Bölüm-8-

382 59 21
                                    

İyi okumalar:)

-DANİEL-

Kızlar yurdunun kırmızı halı kaplı merdivenlerini çıkarken elimde Lea'nın spor çantasını taşıyordum. Onu spor salonunda unutmuştu ve bende nedense yarını bekleyemeyip çantayı ona getirmiştim.

'Onu görmek için bahane arıyorsun. Ne kadar zavallıca.' diye araya girdi içimdeki lanet şey.

Ama onu takmadım. Son beş yıldır içimdeki o cani yaratık yokmuş gibu davranıyor, dediği hiç birşeyi dinlemiyordum. O şey hayatımı mahvetmişti ve ben bir daha buna izin vermeyecektim.

Nihayet basamaklar bittiğinde Lea'nın odasının bulunduğu koridora gelmiştim. Hızlı adımlarla koridoru da geçip 42 numaranın kapısını çaldım.

Bir anda vücudumu anlam veremediğim tatlı bir gerginlik kapladı. Ne zaman Lea'yı görsem veya da görecek olsam böyle oluyordu. Ve o, parlak gözleriyle karşılaştığımda herşeyi unutuyordum.
Vahşi bir güzelliği vardı gözlerinin.
Siyaha çok yakın bir kahverengiydi ve içinde altın parıltılar dolaşıyordu.
Ama onda en çok beğendiğim yer şüphesiz saçlarıydı. Saçları tıpkı kusursuz yüzünü sarmalayan bir haleye benziyordu. Ve ona Kırmızılı dediğimde yüzünün aldığı ifade çok komikti. Bunun onu neden kızdırdığını anlamıyordum ama hoşuma gidiyordu. Ve içten içe onunda hoşlandığını biliyordum.

Derin bir nefes aldım ve düşüncelerden sıyrıldım. Lanet kapı neden hâlâ açılmamıştı.

'Belkide uyumuştur. Neden girip bakmıyorsun, küçük sapık?'

Kapa çeneni.

İçimdeki o şeyden ne kadar nefret etsemde yine de bir yanım haklı olabileceğini söylüyordu. Belkide onu rahatsız etmemeliydim. Hem yarın nasıl olsa onu görecektim. Ve çantayı ona yarın da verebilirdim.
Tam arkamı dönüp merdivenlere yöneliyordum ki kulaklarımı dolduran büyük bir patırtıyla geri Lea'nın kapısının önünde bitmem bir oldu. Sesin içerden geldiğine yemin edebilirdim.
Endişeyle kapıyı bir kaç kez çaldım.

"Lea?"

Kapı açılmadı. Ve aynı gürültüyü tekrar duydum. Kapıyı bu kez yumruklamaya başladım.

"Lea, neler oluyor?"

Bu defa ise sağır edici bir çığlık her yanımı kapladı. Ve çığlığın sahibi Lea'ydı. Biliyordum çünkü onun sesini nerede olsa tanırdım.

Ama buraya kadardı. Bir iki adım geri çekilip ardından hızla omzumu kapıya vurdum. Bu işlemi bir iki kez tekrarlamam gerekmişti ancak en sonunda içeri girmeyi başarmıştım.

Tuhaf bir şekilde az önceki gürültü patırtı kesilmişti ve odada ki herşey normal görünüyordu. Tabii odanın dağınıklığını saymazsak. Fakat bu anormal bir dağınıklık değildi. Bu Lea'nın her zamanki dağınıklığıydı. Biliyordum çünkü odasına sayısız kez gizlice girmiştim. Bunu neden yaptığımı bile bilmiyordum fakat onu uyurken izlemek hoşuma gidiyordu.

'Hadi oradan, seni çakma Edward Cullen.'

Sen Alacakaranlıktan ne anlarsın.

'O benim favori filmimdir, ahbap. Vampirlerin kafasını koparıp yaktıkları sahne çok iyiyidi.'

Aldığım nefesi burnumdan verip gözlerimi devirdim. Tabii ki içimde ki yaratığın sevdiği tek şey gaddarlık, canilik ve katletmekti.

'Senin favorinin Karın Deşen Jack olduğunu sanıyordum.' diye homurdandım.

'Bak o da ikinci en sevdiğim.'

Odayı gözlerimle tararken daha fazla iç sesimle dalaşacak vaktim olmadığını kavradım çünkü Lea odada yoktu. Ancak sesin içerden geldiğine son derece emindim.

UYANIŞWhere stories live. Discover now