Bölüm-3-

512 59 13
                                    

İyi okumalar. Oy ve yorum yapın lütfen:)

Yayları fırlamış ve döşeği kırık dökük yatağımda, sıcacık yün yorganımın içine girip bağdaş kurdum.

Üzerimde artık paçavraya dönmüş mavimsi bir gecelik vardı. Bazı yerlerinde sökükleri ve yamaları vardı ama yine de onu giymekten mutluydum. Kendime ait çok fazla kıyafetim yoktu ve olanların da kıymetini iyi bilmeliydim.

Birden haylaz bir el, hızla koluma hafifçe bir şaplak attı.

"Elim sende!"

Uriel, o mavi, cam gibi gözleriyle beni izliyordu. Yüzünde yaramaz bir gülümseme vardı. Onunla oynamamı bekliyordu. Ne yazık ki bu hiç yapmadığım bir şeydi. Ben oyun oynamazdım. Asla.

Ayrıca bu pis yurt odasında onun nasıl olupda çıplak ayakla koşturabildiğini anlayamıyordum.

Uriel gülerek ellerini yeni tıraş edilmiş kısacık saçlarında gezdirdi ve yatağımın baş ucuna kadar geldi.

"Hadi ama, Marybeth. Oyna benimle."

Marybeth.

Bana bu ismi o vermişti. Yurda geldiğimde ismimi bilmiyordum. Kimse bana bunu söylememişti. Annem ya da babam kim bilmiyordum. Hâlâ da bilmiyorum. Uriel ise buna kendince bir çözüm bulmuş, bana Marybeth ismini vermişti. Benim çok şirin ve minik olduğumu düşündüğü için bu ismi uygun bulmuş. O günden beri de herkes tarafından Marybeth olarak çağrılmaya başlandım.

Bir süre Uriel'i şöyle bir süzdüm. Gözlerimi kısacık, açık kumral saçlarında, cılız kollarında ve köşeli çenesinde gezdirdim.

Yurttaki tek arkadaşım Uriel Walker,neredeyse bininci kez onunla oynamamı rica ediyordu. Oysa ona bir sürü kez oyun oynamadığımı söylemiştim ama o bir türlü pes etmiyordu.

Gözlerimi ondan çektim ve kucağımda gelişi güzel duran ellerime diktim. Ardından da Uriel'e bininci kez aynı cevabı verdim.

"Ben oyun oynamam, Uriel. Üzgünüm."

Uriel'in haylaz gülümsemesi yerini yavaş yavaş hüzünlü bir tebbessüme bıraktı. Ardından da yavaşça yatağın ucuna- tam yanıma- oturdu.

"Marybeth..."

Adımı fısıldamasıyla meraklı bakışlarımı ona geri çevirdim.

"Efendim?"

Bir eliyle kucağımda ki ellerimden birini yakaladı.

Ürperdim.

"Herşey zaten bir oyundan ibaret. Bunu biliyor muydun?"

"Hayır. Bilmiyorum."

Bana tekrar o güzel gülümsemelerinden birini yolladı. Yanağını süsleyen o gamzeler belirince istemsizce benimde dudaklarım yukarı doğru kıvrılmıştı.

Usulca elimin üstünü baş parmağıyla okşadı.

"Hayat bir oyundan ibaret, Marybeth. Bu herkesin kendi hayatta kalma mücadelesi. Bunu yaparsın ya da ölürsün. Ve kazanan herşeyi alır..."

Bir süre aramızda derin bir sessizlik oldu. Şaşırıp kalmıştım. Bu çocuk yedi yaşında olupta nasıl bu kadar mantıklı birşey söyleyebilirdi?

Uriel kucağımdan diğer elimi de çekip aldı.

"Sen kazanacaksın, Marybeth."

Bu sözlere karşılık ne diyebileceğimi bilmiyordum. Ve ayrıca kazanacağıma da hiç mi hiç inanmıyordum.

UYANIŞWhere stories live. Discover now