~Giriş~

635 63 14
                                    

Yıl: 2045,
Yer: California,
Konum: St. Williams Yetimler Yurdu

Kafamdan aşağı boşalan buz gibi suyla ciyakladım. Ve ceza olarak popoma inen sert bir tokatla az kalsın yere düşüyordum.

"Kes sızlanmayı." diye sert bir sesle azarladı beni dadım, Meredith.

Banyo saatlerinden de Meredith'den de nefret ediyordum. O çirkin ihtiyar tam bir cadıydı. Sadece görünüşü yüzünden değil beni yanlış anlamayın görüntüsüde görüp görebileceğiniz en çirkin şeydir ama ona cadı dememin asıl sebebi bu değil.

Beni bulduğunda ve bu lanet yere getirdiğinde bir yaşındaydım. Beni sokağın ortasında terk edilmiş ve baygın halde bulduğunu söylemişti ama içimden bir ses yalan söylediğini söylüyordu. Burada geçirdiğim bir ayın sonunda beni arayan ya da almaya gelen hiç kimse gelmeyince burada mahsur kalmıştım. Yarın yedinci yaş günümdü. Burada normalde banyo yapmamıza sadece iki haftada bir izin verilirdi ve o iki haftanın bir günü dadınız sizi yıkardı. Doğum günü olanlar ise fazladan bir banyo hakkı kazanırdı. Tabii buna ne kadar banyo diyebilirseniz.

Sırtıma değen ve değdiği anda tenime batan eski püskü sabunlu lifi hissedince çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Meredith lifi bastırarak aşağı yukarı sürerken acıdan gözlerim dolmuştu. Lif o kadar sertti ki teninize değdiği anda zımpara gibi sürtünüyordu. Özellikle de sırtımda ki yara izlerine sürtündüğünde yanıyordum. Bu yara izleri bana bay Nelson'un hediyesiydi. O zamanlar yurdun kurallarını henüz bilmiyordum...

Gözlerimi sımsıkı yumup acıya direnmeye çalıştım. Bu da yetmezmiş gibi birde Meredith kaçmayayım diye kolumu morartacak kadar sıkı tutuyordu. Gözlerimden kurtulan yaşlar yanaklarımdan süzülürken ağzımdan istemsizce bir inleme kaçırdım. Bunun üzerine Meredith kolumu daha da sıktı ve beni sarsarak kendine doğru çevirdi. Bir yandan da bağırıyordu.

"Seni küçük nankör! Seni yarın için temizleyelim sende karşılığını mızmızlanarak ve ağlayarak öde öyle mi!?"

Bana bağırmasıyla içimi öyle bir korku kapladı ki nefesim kesildi.

"B.ben...özür d.dilerim."

Üzerime boşalan buz gibi su yüzünden dişlerim takırdıyordu. Yurtta hiçbir zaman sıcak su bulunmazdı. Yaz kış demeden bizi buz gibi soğuk suyla yıkarlardı. Bu banyolar yüzünden yüzlerce kez hastalanmıştım...

Meredith kaşlarını çatıp gümüş tasla başımdan aşağı yeniden su döktü. Soğuk su yüzünden artık dudaklarım mosmor olmuştu ve her bir uzuvum titriyordu.

"Bu kabul edilemez. " dedi Meredith tası yeniden doldururken.

"Nankörlük cezasız kalamaz. Bu akşam cezalısın, çocuğum."

Bunun üzerine göz yaşlarım sel oldu. Geceyi yine o pis hücrede geçirecektim. Orada kedi büyüklüğünde fareler vardı ve ben farelerden korkardım. Kollarımla vücudumu sarıp Meredith'e yalvardım.

"L.lütfen Meredith d.dadı. Beni oraya y.yollamayın."

Kafamdan aşağı bir tas dolusu buz daha indi.

"Nankörlük cezasız kalamaz, çocuğum."

Buradan nefret ediyordum. Nefret, nefret, nefret!
Ama bir ihtimal yarın belki buradan kurtuluyordum. Geçen hafta buraya denetim için gelen bir adam beni görmüş ve bay Nelson'un dediğine göre yarın beni görmek için geleceğini söylemiş. Kim bilir belki de beni evlat edinecektir. Ya da belki de evinde hizmetli olarak çalıştıracak. Ne olursa olsun bu yerden bir kurtuluş bileti vaad ediyordu bana. Bay Nelson eğer yarın onunla gitmeyi kabul edersem buradan kurtulacağımı söylemişti.
Ve bende öyle yapacaktım. Buradan kurtulacaktım...

Okumaya devam, bu sadece giriş bölümüydü. ➡➡➡:D
Ve oy ve yorum yaparsanız mutlu olurum:))

UYANIŞWhere stories live. Discover now