Bölüm 58: 'Elimden tut yoksa düşeceğim...'

Start from the beginning
                                    

''Lütfen izin verin çayları götürmem gere...''

''Nasılsın?'' Dün hastanede yaşadıklarından sonra ne diyeceğini bilemiyordu Emirhan. Bahçede kızı göğsünde teselli ederken de ne düşüneceğini bilmiyordu. Az önce içeride gözlerini dolduğunu fark ettiğinden beri aklı yerinde değildi. Kızın gözlerinden akan bir damla yaş bile genç adamın göğsünü daraltıyordu. Bunu dün çokça tecrübe etmişti. Şimdi kendisine böyle soğuk, mesafeli davranmasını anlıyordu. İçeride tonla insan vardı. Çekiniyordu besbelli. Buna gerek yoktu. Belki çok az tanıyordu genç kızı, belki hiç tanımıyordu. Ama Emirhan kalbinin derinliklerinde bu kızın orada çoktandır yer edindiğini biliyordu ve kalbinin ev sahibine daha fazla uzak kalamazdı. En kısa zamanda dedesiyle konuşup meramını dile getirmeyi not etmişti aklına dün gece. Elinden gelir miydi bilmiyordu ama kızın acılarına son vermek istiyordu. Onu kanatları altında sarmalayıp her şeyden herkesten korumak istiyordu. Bunu yapmasına mani olacak kim varsa karşısında durmaya hazırdı. Emirhan Cihan aşkın o derin kuyusunda yere çakılmıştı.

Melek etrafına bakındı. İkisi yalnız başına konağın ortasında durup konuşurken birinin onları görme ihtimali rahatsız ediyordu genç kızı. Kötü bir şey yaptığından değildi elbet. Sadece kardeşi böyle bir haldeyken yediremiyordu kendine.

''İyiyim, şimdi lütfen izin verin gideyim.'' Kolunu kurtarıp merdivenleri adımlamaya başladı Melek. Ardında bıraktığı adamın aklından ne geçiyordu bilmiyordu. Anlaması uzun sürmemişti.

''Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç,

Sana diyeceklerim söylemekle bitmez.

Yıllardır yaşamımdan çaldığım zamanlar,

Adına düğümlendi.

Bana yaşadığın şehirleri aç,

Başka şehirleri özleyeyim orada seninle.

Bu evler bu sokaklar bu meydanlar,

İkimize yetmez.''

Emirhan şiiri bitirinceye kadar gitmedi Melek. Basamakların üçüncüsünde kalakaldı. Adamın şiiri kalbine saplanırken, gözyaşları elindeki tepsiye damlıyordu. Ne yapacağını ne diyeceğini bilemiyordu genç kız. Usul usul akarken gözlerinden damlalar, tüm cesaretiyle araladı dudaklarını. Sonunu getiremeyecek olsa bile başlayacaktı. Zaten onun bu hikâyede tahmin ettiği bir son yoktu.

''Elimden tut yoksa dü-düşeceğim...

Yoksa bi-r bir yıldızlar düşecek...

Eğer şairsem be-beni tanırsan...''

Devam edemedi Melek. Merdivenleri koşarcasına inip gözden kaybolduğunda ardında bıraktığı adamın şiirini tamamladığını duyamadı. Melek'in başlattığı bu hikâyeyi Ermirhan'ın tamamladığını anlayamadı. Adam şiiri bitirdiğinde ay ışığı altında gözlerindeki anlamları göremedi. Duyamamıştı, anlayamamıştı, görememişti ama hissetmişti Melek. Şu hayatta nefes alması için bir nedeni daha olduğunu hissetmişti.

''Yağmurdan korktuğumu bilirsen...

Gözlerim aklına gelirse...

Elimden tut yoksa düşeceğim...

Yağmur beni götürecek yoksa beni...''

AH SENDE (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now