S.N. - 21.BÖLÜM : "DEĞİŞİM"

2.4K 322 65
                                    

Bütün gece Savaş'ın ismi aklımda yankılandıkça, onun için duyduğum ve bundan sonra hep duyacağım nefreti düşündüm. Bir an... Sadece bir an bile bunu yapmaktan alıkoyamadım kendimi. Ve yine düşündüm ki artık bu yaraları sarmak eskisi kadar kolay olmayacak.

Dediği gibi olmuştu aslında. Gerçekten de kendimi bir çukurun en dibinde hissediyordum. Herkes yanımda olduğunu söylüyordu ama kafamı çevirdiğimde kimseyi göremiyordum. Bu acı tek kişilik bir acıydı ve kimse bunu sırtlanamazdı.

Yatağımda güneşin ayı kovaladığı kaç gün geçirdiğimi sayamamıştım ama uzunca bir süre olduğunu biliyordum. Sanki odamın dışında bir yaşam yokmuşçasına dışarıya bir adım bile atmadım. Çünkü onu göreceğimi biliyordum ve acıyı hala tüm zerremde hissediyordum.

Uyuşmuş bedenimi makyaj masanın önüne sürüklediğim de aynadan kendime baktım. Berbat görünüyordum, gerçekten berbat. Yüzüm çökmüş, saçlarım dağılmış ve gözlerim kıpkırmızıydı.

'Peki neden bu haldeyim?' dedim kendi kendime. 'Kim için?'

Kendimce bir suçlu aradığım bu olayda Savaş'ı değil de kendimi suçlamam mıydı beni bu hale getiren? Yediği ilk çelmede yıkılacak biri miydim ben? Bu kadar mıydım gerçekten?

Gözlerim takvime kaydığında zaten tatilin bugün bittiğini biliyordum. Uzunca bir süre o okula dönmeyeceğim diye sayıklamıştım ama hayır, inadına dönecektim. Neden herkesin onların kazandığını düşünmesine izin verecektim? Her zamanki Defne olarak başım dik bir şekilde okuluma gitmeliydim.

Masanın üzerinde duran makyaj malzemelerimle bir çırpıda eski halime döndüğüm de diğer yandan da son sos müzik dinliyordum. Çünkü hala delirecekmiş gibi düşüncelerin içinde yüzüyordum ve sadece bunu yapmam beni engellerdi.

Fişe taktığım maşanın ısınmasını beklerken dolaptan üniformamı çıkarttım ve tek çırpıda üzerime geçirdim. Saçlarımı da bitirdiğim de her zamanki Defne'den pek bir farkım olmadığı ortadaydı. Ben buydum işte, yenilsem bile mücadele etmek zorundaydım.

Saate bakmak için elim masanın üzerinde olduğunu varsaydığım telefonuma gitti ama orada değildi. Savaş'a dün verdiğim eczane poşetindeydi.

Başıma vurarak derin bir nefes verdiğim de telefonu ondan almaya karar verdim ve ondan kaçmak için çıkmadığım odamdan, onun odasına gitmek için çıktım.

Odasının kapısına geldiğimde bir iki defa sertçe vurdum ve açtım. Daha ilk saniyede göz göze gelmiştik ama ben hızla gözümü üzerinden çektim. O ise yatağına oturmuş, donuk bir tavırla çevreyi izliyordu. Gelmem kadar bu halimde onu şaşırtmış gibiydi, zar zor doğruldu.

"Telefonum sende kalmış." dedim gözlerine bakmamaya devam ederken. Ardından baş ucunda tuttuğunu fark ettiğim eczane poşetine doğru yürüyerek içinden telefonumu aldım ve odadan çıktım.

Bunu yapmak bu kadar basitti işte.

Üst kata çıktığımda odama yeniden in çık yapmamak için direkt mutfağa daldım ve buzdolabının kapağını açarak içine gömüldüm. Bu sırada Begüm'de "Günaydın." diye esneyerek yanıma gelmişti.

"Günaydın."

"İyi gözüküyorsun."

Gülümsediğim de olması gereken buymuş gibi duygularımı bastırdım ve "Evet, öyle." dedim. O da bu halde olmamdan mutluydu, bana sarıldı. Oysa ben sadece kalbimi gösterip ona 'Şuram acıyor.' demek istiyordum, olmadı.

"Begüm" dedim ondan uzaklaşarak. "Kuzey bana bir teklifte bulundu."

"Teklif mi?" Şaşırmıştı. "Nasıl bir teklif bu?"

SEVGİ NOTALARIWhere stories live. Discover now