Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak

Start from the beginning
                                    

"Ela." Babamın sesiyle kendime geldim. Yanında doktorlar vardı. Duvardaki kapı zili gibi duran şeye dokunarak içeriye girdiler.

Sena'yı tutma görevi Caner'deydi. Tuna'nın ailesi neredeydi? Niye gelmemişlerdi?

Babamın yanına yürüdüm.

"Seni eve dinlenmen için yolladım. Daha fazla kendini harap et diye değil."dedi muzip bir ses tonuyla.

"Arkadaşlarım burada bu haldeyken yapamazdım baba." Duraksadım. "Baba neden Tuna'nın ailesi burada değil? Yada Emir'in? Emir'in babası senin arkadaşın değil miydi?"

"Tuna'nın ailesi yolda. Avusturalya'da yaşıyorlarmış." Gözlerini kocaman açtı. "Aileler çocuklarını nasıl bırakabiliyorlar anlamıyorum."

"Niye? Siz de beni Antalya'ya yolladınız. "

"Aynı şey mi?"

"Bence aynı şey."

Nefesini dışarıya verdi. "Bizden izinsiz dışarıya çıkıp bacağını kırmıştın. İzmir'e adapte olamadın."

"Sandığınızdan daha iyi adapte olmuştum."

"Herneyse Ela. Şimdi burda seninle tartışmaya girmeyeceğim." Elindeki dosyayı gösterdi. "Burada önemli şeyler dönüyor. Bu arada Emir kendine geldi. Belki ziyaret etmek istersin."

"Ah, tabi." Kafamı salladım. Babam dosyayı elinde silindir yaptı. "Sonra uğrarım."

Topuklarımın üzerinde dönüp Bora'nın yanına oturdum.

"Kendimi 10 yıl yaşlanmış gibi hissediyorum." Gözlerinin böyle boş bakmasından hiç hoşlanmamıştım.

"Artık kendini yıpratma. Seni böyle gördükçe dayanamıyorum Bora. İçimde bir şeyleri koparıyorsun."

"Kardeşim dediğim insan o cam odanın içinde bilinçsizce yatıyor."dedi kaşlarını çatarak. "Ve sorumlusu benim."

"Böyle sakin durman beni korkutuyor. Bora, bağırıp çağırmanı da istemiyorum, böyle boş boş bakınmanı da." Söylediklerimi duymuyor gibiydi. "Bence bir sakinleştirici almalısın."

"Ben sakinim."

"Fazla sakinsin. Uykuya ihtiyacın var."

"Tuna uyanasıya kadar olmaz."

Bu sırada cam odanın kapısı açıldı. Hemen doktorun yanında bittik.

"Öncelikle geçmiş olsun. Oldukça ağır bi ameliyattı. Kurşun karaciğere girmiş. Ve orayı biraz zedelemiş. Karaciğerin yarısını almak zorunda kaldık."

Sena çığlıkla ağzını kapattı. Caner hala yanından ayrılmamış ona destek oluyordu. Bora gözlerini ağır ağır kırpıştırdı. Cesaret vermek için elini tuttum. Buz gibiydi.

"Ama şanslıyız ki karaciğer vücutta kendini yenileyebilen neredeyse tek organ. İki hafta içinde eski haline gelecektir. Bünyesi dayanıklı. Direniyor."

Rahatça bir nefes verdik. Sena yaşlı gözleriyle gülümseyerek bana baktı.

"Ama henüz bilinci yerinde değil." Doktorun söylediği son söz içime oturmuştu. Bu adam dengesiz miydi? Güzel haberi verip sonra da kötü haberi veriyordu.

(...)

Bora ile birlikte ruhsuz bir şekilde Emir'in odasının önünde durduk. Bora'nın da benimle birlikte gelmek istemesine şaşırmamıştım. Suçluluk duyuyordu. Bu noktada Emir'le arasındaki buzdağını eritmeye karar verdi.

"Hadi artık girelim." Kapıyı çaldım. Ve kolu çevirdim. İki kişilik bir odadaydı Emir. Kapıyı açar açmaz ilk şaşkınlığım Emir'in attığı kahkahalar oldu. Bora ile birbirimize şaşkınca bakıp içeriye girdik.

"Sana göre bir gerzeğim öyle mi? Ah, hiç güleceğim yoktu."

"Sadece gerzek mi aynı zamanda gerizekalı ve ukalasın! Seninle aynı odada kalmak istemiyorum!"

"Aa Ela ve Bora gelmiş!" Emir nihayet bizi fark etmişti. Sarışın, çok tatlı bir kızla aynı odada kalıyordu demek. Kızı çıldırtmıştı.

"İyi misin diye bakacaktık ama.." Bora eliyle kızı ve Emir'i gösterdi. "..oldukça iyisin."

"Evet şu yan taraftaki çakma sarışın beni eğlendiriyor."

Kız öfkeyle soludu. Boğazımı temizledim. "Ben iyiyim!" Emir neredeyse şakımıştı. Gerçekten iyiydi.

"Baksanıza. Neden bana bir iyilik yapıp şu aptal arkadaşınızı buradan götürmüyorsunuz? Katır gibi sağlıklı."

Emir dudaklarını büzdü. "Hiçbir yere gitmiyorum 'bayan ben herşeyi çok bilirim'. Ayrıca hastaneye gelmem iyi oldu. Bir check-up yaptırmayı düşünüyordum zaten." Ardından dil çıkardı. Kız gözlerini devirdi.

"Tuna nasıl?" Emir'in sesi ciddileşti. Bir anda ciddi bir anda da şakacı olabiliyordu.

"Yoğun bakımda. Karaciğerinin yarısını almışlar." Bora'nın ağzından sözcükler güçlükle döküldü. "Ama iyileşecek."dedim neşeli bir şekilde. "Karaciğer iki haftada kendini yenileyebiliyor."

"Ne oluyor burda? Siz ne işlere bulaştınız?" Kız bize şüpheli gözlerle baktı. Bora yanında nefesini tuttu. İşte, yine kendini suçlayacaktı.

"Bana gerzek diyene bak." Emir yine kıza laf attı. "Sanane kızım. Sen iyileşmene bak teallam ya."

"Uff sanane be salak!" Kız sol tarafını döndü. Emir kıza dil çıkardı. "Çakma zarışın! Dil de papuç kadar."

"Sessiz ol ukala uyucam."

"Ay nolur uyu. Bizde kafa dinleyelim." Kız sinirle tekrar nefesini dışarıya verdi. Emir bu odada bu kızı kanser ederdi.

"Biz sonra tekrar uğrarız. Emir. Teşekkür ederim." Hayretle Bora'ya baktım. "Seninle konuşmamız gereken konular var."

Emir başını salladı. "Konuşuruz Bora. Acelesi yok."

"Geçmiş olsun."dedim ve kapıya doğru ilerledik.

Koridora çıkınca Bora kapıyı kapattı.

"Oldukça iyiydi."dedim. "Tamamen eski Emir olmuş."

Gülümsedi.

"Tuna da uyanacak. O zaman eski halimize döneceğiz."dedim umutlu umutlu. Sanki tek başıma konuşuyordum.

"Babamla konuştum." 'Baba' derken yüzünü buruşturmuştu.

"Evet?"dedim şüpheli şüpheli.

"Bazı şeyleri konuşmamız lazım Ela. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak çünkü."

"Bora ne konuştunuz söyler misin?"

"Zamanı gelince.. Şimdi üsteleme lütfen. Sadece hiçbir şey eskisi gibi olmayacak."

 

CORDELIA Where stories live. Discover now