40; ''Geçidin İnsafı''

4.1K 353 159
                                    

Hogsmeade.

Büyücü ve cadılarla dolu muazzam bir yerleşim yeri. 

Düzensizdi, çarpık binalarla doluydu lakin bu düzensizliğinde bile eşsiz bir büyü vardı. Yine bir gezi vardı ve Tom beni bıraktığından bu yana yanlarına döndüğüm arkadaşlarım heyecan içinde hazırlanıyordu. Bense düşünceli düşünceli beremi, eldivenlerimi ve atkımı giymiş oturuyordum yatağımın üzerinde. "Hazır mısın?" diye sordu Diana beresini taktıktan sonra. "Uzun zamandır," diye cevap verdim kalkarken. "Sizi bekliyorum." Hepsine göz gezdirdim ve hazır olduklarını gördüğümde gülümsemeye devam ettim. Aşağı inme ve büyücü arkadaşlarımızı yanımıza alma zamanı gelmişti. Onlar önden, ben arkalarından merdivenlerden ağır ağır inerken gidip gitmemek arasında ki savaşımı da başlatmıştım.

"Hazır mıyız?" Şöminenin önünde dikilen Steve heyecanla bağırdı. Salonda bulunan üçüncü ve üst sınıflar hep bir ağızdan "Hazırız." Diye karşılık verdi ve herkes teker teker çıktı binadan. Herkeste heyecan vardı çünkü bu geziler bizim için birer hediyeydi. En azından bir süreliğini de kendimize gelmemizi sağlıyordu. Aşağı indiğimizde diğer binalarında çoktan bahçeyi kaplamış olduklarını gördük. Herkes mutluydu, kendi arkadaş grupları ile sohbet ederken Profesör Slughorn gözüktü kalabalığın arasından. "Kuralları biliyorsunuz," dedi yüksek sesle. "Hiçbir sorun istemiyorum." Diye tamamladığında sözlerini olduğum yerde sarsıldım. "Hermione," bedenimi son anda tutan Steve endişe içinde söyledi adımı. "İyi misin?"

 Elimi alnıma götürdüm, ani bir baş dönmesiyle birlikte göz kararması yaşamıştım. "Evet," diye fısıldadım endişeli bakışlarından kaçırırken gözlerimi. "Bir an başım döndü." Yaptığım açıklamanın ardından derin bir nefes aldım. "İstersen gitmeyebiliriz." Diana elini omzuma yerleştirdi. ''Ah, hayır." Gülümsemeye özen gösterdim. "Bu gün bizim günümüz!"

 İkna edici ses tonum endişelerini bir miktar azaltmış olsa da yine de hepsinin aklı bendeydi. Yol boyunca Diana ve Daniella'nın ortasında yürümüştüm.  Steve ve Jackson ise arkamızdan sohbet ede ede geliyorlardı. Bir süre daha devam eden yolculuğumuz bacadan tüten dumanları gördüğümüz an sonlanmıştı ve tren Hogsmeade İstasyonu'nda durmuştu. "Seviyorum bu köyü!" Steve etrafından dönerek ilanı aşk etmişti köye doğru. Bu duruma herkes gülerken Diana bir miktar burun kıvırsa da Steve'in ona sarılmasıyla bu burun kıvırış sona ermişti. "Biz baş başa takılsak sorun olur mu?" Elini tuttuğu sevgilisine bakan Steve bu soruyu bize yöneltirken oldukça utangaç tavırlar sergilemişti. "Tabii," dedi Jackson. "Hatta Daniella birkaç saatini bana ayırır mısın?" Diye sordu. Daniella ise bana baktığında izin istediğini fark etmiş ve başımı hafifçe sallayarak onlarında kalabalığa karışmasını izledim ve yalnızlığı selamladım. 

Ellerim ceplerime yerleştirip, etrafta dolaşmaya başladım. Arada sırada ilgimi çeken dükkan vitrinlerinin önünde duruyor ve onlara bakıyordum. Scrivenshaft'ın Tüy Kalem Dükkanı gözüme çarptığında çantamın içindeki paraya baktım. Yeteri kadar param vardı ve bir tüy kalem alabilirdim. İçeri girdiğimde rengarenk kalemler ve birçok değişik ürün ile karşı karşıya kaldım. Kararsızlık bedenimi yine sardığında bordo tüylerle bezenmiş kalem dikkatimi çekti. "En çok satılan kalemlerimizden biridir." Sesin geldiği yöne döndüğümde genç bir cadı meraklı bakışlarını üzerimde dolaştırdı. "Gerçekten güzel," kalemi elime aldım ve dikkatlice inceledim. "Evet, bu kalemi alacağım." Kalemi cadıya uzattığımda memnun olmuşcasına bir gülümseme ile karşılık verdi. Parasını verip, kalemi aldıktan sonra dükkandan çıktım ve tekrardan etrafa baktım. Tomes and Scrolls, uzaktan uzağa selamlıyordu beni. Vitrinin üzerindeki afişler ise çağırıyordu. Bu çağrıya kayıtsız kalamamış ve kitaplarla dolu dükkana giriş yaptığımda onunla karşılaşmayı ummuyordum. Kapıyı kapattığımda çıkan ses dikkatini çekmişti ve elindeki kitaplarla beraber bana dönmüştü. Gülümseyerek ilerlemeye koyulduğumda gelen kahkaha sesleri başımı yukarı kaldırmama sebep oldu. Louis ve Alexandra yukarıda gülüşüyorlardı. Güzel dörtlü, diye düşündüm ama bir eksik olduğu aklıma geldi: Antonin Dolohov.

zamanın ötesinde // tomioneWhere stories live. Discover now