S.N. - 33.BÖLÜM : "GERÇEK"

351 62 18
                                    

Her hikâye bir vedayı hakkediyordu. Mutlu da olsa mutsuz da olsa bu böyleydi. Eğer bizler bu yaşam diye üstü örtülen boşluğa yıllarımızı feda ediyorsak o da bize bunu vermeliydi.

"Savaş'ı öğrenince ne olacak?"

Gözlerimi hala açamasam da güvenli bir ortamda olduğumu hissediyordum. Ve Begüm'ün sesi doluyordu kulaklarıma, ağlak sesi.

"Bu haldeyken ona bunu söyleyemeyiz."

Yüzümde kocaman bir maske olsa da bu cümleler nefes almamı zorlaştırıyordu. Ne olmuştu ona?

"Söylersek tedavi olmayı reddeder."

Uzunca bir süredir uğraşsam da açamadığım gözlerim bu cümlelerle beraber hızla açıldı. Begüm tam da tahmin ettiğim gibi ağlıyordu ve yanında Doktor Mehmet Bey vardı.

"Savaş nerede?"

Maskeyi yüzümden çektiğimde ciğerlerim acıyla kıvranmaya başlamıştı. Yine de maskeyi yeniden yüzüme götürmedim.

"Savaş'ı görmem gerek."

Dudaklarım uzun bir süredir hareket etmemekten birbirine yapışmıştı ve ağzımda metalik bir tat vardı.

"Kendini nasıl hissediyorsun?"

Begüm kızarmış bir şekilde bana bakarken Mehmet Bey ortamdaki kasveti dağıtmak ister gibi konuyu değişmeye çalıştı. Diğer yandan da elindeki ışığı gözlerime tutuyordu.

"Savaş'a bir şey mi oldu?"

Cevap gelmediği için içim korkuyla dolduğunda kolumdaki serumun kablosunu sertçe çektim. Yataktan kalmak istiyordum ama izin vermiyorlardı. Tek yaptıkları şey bileklerimi sertçe kavrayarak beni yatakta tutmaktı.

"O henüz uyanamadı," dedi doktor yan taraftaki butona basarak. Yardım için ekip çağırıyordu. "İkiniz de çok kan kaybettiniz."

Artık burada böylece yatmam imkansızdı.

"Biz yapmamız gerekeni yaptık, şimdi onun sırası,"

Begüm ağlamaya başladığında yüzünü benden saklamaya çalıştı. Ama bileklerimi tuttuğu için belli etmemesi imkansızdı. Kötü şeyler olacaktı ve bedel ödeyen tek kişi Savaş'tı.

"Lütfen, sadece bir kere görsem yeter. Yemin ederim sadece 5 dakika. Nolur, lütfen."

Diğer hemşireler de odaya girdiğinde gözlerimin dolmasını umursamadan Mehmet Bey'e baktım. İzin vermeliydi, izin vermek zorundaydı.

"Lütfen."

"Ama sadece 5 dakika."

İfadesiz bir şekilde kafamı salladığımda hemşirelerin yardımıyla yataktan kalktım ve tekerlekli sandalyeye oturtuldum. Yoğun bakım ünitesi kaldığım odaya çok yakın olsa da gözüm sürekli karardığı için yürümeme izin verilmemişti.

Yoğun bakım ünitesinin önündeki otomatik kapı açıldığında Gizem'le göz göze geldik. Alperen, Kuzey, Alex, Altay Amca, Aşina Teyze... Hepsi buradaydı. Hatta Altay amca da Aşina teyze de beni çoktan tanımış gibilerdi.

"Ne oldu size böyle?" dedi Alperen yanıma gelerek. Ben hala Gizem'e bakıyordum. O da bana.

"Sonra, sonra anlatacağım."

Mehmet Bey'in gitmesini fırsat bilir gibi Kuzey'den destek alarak ayağa kalktım. Savaş'ın odasını gösteren büyük camı görebiliyordum artık ve tabi onu da. Teni sapsarıydı ve gözlerinin çevresi hiç görmediğim kadar mordu. Ona neredeyse hiç benzemiyordu bu beden, tamamen farklı biriydi sanki.

SEVGİ NOTALARIWhere stories live. Discover now