflardan olduğu her halinden anlaşılıyordu ama bu utangaçlığına sebep olan.

 "Andrew Stark," Göz kapaklarımı acı çekercesine bir ifadeyle kapatırken aksattığım dersin farkına henüz yeni varmıştım. ''Profesör Dumbledore,'' kapattığım göz kapaklarımı araladığımda yarım ay şeklindeki gözlerinin ardından meraklı meraklı süzüyordu bedenimi. ''Neredeydiniz?''diye sorduğunda gerginliğim iki katı artmıştı çünkü hiçbir şey planlamadan kendimi şatonun koridorlarına atıvermiştim. Ellerimi arkamda birleştirdikten sonra omuzlarımı dikleştirdim lakin yüzümde üzgün bir ifade bulunuyordu gerginliğin yanı sıra. "Uyuyakalmışım efendim," mahcup mahcup başımı yere eğdim. "Dikkatli olun Bay Stark," uyarırcasına bir ses tonuyla konuştuğunda eğdiğim başımı kaldırıp, mavi gözlerine odaklandım. "Özür dilerim efendim, bir daha olmayacak." Sesimin titrememesine, kendimden emin olmaya özen gösterdim ve yanından ayrıldım. Ayrılır ayrılmaz dudaklarım arasından bir nefes dökülüverdi rahatlamış gibi. 

 Altıncı sınıf değilde bir üst sınıftan olan Andrew'i seçmiş olmanın verdiği zorlukla Slytherin öğrencilerini takip etmeye başladım kulelerine doğru. Şifreyi bilmiyordum ve bilen biri ile girmem gerektiğinin oldukça farkındaydım. Öğrenciler kulenin kapısına geldiklerinde birbirlerine sonrasında da bana baktılar, "Andrew," dedi içlerinden bir tanesi. "İyi misin?"Zihnimin en karanlık noktalarında arıyordum onun davranışlarını. "Evet, iyiyim." Oldukça iyi çıkan sesime rağmen emin olamamaları hal ve hareketlerimi düzeltmem konusunda uyarıcıydı. Kapının açılması ile birlikte içeri girdiler. Arkalarından bende girdiğimde dudaklarım hafifçe aralandı çünkü ilk defa gördüğüm Slytherin ortak salonu ilginçti.  Derin zindanların içindeydi ve etrafı Kara Göl ile çevrelenmişti. Kendimi evimde, odamda hissetmeme sebep olmuştu. Gryffindor salonunda olduğu gibi burada da şömine vardı ve hafif hafif çıtırdayışı içimi ısıtmaya yetmişti. "Sanki ilk defa gelmiş gibisin," duyduğum sesle tekrardan irkildim ve arkamı döndüğümde sarı saçlı, mavi gözlü ve zayıf bir büyücü ile karşı karşıya kaldım. Draco Malfoy'u anımsatıyordu duruşu ve bakışları. "Tuhaf."

 Ezercesine bakıyordu.

Nefret edercesine.

"İlk kez gelmedim," en yakın sandalyeye attım kendimi. "Biraz yorgunum." Omuzlarını silkti ve gözlerini devirerek şömineye doğru adımladı adını bilmediğim ve Andrew'in tanıyıp, tanımadığını bilmediğim bu gizemli büyücü. Yanları oymalı sandalyede parmaklarımı dolaştırırken gözlerimi ondan alamıyordum. "Bizi kötü şeyler bekliyor," dedi birden. "Hazırlıklı olmalıyız,"diye eklediğinde oturduğum yerden kalkarak yanına doğru ilerledim. ''Ne demek istiyorsun?'' Bana bakmayı reddetmişti, sönmeye yüz tutmuş ateşe bakıyordu düşünürken. Bir süre sessizliğini korudu, ''Tom Riddle,'' Konuşmaya karar verdiğinde kitabın varlığı canlanmıştı zihnimde. "Birkaç plan yapıyor, yanında olmamızı istiyor." Alt dudağımı dişlediğimde bana döndü lakin bu sefer ben ona bakmayı reddediyordum. 

zamanın ötesinde // tomioneWhere stories live. Discover now