Bölüm 39: 'Çok derin bakıyorsun Miroğlu, dikkat et boğulacaksın'

Comincia dall'inizio
                                    

        Yavuz o anda kendini öyle mutlu hissetmişti ki anın gerçekliğinde kaybolmuştu sanki. Kollarındaki ağırlığı fark ettiğinde bir başka mutluluğu daha yaşıyordu. Kucağındaki oğlu camın ardında kollarında bebekle duran karısını sevgiyle izliyordu. Öyle kendini kaptırmıştı ki Arslan ellerini cama dayamış, sanki karşıdaki manzaraya dokunmak istermiş gibi bir hali vardı. Yavuz bu anı yaşamak için hangi sevabı işlediğini merak etti. Bu anı ona yaşattığı için Rabbine binlerce kez şükür etse azdı. Keşke şu an ebediyen gerçek olsaydı. Ahsen kucağında kendi bebeklerini tutuyor olsaydı ama bu da diğer başka istekleri gibi hayaldi Yavuz için. Belki de hiç gerçekleşmeyecek bir hayal.

        Ahsen bebeğin kokusunu belki de yirminci defa içine çekiyordu. Dünyada bundan daha güzel bir koku var mıydı emin değildi. Burnunu gömdüğü minik bedenden ayırdığında bebeğin parmaklarından birini kavradığını fark etti. Minicik parmakları işaret parmağını tutmuştu. Ahsen mutlulukla yeğenini izlerken bebeğin dudaklarının hafif kıvrıldığını hissetti. Kim bilir rüyasında ne yapıyordu minik bebek. İçgüdüsel bir hareketle bebeği kucağına biraz daha çekerken gülüyordu genç kız. Gözlerini nihayet bebekten çekip gayriihtiyarî karşıya baktığında fark etti iki genç adamı. Bu onun için de beklediği bir şey değildi fakat mutluluğunu ikiye katladığını biliyordu.

        Arslan'ın heyecanla kendisini izlediğini görmek Ahsen'i nasıl mutlu etmezdi. Şekerparesinin ardındaki adamın gözlerindeki hayranlığı bile fark etmişti o an. Hayatı film olsa güzel sahne çıkardı buradan. Senaryoyu tamamen değiştirirdi kesinlikle ama bu sahneyi filme koyardı.

        Camlı kısma yaklaşıp Arslan'ın tam hizasında durdu. Şekerparesi gözlerini bebekten ayırmıyordu, Yavuz da Ahsen'den. Arslan böylesine küçük bir bebek görmemişti hiç. Ellerini bebeğin yanağına gelecek şekilde cama dayadığında Ahsen'in kucağında uyuyan bebek kıpırdandı. Arslan gerçekten bebeğe dokunmuş gibi olmuştu. Gözlerinin içi bile gülerken Ahsen de şekerparesine katılmıştı.

        Yavuz anın güzelliğinde kaybolmuştu. Gerçeğe dönebileceğini de hiç sanmıyordu. Dönmemekle ilgili bir sorunu yoktu çünkü hayatının sonuna kadar bu anda takılıp kalabilirdi. Yüreğinde hissettiği tarifsiz duyguların esiri olmuştu bile, kölelikten hayatı boyunca nefret etse de.

        Saatler sonra hemşirenin kendisini uyarmasıyla gerçeğe dönmüştü Ahsen. Zar zor Arslan ve yeğeninden ayrılıp dışarı çıktığında şekerparesinin kendisini beklediğini biliyordu. Az önce yaşadıklarını hayatı boyunca unutabileceğini sanmıyordu.

        Arslan babasının kucağından inmiş kapıdan kendilerine doğru gelen kıza odaklanmıştı. Kucağında bebekle gelmesini istiyordu ama bebek içeride kalmıştı. Ahsen şekerparesine yaklaşıp boyuna gelebilmek için diz çöktü. Miniğine sarılmak istiyordu. Bunca zamandır ilerleme kaydettiğini biliyordu ama Arslan'dan daha önce böylesine olumlu bir elektrik almamıştı. Aralarında bir bağ oluştuğunu bile söyleyebilirdi genç kız. Ama hala emin değildi. Şekerparesinden de emin olmadıkça bir şey yapıp onu ürkütmek istemiyordu.

     ''Bebeği neden getirmedin?''  Arslan'ın biraz üzgünce sorduğu bu soru Ahsen'i mutlu etmişti.

     ''Biraz daha orada kalması gerekiyor.''

     ''Neden? Hasta mı?''

     ''Hayır, değil. Sadece çok küçük o yüzden. Ama yakında yanımızda olacak.'' Ürkekçe şekerparesinin ellerini ellerine aldığında karşı bir tepkiye hazırdı. Ama Arslan tepki vermemişti. Ahsen'in yaptığını normal bir şekilde karşılamıştı.

     ''Onu tekrar görebilecek miyim? İzin verir misin?'' İşte bu Ahsen'de son noktaydı. Miniğine sarıldığında kendini kaybetmişti. Böyle bir soru beklemiyordu. Nasıl izin vermeyeceğini düşünmüş olabilirdi?

     ''Tabiki, tabiî ki görebilirsin. Neden izin istiyorsun ki?'' Miniğinden ayrılmıştı ama ellerini hala tutuyordu.

     ''O... O, senin değil mi? Annesi değil misin? '' Arslan kafasında ne düşünmüştü kim bilir? Bebeği Ahsen'in sanmıştı. Akıllı bir çocuktu ama hala aklının ermediği bazı şeyler vardı. Bu da bunlardan biriydi. Hastaneye gelmeden önce kafasında kurmuştu her şeyi. Doğan bebeğin Ahsen'in olduğunu zannediyordu. Birazcık kıskanmıştı. Hissettiği duygunun kıskançlık olduğunun farkında bile değildi. Kıskanmak ne demekti bilmiyordu bile. Ahsen'i kucağında bebekle gördüğünde bütün kıskançlığını unutmuştu. Bebeği ona yaklaştırdığında bu duygunun yersiz olduğunu anlamıştı. Çünkü genç kızın kendisine bakışı, kucağında tuttuğu bebeğe bakışından farksızdı. Ne eksikti ne fazla. Aynı bakıyordu. Ve o an Arslan, Ahsen'in kendisini sevdiğini anlamıştı. Bebeğini seven bir anne gibi. 

        Ahsen ise miniğinin dedikleriyle şaşkınlığın zirvesindeydi. Bebeği kendisinin sanmıştı. Neden böyle bir şey düşünmüştü anlamamıştı. Saf ve temiz bir çocuktu Arslan. Akıllıydı da fakat bunu düşünebileceğini tahmin etmezdi.

     ''Hayır.'' Dedi gülümseyerek. ''Ben annesi değilim. Onu da nereden çıkardın?''

     ''Bilmem öyle sandım.''

     ''Hayır, miniğim ben annesi değilim, halasıyım.'' Arslan biraz olsun rahatlamıştı. Korkmuştu onu daha fazla sevmesinden sebepsizce. Ahsen'in bir başkasını kendisinden daha fazla sevmesi korkutmuştu Arslan'ı. Yavaş yavaş yıktığı duvarlarının enkazının üstünden Ahsen'e doğru çekildiğini hissediyordu Ahsen'in şekerparesi.

    ''Hadi artık gidelim buradan gel.'' Arslan'ı kucağına aldı. Aylar sonra bu onu ilk kucaklayışıydı. Miniğinden aksi bir tepki de gelmediği için ayrıca bir mutluydu şimdi. Ardında kendilerini izleyen adama dönüp göz ucuyla baktı. Saatlerdir yeni doğan ünitesinden yaşananları elbette ki görmüştü. Anın büyüsüne kapılsa da gözünden hiçbir şeyi kaçırmamıştı. Yavuz'un bakışları da dâhil. Genç adamın bakışları kendisini korkutmuştu. Çünkü o bakışlar hiç hayra alamet değildi. Olmaması gereken şeylerin olacağının habercisiydi. Ve Ahsen buna engel olmalıydı. Yavuz'un gözlerinin içine bakıp kelimelerin dudaklarından dökülmesine izin verdi.

    ''Çok derin bakıyorsun Miroğlu, dikkat et boğulacaksın.'' Genç kız kucağında Arslan ile birlikte koridor boyunca ilerlerken Yavuz bakışlarının ele vericiliğini düşünüyordu. Kendini bu denli belli etmiş olamazdı. Bunu Ahsen'in fark etmiş olabileceğine ihtimal bile vermek istemiyordu. Çıkmaz bir sokakta sıkışıp kalmıştı Yavuz Arslan Miroğlu. Karşı koridorun ardında bütün olan biten her şeyi başından beri izleyen Ateş gibi sıkışıp kalmıştı.

AH SENDE (TAMAMLANDI)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora