15; ''Lord Voldemort''

6.7K 476 92
                                    


  Güneş, pencereden usul usul içeri sızarken kulağıma dolan fısıltılardan dolayı göz kapaklarımı istemsizce araladım. Yıllardır uyuyormuş hissi doğmuştu içime lakin birkaç saatlik uykudan ibaretti her şey. Yüzüme düşen saçlarımı arkaya attıktan sonra uzandığım yerden doğrulup odaya göz gezdirdim. Kimisi uyanmış ve hazırlanmıştı, kimisi ise yatağında kendine gelmeyi bekliyordu. Üzerimdeki yorganı attıktan sonra her gün olduğu gibi bacaklarımı sarkıttım yataktan aşağı. "Günaydın Hermione,"kulağıma dolan bu sesin sahibi yeni uyanmış olan Diana'dan başkası değildi. Ona bakmadım, ''Günaydın,'' diyebildim soğukça. Yataktan kalktığımda başımdaki ağrı sebebiyle sendeledim ama çabuk toparladım. ''Gece,'' diye başladı Diana yataktan kalkar kalkmaz. ''Gece hiçbir şey olmadı.'' Cümlesini tamamlayan ben olmuştum. Sandıktan üniformaları aldıktan sonra bakışlarımı ona çevirdiğimde yüzünde tuhaf bir ifade vardı. ''Lütfen,'' sesim titrek çıkmıştı. ''Hiçbir şey sorma.''

 Acı çektiğimi anlamıştı.

 Bu yüzden başını onaylarcasına salladıktan sonra beni rahat bıraktı. Bense kıyafetlerimi değiştirmiş, birkaç büyü yardımıyla saçlarımı düzelttikten sonra ders programına göz atmıştım. Kasım ayının ilk gününde Sihir tarihi dersini görünce başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Oflaya puflaya kitabımı elime alıp kapıya yöneldim. Aklım o kadar karışıktı ki sessizce indim ortak salona. Steve ve Jackson'ı fark etmiş olsam da selam verecek gücü kendimde bulamadığımdan kuleden ayrıldım. Dalgın dalgın iniyordum merdivenlerden, tabloların hakkımda söyledikleri karışık bir gürültüden başka bir şey değildi. Onları arkamda bıraktım, öğrencilerin doldurduğu koridora gelince boş boş onları süzdüm. 

Gözleri bir kere bendeydi.

Yine ben ve Tom Riddle hakkında fısıldaşıyorlardı.

Yine rahat değildim, yine dedikoduların bir parçasıydım.

  Umursamamaya çalıştım onları ama elimde değildi. Aklım ve kalbimdeki gürültünün yanında onları da çekiyor olmak üzerimdeki baskıları arttırıyordu. Boşta kalan elimi istemsizce yumruk yaparak yürümeye devam ettim. Başım dikti ama gözlerim dolu doluydu. Güçlü gözükürken gözlerime bakan herkes güçsüz olduğumu anlayabilirdi. Büyük Salon'un kapısına geldiğimde duraksadım ve derin bir nefes aldım girmeden önce. Masalarda oturan öğrencilerden birkaç tanesi bana baktıktan sonra birbirlerine yaklaşıp fısıldaşmaya koyuldular. Onlardan gözümü ayırdığımda ise Ravenclaw masasına kaydı gözlerim. Bana bakan yoktu, Louis Gray'de orada yoktu. Daha çok Slytherin öğrencilerinin odak noktası olduğumu Ravenclaw masasından sonra baktığım Hufflepuff masası sayesinde anladım. Onlarda kendi hallerinde konuşuyorlardı. Kitabımı sıkıca sarılarak kendi masama doğru ilerledim ve oturdum. Günaydınlar havada uçuşurken gülmeye özen gösteriyordum güçlü durabilmek için. 

 "Gece neler oldu öyle?" Oturur oturmaz sorusunu yönelten Steve bütün gülüşümü bir rüzgar misali süpürmüştü. Meraklı bakışları üzerimde dolaşıyordu, elleri masanın üzerinde her an tepki vermeye hazır şekilde bekliyordu ki yanıma oturan Diana, "Onu rahat bırak." Diyerek ufak bir uyarıda bulundu. Ellerini masadan ayıran Steve üzgün bir halde Diana'ya baktı.  ''Hiçbir şey olmadı,'' dedim zorla. ''Dans ettik, bahçeye çıktık ve bitti.'' Kurduğum bu cümlede Tom ile kendimi kulübede öpüşürken bulmuştum ama kısa sürmüştü bu görüntü. ''Louis geldi mi?'' diye sordum titreyen sesimi aldırış etmeden. Birbirlerine baktılar, bir şey sakladıkları belli oluyordu. Bakışlarımla söylemeleri gerektiğini anlatmaya çalışıyordum lakin endişeli endişeli birbirlerine bakmayı sürdürüyorlardı. ''Diana?" Derken sesim sert çıkmıştı. ''Geldi,'' dudaklarını birbirine bastırdı yaptığı bu hareketle devam etmeyeceğini anladım sözlerine bu yüzden Steve'in devam etmesini bekledim. ''Yanında Rosier vardı.'' Nefesimin kesildiğini hissettim, bir planın içinde kaybolup gitmiştim ve Tom Riddle müritlerinin her şeyden haberi vardı ya da olacaktı. ''Pe-peki,'' diye kekelerken önümdeki yumurtalı ekmeğe baktım ama iştahım yoktu bu yüzden hiçbir şey demeden masadan kalkarak hızlı adımlarla uzaklaştım salondan. Düşünmeye çalıştım, anlamaya.

zamanın ötesinde // tomioneWhere stories live. Discover now