12; ''Gecenin Rüyası''

Start from the beginning
                                    

 * 

 Duyduğum ufak tıkırtı sesleriyle geceye ikinci kez göz kapaklarımı kaldırmak için çabalayarak başlamıştım lakin başaramamıştım. ''Ron,'' diye fısıldadım istemsizce. ''Sen misin?'' Belime inen yorgan omuzlarım çekilirken vücudum titremişti. Yatağın çöktüğünü hissettiğimde gülümsemeye çalıştım, ''Canım acıyor.'' Sesimdeki tınıdan canımın acıdığını karşı tarafa aktarabiliyordum aslında. Göz kapaklarım hafifçe açılmıştı ama başımı oynatamadığım için yanıma oturan kişinin sadece vücudunu görebiliyordum bulanıklık ve netliğin arasında. ''Özür dilerim,'' diye fısıldarken parmaklarıma dokunan parmaklar güvende hissettirmişti. Tıpkı Ron ve Harry'nin yanında hissettiğim güven duygusuydu bu. ''Harry,'' dedim içimdeki sarhoşlukla. Sözler düşüncelerimden bağımsız olarak dökülüyordu dudaklarımdan.  ''Yanımdasınız.''

 Ses vermedi.

 Sadece elimi tuttu.

Oysa konuşmasını istiyordum içten içe, Harry ya da Ron olduğunu söylemesini.

  Kurumuş dudaklarımı ıslatmaya çalışırken yarı açık gözlerimi de kapatmıştım, yeniden açmak istesem de vücudum o kadar yavaş çalışıyordu ki yapamamıştım. Yaptığım tek şey elimi tutan eli daha sıkıca tutmak olmuştu uykuya yeniden dalmadan önce.

*

İki gün sonra;

''Günaydın Hermione,'' neşeli ses uyanmama sebep olurken vücudumdaki ağrıların diğer gecelere oranla azaldığını sezmiştim ama yinede uyanırken bile zorlanmıştım. Gözlerimi tamamen açtığımda Diana, Daniella, Elizabeth ellerinde ki asalarından baloncuk çıkartarak güne başlamamda yardımcı olmuşlardı. ''Günaydın,'' dedim gülümseyerek. ''Canın acıyor mu?'' Daniella'nın bu sorusu üzerine onları üzmemek adına başımı iki yana sallamıştım. ''Çabuk toparlan,'' asasını indirdikten sonra gözleriyle etrafı taradı. ''Partide seninde olman gerek.'' Diğerleri gözlerini devirirken Daniella muzip bir gülümsemeyle bir bana bir de onlara bakıyordu. ''Elimden geleni yapacağım,'' cümlenin sonunda gelen esneme konuşmamı alt üst etmişti. ''Şimdi gitmemiz gerekiyor çünkü ders İksir ve geç kalmak istemiyoruz.'' Teker teker salondan çıkmalarını izlerken aralarında olmayı istemiştim çünkü dersleri kaçırmayı sevmiyorduk fakat o kadar halsizdi ki vücudum dinlenmem gerektiğinin farkındaydım. 

 Onların gitmesiyle birlikte hastane kanadı eski sessizliğine bürünmüştü. Sönmüş mumları seyrederken aklım düne gidivermişti. Hatırlıyordum, neler olduğunu net bir şekilde hatırlıyordum ama aklım almıyordu olanları. 

 Yardım etmemişti, beni öylece bırakmıştı.

 Bu gerçekle yüz yüze geldiğim zaman zorlukla yutkundum ve üzerimdeki yorganı düzelttim. "Günaydın Hermione," gelen ikinci sesin Profesör Dumbledore'a aitti. Onu görünce doğrulmaya çalışmıştım ama hem kendisi hem de kafamın arkasındaki ağrı buna izin vermemişti. "Bu gün daha iyi misin?"Sorusunu sorarken ellerini önünde birleştirmişti."Evet efendim, daha iyi hissediyorum." Verdiğim net cevap onu keyiflendirirken yalan söylediğimi anlamışa benzemiyordu. "Olay hakkında bir şeyler hatırlıyor musun?" diye sorduğunda gözlerim karşı duvardaki sönmüş muma kaymıştı istemsizce. Tom Marvolo Riddle'ın yaptıkları aklımdaydı, söylediği her cümle yeniden kulaklarımı tırmalıyordu. "Hermione?" Uyarıcı ses tonu beni bulunduğumuz salona getirirken ayakta dikilen profesöre baktım. "Hayır,"diye fısıldadım. "Sanırım ayağım takıldı, her şey karanlıktan ibaret."

zamanın ötesinde // tomioneWhere stories live. Discover now