Bölüm 28: 'İlerde anlayacaksın da dilerim Rabbim'den geç olmasın'

En başından başla
                                    

     '' Sabah kahvaltıda da bir şey yemedin. Yemek yemezsen hastalanırsın. Hastalanırsan baban da ben de çok üzülürüz. Bizim üzülmemizi ister misin?'' Babası cümle içinde geçince cevap verecek gibi olmuştu ama sonra tekrar vazgeçmişti. Ahsen'in de pes etmeye niyeti yoktu.

     ''Hem tatlı olarak en sevdiğin şey var. Çikolatalı pasta.'' Küçük çocuktan yine ses yoktu. ''Bak herkes yemeğini bitirmek üzere. Hadi gidelim sen de bir şeyler ye. Ben yardımcı olurum hem. Yemeği mi beğenmedin? Beğenmediysen istediğin bir şeyler yapayım sana. Ne istersin?''

        Aslan ne cevap veriyor nede cevap niteliğinde tepki veriyordu. Onun bu tepkisi Ahsen'e değildi. Tamam, Ahsen'e de tepkiliydi ama yemek konusunda biraz çekilmez bir çocuktu. Yemek yemeyi hiç sevmiyordu. Ona doğru düzgün bir tek Yavuz yemek yedirebiliyordu o kadar. Bir günde yediği şeylerle ayakta kalıyor olması bile bir mucizeydi aslında. Ama Ahsen kararlıydı. Buna da bir çözüm bulacaktı Arslan'ın bütün sorunlarına bulacağı gibi.

        Yavuz beş günüdür buna benzer sahnelerin yaşandığını biliyordu. Ahsen ile İstanbul'dan geldiklerinden beri doğru düzgün konuşmamıştı. Konuşmalar hep kısa ve rutin cümlelerdi. Melek Arslan ve yengesi arasında olan her şeyi günün sonunda ağabeyine anlatıyordu. Ahsen'in çabalarını görüyor ve sonuçsuz kalmalarına üzülüyordu. Bir öğretmen olarak bile Arslanla nasıl iletişim kurması gerektiği konusunda Ahsen'e yardımcı olamıyordu. Arslan farklı ve durumu hassas bir çocuktu. Bu konuda neredeyse herkesin eli kolu bağlıydı.

     ''Sana kitap okumamı ister misin?'' Yine cevap yoktu. Üstüne üstlük şekerpare genç kızın kollarından kurtulmuş koşarak oyun odalarının birine girmişti bile. Ahsen de ardından gitmiş sessizce yanına oturmuştu.

        Bu durum Yavuz'un canını sıkmıyor değildi. Küçüğünün genç kızı sevmemesini kabul edemiyordu. Kendisi bile sevmişken Ahsen den başkasını düşünemiyorken Arslan'ın tepkisini anlayamıyordu. Ama zamanla her şeyin düzeleceğini biliyordu. Bu süre zarfında Arslan ile olan iletişimini azaltıp onun daha çok Ahsen ile zaman geçirmesini sağlamalıydı.

        Gözden uzaklaşan ikilinin ardından yemekhaneye yöneldi. Oldukça kalabalık yemekhanede çocuklar afiyetle yemeklerini yiyor yardımcı öğretmenler, ablalar ve ağabeyler onlara yardım ediyordu. Melek'in kendisini fark ettiğinde Yavuz'a doğru ilerlemeye başladı.

     ''Hoş geldin ağabey. Hayırdır bu saatte?'' Yavuz beş gündür çıkışlarda okula geliyor ev ahalisini alıp konağa öyle geçiyordu. Bugün Ayşe için gelmişti ve daha okulun kapanma saatine çok vardı.

     ''Hiç öyle sizi görmeye geldim. Bir de Ayşe ile konuşmam gerekti o sebeple geldim gelemez miyim?''

     ''Öyle demek istemedim Ağabeyciğim. İstediğin zaman gelebilirsin tabiî ki. Burası senin.''

     ''Benim değil. Burası bu çocukların.'' Elleriyle yemek yiyen çocukları gösterdi. Melek ağabeyine en güzel gülümsemelerinden birini yolladı.

     ''Ayşe ile neden görüşeceksin?''

     ''Önemli bir şey değil. Babasından izni ben aldım ya bir sorun var mı diye soracağım. Kızın canını sıkmasınlar durduk yerde.''

     ''Anladım. Haklısın. Ben çağırayım o halde görüşürüz yine.''

        Melek'in Ayşe'yi çağırmasıyla birlikte Ayşe'nin odasına geçtiler. Yavuz kız kardeşine olaydan bahsetmemişti. Olayı dallandırıp budaklandırmak istemiyordu.

     ''Nasılsın Ayşe?''

     ''İyiyim Yavuz Ağabey.'' Ayşe ilk zamanlar genç adama 'ağam' diye hitap ediyordu fakat Yavuz bu durumdan hoşnut olmadığını dile getirmişti. Birlikte en iyi hitaba karar vermişlerdi.

AH SENDE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin