14; ''Taş Kulübe ''

7.1K 470 430
                                    


 İhanet duygusu.

Ne kadar derin olabilirdi ki? Ne kadar gerçek olabilirdi bu koskoca yaşamın içinde? Bilmiyordum. İçimde gün yüzüne çıkan duygu ile beraber Tom Marvolo Riddle'a eşlik ediyordum. Ron'un kulaklarımda yankılanan sesine rağmen durmuyor, yalnızca koşuyordum. Ayaklarımdaki topukluları çıkartmak adına onu durduğumda nefes nefese bana döndü. Hiçbir şey demedi, yalnızca izledi ve ayakkabıları çıkartmama müsaade etti. Elime aldığım ayakkabılar ile beraber bileğimi tekrar kavradı Tom ve yeniden koşmaya başladık. Titreyen mumların arasında koşarken rüzgarı hafif hafif hissetmeye başlamıştım ki çıkışa gelmemiz bir oldu. 

Kapıda durduk, yan yanaydık.

Birkaç saniyeliğine birbirimize baktık ve sonrasında rüzgarın bedenimi sarmalamasına izin verdik. Çıktığımız andan itibaren vücudum üşümeye başlamış, hafif hafif titremeler eşlik etmişti bu başlangıca. Üşüdüğümü fark eden Tom, bileğimi bıraktı ve ceketinin düğmeleriyle oynamaya başladı. Onu izlerken, alnına düşen ufak buklelerinin güzelliği beni içine çekmişti. İç sesim, hata yapıyorsun Hermione, diye söylendiğinde umursamadım. Ceketinin düğmelerini açtıktan sonra hızlıca üzerinden çıkartması dalgınlığıma son verdi. Uzattığı ceketi üzerime geçirdim ve içeride kalan saçlarımı özgürlüklerine kavuşturmak için hareketlenir hareketlenmez buna izin vermedi ve saçlarımı kendisi çıkarttı. Bu süre içinde kalbimdeki çarpıntı en üst seviyeye ulaşmıştı. Arkamda olduğunu, saçlarıma dokunduğu bilmek sebep olmuştu buna. Tekrardan yanıma geldiğinde gözlerimi ondan kaçırmış, "Nereye gidiyoruz?" Diye sormuştum. Parmak uçları çeneme dokunduğu an ona bakmamı istediğini anlamıştım ve zümrüt yeşillerinin beni esir almasına izin vermiştim, "Görürsün." Sesinin gizemli çıkması korkutmuştu aslında ama tıpkı iç sesimi umursamadığım gibi bunu da umursamadım. 

Yeniden yürümeye başladık.

 Okuldan çıkmış, o büyük üç dikili taşın önüne geldiğimizde gittiğimiz yerin Hagrid'in kulübesi olduğunu tahmin etmeye başlamıştım. Dudaklarımı birbirine bastırdım kulübeyi görür görmez çünkü anılar gözümün önünde teker teker canlanmaya başlamıştı. Draco Malfoy, Ron'un sümüklü böcek kusması, Şahgaga'yı kurtardığımız zaman ve Hagrid'i ziyaret ettiğimiz günler. Suskunluğa gömülen ihanet duygusu kulübe ile sessizliği bozmuştu fakat durmama sebep olmamıştı. ''Kulübe boş." Dediğinde cevap vermek için dudaklarımı aralamıştım ki bileğimi bırakıp asasını alarak merdivenlerden çıktı. Alohomora ile kapıyı açtığında gözlerim görkemli şatoya kaydı. İkisi arasındaki ince çizgideydim; bilinmezlikle, ikilemlerle.

 Elini uzatan Tom Riddle, bütün dikkatimi ona vermemi sağlarken yine içimdeki ikilemlerle savaş halindeydim fakat bu durum kısa sürmüştü. Kendimi merdivenlerde, elini tutarken bulmuş ve kulübenin içine girmiştim. Ardımızdan kapanan kapının çıkarttığı gıcırtılı ses yankılandı dört bir yanda. Biraz daha ilerlediğimde birkaç parça eşyanın olduğunu gördüm muhtemelen Hagrid henüz bekçi olmamıştı çünkü bekçi olsaydı kulübe ağzına kadar tuhaf eşyalarla dolu olurdu. ''Buraya neden geldik?'' Gözlerim ellerini kapıya dayamış Tom'a kaymıştı. Sırtı bana dönüktü, yüzünü göremiyordum. Meraklı bakışlarla onu izlemeyi sürdürdüm ve nihayetinde ellerini kapıdan ayırıp, bana döndüğünde bütün merakım son buldu. Yüzünde en ufak bir kımıldanma yoktu, düzdü. 

Dümdüz. 

  Asasını havada salladıktan sonra birkaç mum usul usul yanmaya başlamış ve onu tamamen görmemi sağlamıştı. Gözlerinde ki anlamsızlık geri geri adım atmama sebep olmuştu. İstemsizce düşürdüğüm ayakkabıların çıkarttığı tok sesin ardından bana yaklaşmaya başladı. ''Hermione,'' adımı söylerken rahatsız edici bir şekilde kımıldadım olduğum yerde. "Güvenmediğin biriyle nasıl olur da yalnız kalırsın?" Sorusunun ardından çatıldı kaşlarım. Sarhoşluğumun etkisiyle buradaydım, en derinlerde ki sese kulak verdiğim için buradaydım. "Ben." Titreyen sesimdeki tını gülümsemesine sebep olmuştu. ''Sen ne?'' Üzerime geliyordu, geldikçe kaçıyordum ama bu kaçış kısa sürmüştü çünkü sırtım duvarla buluşmuştu.''Ben sarhoşum." Aniden çıkışmamla başını öne eğip gülmeye devam etti. Elini ise omzum üzerinden duvara yaslamıştı.

zamanın ötesinde // tomioneWhere stories live. Discover now