Bölüm 36: 'Belki başka sefere'

49.1K 2.4K 231
                                    







***


Öyle bir çık ki karşıma her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi hissedeyim seni.


***


        Genç kadın üzerinde sabahlığıyla şehrin manzarasını önlerine sunan, odasından açılan geniş balkona çıktı. Hava serindi. Vücudunu alan titremeyle kollarını bedenine sardı. Manzarayı seyre dalmış şu birkaç günde yaşadıklarını düşünüyordu. Ömer ve Ayşe'nin başına gelenler birkaç gün kendini toparlamasına izin vermemişti Ahsen'in. Yüreğinde büyük bir acı vardı. Koruyamadığı iki insanın acısı vicdanını rahat bırakmıyordu. Artık dayanacak gücünün kalmadığını biliyordu. Son bir umut bir kez daha çabalayacaktı. Başka çaresi yoktu.

        Kocasının yardım ettiğini öğrendiğinde suçluluk duymuştu bir süre. Ona söylediklerini hatırlayınca tekrar tekrar suçluluk duyuyordu. Yavuz'un da bir kalbi olduğunu anlamıştı yeterince. Düşmanlık vasfını hala elinde bulunduran bu adam düşmanı olamayacak kadar masumdu hâlbuki. Hakkını vererek ölçüp biçtiğinde bir kötü tarafı yoktu Yavuz Arslan Miroğlu'nun. Soyadı dışında...

        Ahsen'in Yavuz'a karşı duruşu değişmiyordu yinede. İstemsizce yavaş yavaş kaybetse de sol tarafını bunu göz ardı edip babasını ve onun canını alanı tekrar tekrar getiriyordu yâdına. Hayatı ne b*ktan bir hal almıştı öyle. Vücudu bile artık hissizleşmişti. Göz pınarları kurumuştu. Kayıplarının ardından tek bir damla bile düşmüyordu gözlerinden. Genç kızın psikolojisi berbat durumdaydı. Düzelmesi içinde uzun ve sakin bir hayata ihtiyacı vardı. Fakat ne mümkündü!

        Ardında hissettiği kocasıyla birlikte önündeki manzarayı izliyordu şimdi. Yavuz bir süredir yanındaydı. Fakat genç adam hiç konuşmamıştı. O konuşmadan konuşmayacaktı Ahsen. Uzun süren sessizliğe bakılırsa adamın da konuşmaya niyeti yoktu.

        Genç kadının kollarını bedenine sardığını gören adam havanın serin olduğunu anladı. Kendisi için bir sıkıntı yoktu. Dayanıklı bir bünyesi vardı. Ama bu karşısındaki kadın için geçerli değildi. Bunu geçirdikleri şu kısacık zaman içresinde anlamıştı. Sahi ne kadar olmuştu? Ne kadar zamandır bu kadınla birlikteydi?

        İki ay diye düşündü. İki aydır bu kadınla evliydi. İki aydır yaşadıklarını düşündüğünde nefesi daralıyordu. Normal bir hayatı hak ettiğini düşünüyordu Yavuz fakat kalbini kaptırdığı karısı hayatının merkezi olduğu sürece mümkünatı yoktu bunun.

        Üzerindeki lacivert takımının ceketini çıkarıp kadına uzattı.

     ''Hava serin. Al bunu.''

        Kadının ceketi almayacağını biliyordu ama şansını denemek istemişti işte. Arkasını dönen kadın bir adamın gözlerine bir elindeki cekete bakıyordu. Alıp almamak konusunda kararsızdı. Eskiden olsa asla almaz üstüne bir de adama çıkışırdı. Şimdi ne çıkışmaya gücü vardı ne de tartışmaya. Yorulmuştu. Kalbi de, bedeni de yorgundu. Daha da önemlisi kabullenmişti. Elinden ne gelmişti ki bundan sonra gelsindi?

        Kabullenmişti. Her şeyi... Olduğu gibi...

        Karşındaki adam kocasıydı. Ölünceye kadar da kocası olarak kalacaktı. Bir kere o imzayı atmıştı. Dönüşü yoktu. Bu topraklarda boşanmak yoktu. Kadın bunu çok iyi biliyordu. Anlatanlar çok iyi anlatmışlardı. Töre denen soyut kavram bu topraklarda sözü geçen tek şeydi. Çiyeşan'ın yanında...

        Ceketi aldı ve omuzlarına attı. Tekrar önüne döndüğünde korkuluklara daha da yaklaştı. '' Yarın toplantı varmış ha?'' Diye sordu. Aslında bir soru değildi ama bir cevap beklediği açıktı kadının. Bulut Konağındaki katliamın ardından (evet Ahsen'e göre kesinlikle katliamdı) hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam eden bu insanların azıcık aklı var mıydı emin değildi.

AH SENDE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin