Büyük Buluşma

1.8K 98 15
                                    


Elim ayağıma dolaştı. Arkama bakmadan hızlıca eve doğru koşmaya başladım. Kalbim ağzımdan çıkıverecekmiş gibi çarpıyordu.
Odama ulaştığımda kan ter içinde kalmıştım. Ilık bir duş alıp yatağıma yattım.

Camdan içeriye sızan güneş ışınlarının gözlerimi rahatsız edişiyle uyandım. Elimi yüzümü yıkayıp, dün olanlar rüya mıydı diye düşündüm. Eşyalarım hala bavuldaydı. Zar zor en sevdiğim kotumu ve asker yeşili ceketimi bavuldan çıkardım. Ceketi giyerek merdivenlerden aşağıya indim.

Portmantodaki babamın ceketinden kredi kartını aldım ve çantama koydum. Beni gören annem "Kahvaltı yapmadan mı gideceksin?" diye sordu.
Masaya göz ucuyla baktım. Annemin kahvaltı olarak tanımladığı şey bir kase mısır gevreğiydi. Kalbini kırmadan nasıl sıvışabilirim diye düşünürken dışarıdan korna sesleri geldi. "Üzgünüm anne Sena geldi bile."

Kapıyı açınca siyah üstü açık arabasıyla beni bekliyordu Sena. İlk defa birbirimizi canlı olarak görüyorduk. Saçları güneşin altında altın gibi parlıyordu. Gerçekten harika görünüyordu.

Sena beni görünce arabadan indi. Kollarını açıp sivri topuklularıyla bana doğru koşmaya başladı. Bende ona doğru koştum. Birbirimize çarpınca ciğerlerimdeki hava dışarıya çıktı. Sıkı sıkı sarılıp, kahkaha atarak zıplamaya başladık.

"Ela burda olduğuna inanamıyorum! Gerçekten çok güzelsin!" Ufak tefek kıkırdamaların arasında arabaya bindik.
Araba harikaydı. Haraket ettiğimizde saçlarımız rüzgarda uçuşurken radyoda en sevdiğim şarkı çalmaya başladı. (Adele- Someone Like You)

İkimizde bağırarak eşlik ediyorduk. Böylece yol çabucak bitti. Arabadan indiğimde savaştan çıkmış gibiydim. Saçlarımı çabucak elimle düzeltip, kol kola girdik.

Alışveriş merkezi çok büyüktü. Sena direk ayakkabı mağazasının vitrinlerine doğru yöneldi. Bu konuda uzmandı. Hızla kolundan tuttum.
"Başka zaman söz buraya da geliriz. Şimdi benim odamı halledelim." dedim. Onun bitmek bilmeyen ayakkabı alma arzusuna direndim ve en sonunda yapı markete ulaştık. Daha sonra buraya tekrar gelip ayakkabı alacağımıza söz verdim.

Turuncu tulumlarıyla çok farklı bir gezegenden gelmiş gibi dolaşan görevlilerden birine boya reyonunun nerede olduğunu sorduk.

Boyaların önünde durduk. Ben patlıcan morunu elime aldım. O da bana toz pembeyi gösteriyordu.
"Benim odam da toz pembe. Çok tatlı duruyor hem." dedi hevesle. Kaşlarımı olmaz der gibi kaldırdım. Başka bir renk daha gösterecekti ama hala toz pembenin güzelliği hakkında söyleniyordu.
"Bence elindeki renk harika." dedi etkileyici bir ses. O tarafa döndüm. Aman Allah'ım!! Hayatımda gördüğüm en güzel gözler bana bakıyordu. Ben o anın etkisiyle donup kalmışken öylece o güzel gözlere bakıyordum.
"Selam Bora. Nasıl gidiyor?" Sena'nın sesiyle kendime geldim. Gözleri benden Sena'ya kaydı.
"İyi Sena. Burada birkaç işim vardı. Arkadaşın kim?". Ah, beni soruyordu.
"Arkadaşım sayılmaz. Kardeşim diyebilirim. Buraya taşındılar. Ela." diyerek beni gösterdi. Bora elini uzatıp "Ben Bora. Tanıştığımıza çok sevindim." dedi. Ben nihayet konuşma yetimi kazanıp gülümsedim. Eli sıcacıktı. "Memnun oldum."

Saatlerce o şekilde durabilirdim. O da bana gülümsedi. Gülümseyişi güneşin karları eritmesi gibi beni eritti. Bu anıda Sena böldü. Ve elimi çektim.

"Evet sanırım rengimize karar verdik. Patlıcan morunu alıyoruz." dedi ve boya kutusunu gözterip "Bora'cım rica etsem şunu alışveriş arabasına koyar mısın?" dedi. Birilerine iş yaptırırken takındığı şirinlik ifadesi, benim babamdan para isterken takındığım ifadeyle aynıydı.

Bora boyayı tek hamlede arabaya koydu. Ve "Tamamdır. Eğer işiniz bittiyse birşeyler içmeye gidelim mi?"

"Birkaç parça daha almalıyız ama sonra gideriz, senin için de uygun mu Ela?" Şaka mı yapıyordu? hem açtım hem de Bora'yı daha yakından tanımak istiyordum. "Evet tabiki de uygun." dedim. Ve aydınlatma reyonuna doğru ilerledik.
"Odan için mi alışveriş yapıyorsun?" dedi Bora.
"Evet, kendim dekore etmek istedim." dedim. Sesim neden titreyerek çıkmıştı ki!
Sena yanımdan koşup çok güzel bir lambanın yanında durdu.
"Gerçekten harikaymış." dedim. beyaz ışığı tavana veriyordu. Etrafında kristaller vardı. "Alalım." dedim. Bora görevliyle konuşurken biz de kitaplığımın yanına bir berjer (kitap okuma koktuğu) almaya gittik.

Bora koşa koşa yanımıza geldi. "Ee, ne alıyoruz?"
"Rahat kitap okumam için bir berjer." dedim.
"Kitapları seviyorsun o halde?"
"Bayılır" dedi Sena.

Krem rengi bir berjer beğendim. ve hepsini ödeyip çıktık.

Üst kattaki kafeye gittik ve kahve sipariş verdik.
Sena "Ela Antalya'dan geldi. Okullar başlamadan önce ona İzmir'in en güzel yerlerini göstermek istiyorum. Fakat zamanımız çok kısıtlı. Sence nereden başlamalıyız Bora?"

Bora tam bize cevap vermeye kalkmıştı ki...
"Bora!" diye bir ses duydum. Yavaşça arkamı döndüm bir de ne göreyim! Bu dün akşam gördüğüm kızdı! Bora'dan gözlerini ayırıp bana baktı. Bakışları çok sertti. Adeta beni delip geçmişti. Acaba dün gece beni görmüş müydü?...

CORDELIA Where stories live. Discover now