Gün ışığına tekrar çıkmak garipti. Özellikle de beş günü lanet olasıca bir hastane odasında salya sümük ağlayarak geçirdikten sonra hayli garipti. Hava oldukça soğumuştu.

Yavaş adımlarla programımda yazan antrenman salonuna doğru yürümeye başadım. Bugün mümkün olduğu kadar gözlerden uzak olmak istiyordum. Gerçi bu pek olası değildi. Herkes yeni kızı görmek isterdi çünkü. Yine de göze batmamak ve... Daniel ile karşılaşmamayı umuyordum.
Onu tekrar görmek şu anda kaldırabileceğim birşey değildi. Özellikle de o sözlerinden sonra.
Aklıma geldikçe kalbim sıkışıyor, gözlerim yaşarıyor ve uzuvlarım tutmaz oluyordu. Onu affetmeyecektim.

'Kafanı bunlarla meşgul etme.' diye uyardı içimden, Daffy.

'Düşünmen gereken tek şey rakibini nasıl yere sereceğin olmalı.'

Ve her zamanki gibi Daffy haklıydı. Kafamı beni zerre umursamayan biri için meşgul edemezdim. Üstelik bunca işimin arasında olmazdı. Çok çalışmalıydım. Yeni sınıfımda en iyi olmalıydım. Böylece başarıya adım adım ulaşacaktım.

Kendimi düşüncelerden soyutlayıp çakıl taşlı kaldırımda adımlarımı hızlandırdım. Bir kaç dakika sonra Özel Birlik'in C sınıfları için ayrılmış antrenman salonunun önüne varmıştım bile.
İçeri girmden önce biraz bekledim. Gözüm çelik kapıdaki miğfer ve kılıç ambleminde dolaşıyordu. Sembolün hemen altına kurucunun bir sözü şık bir el yazısıyla işlenmişti.

"Başarı kendini tatmin edebilmektir."

Şüphesiz henüz tatmin olmamıştım. Hedefime ulaşıncaya kadar- dünyada adalet yerini bulana kadar- tatmin olmayacaktım.

Derin bir nefes alıp elimle çelik kapıları ittirip içeri girdim. Hemen önümde çelik tırabzanlarla çevreli mermer basamaklar aşağıya iniyordu. Duvara asılı tabelaları okuyarak aşağıya indim ve doğruca soyunma odasına girdim. Dün kapımın önüne bırakılmış bir zarfa dolap anahtarım koyulmuştu.

Elimde sıktığım anahtarın üstündeki numarayı arıyordum. Oda da sürüyle metal dolap vardı.
En sonunda 23 numarayı bulup çantamı ve montumu gelişigüzel yerleştirdim ve odadan çıktım.

Bir ana koridoru geçtikten sonra çoktan antrenmana başlamış olan sınıfımın olduğu spor salonunu buldum. Cam kapılardan içerdeki kıran kırana talimleri görebiliyordum ve etkilenmemek elde değildi. Hepsi inanılmaz bir hızla dövüşüyordu. Korksam mı hayran mı kalsam bilememiştim.

'o kadar da abartma' diye huysuzlandı içimden, Daffy.

Bir anda kafası cama dönen orta yaşlı bir adamla göz göze gelmemle geriye sıçamam bir oldu. Adamın asık suratı endişelenmeme yol açmıştı.
Kısa, yer yer beyazlamış saçlarının altında parlayan siyah gözleri bana iyi bakmıyordu. Bir anda asabi bir tavırla bana gel işareti yaptı ve ardından boynuna asılı kırmızı düdüğünü gürültüyle çaldı. Düdük sesiyle beraber salonda ki herkes bir anda sıraya dizildi.

Adam bir kez daha bana doğru döndüğünde kendimi hareket etmeye zorlayıp ilerledim ve kapıları iterek salona girdim.

Ayağımın altında ezilen ahşap parkeler, adamın yanına doğru yürürken keskin gıcırtılar çıkarıyordu. Koca salonda ses çıkaran tek şey buydu. Sıradaki irili ufaklı herkesin gözü üzerimdeydi. Kimisi uzun kimisi devasaydı. Bordo giymiş bir grup insan bakışları arasında, adamın yanına geldim ve gözlerimi adama diktim. Dilim sanki bir şeyler söylemek için fazla tutuktu. Öyle heyecanlıydım ki kelimeler zihnimde düğümleniyordu.
En sonunda adam hâlâ ağzında tuttuğu düdükle beraber kelimleri yuvarlayarak konuştu.

UYANIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin