Bölüm 24: 'Unutmadan Ahsen Arkadaşım Değil Karım!'

Beginne am Anfang
                                    

        Toplantı odasının son düzenlemeleri yapılmıştı. Ahsen ve Yavuz misafirleri girişte karşılamışlar ve hep birlikte toplantı odasına geçmişlerdi. Ahsen Yavuz'un kendisini tanıştırırken 'karım' diye söz etmesini bu sefer olağan karşıladı. Francois, Adrien ve Henry çok tatlı insanlardı. Henry ve Francois eşleriyle birlikte gelmişlerdi. Eşlerini otele göndermişler sözleşmeyi bir an önce imzalayıp İstanbul'u gezdirmeye söz vermişlerdi. Akşam için de Ahsen ve Yavuz ile birlikte bir akşam yemeği bile planlamışlardı. Fransızlar bu çifti çok sevmişlerdi. Birlikte iş yapıyor olmaları hoşlarına gitmişti. Ahsen'in projenin çizimini yaptığını öğrendiklerinde çok şaşırmışlardı. Eşlerinin Ahsen ile tanışmasını çok istiyorlardı. Bu tatlı kadını çok sevmişlerdi. Henüz daha toplantıya geçmemişleri ve ortam harikaydı. Yaşça diğerlerinden küçük olan Adrien sürekli Ahsen'e iltifatlar ediyor, Yavuz'a da çok şanslı olduğunu söyleyip duruyordu.

     ''Ne dedi?'' dedi Yavuz Adrien'in Ahsen'e söylediklerini merak ediyordu.

     ''Benim ne kadar harika bir insan olduğumdan bahsediyor. Ha bir de senin kadar şanslı bir adam olmak istermiş.'' Ahsen'in kendini beğenmişçe söyledikleri genç adamı gülümsetmişti. Adrien'in Ahsen'e karşı tavırlarından hoşlandığı söylenemezdi fakat el mahkûmdu. İmzalar atılıncaya kadar ayıya dayı diyecekti.

        Çok fazla zaman kaybetmeden proje sunumuna geçildi. Yavuz toplantıda sekreterini bile yanında istememişti. Çok fazla kalabalığa gerek yoktu. Ahsen zaten sunumu gayet güzel yapıyordu.

        Genç kızın bu iş için doğmuş olduğunu bile söyleyebilirdi genç adam. Bir şeyleri yönetmek, kurgulamak ve sunmak tam Ahsen'e göreydi. Mesleğinde de oldukça başarılıydı. Bunu çizdiği projeden anlayabilirdi herkes. Zaten adamlar da çok beğenmişlerdi. Resmen hayran kalmışlardı. Çok fazla anlamıyordu Yavuz konuşmaları. Ahsen'in projeyi çok güzel pazarladığından emindi. Adamların verdiği tepkilerden anlaşılıyordu bu.

     ''İmzaları hemen atmak istediklerini söylediler.''

     ''Tamam, her şey burada yazılı. İstedikleri kadar düşünebilirler. Sonrasında okuyup imzalarlar.'' Ahsen çeviriyi yaparken Yavuz'un verdiği dosyaları her birine dağıttı. Adamlar dosyalara kısaca göz attıktan sonra Henry Ahsen'e bir şeyler söyledi.

     ''Tamamdır diyorlar. Hemen imzalamak istiyorlarmış.''

     ''Bu ne acele. Peki madem. Şu esas dosya ben önceden imzaladım. '' Ahsen dosyayı elden ele dolaştırdı. Hepsi imzalarını atıp Yavuz'a bakmaya başladılar. Yavuz son imzanın atılmasıyla ayağa kalkıp tek tek el sıkıştı. Francois Ahsen'in kulağına eğilip bir şeyler söyledi. Ahsen de karşılık olarak bir şeyler söyledikten sonra Francois Yavuz'a döndü.

     ''Hayirli olsun.'' Francois'in bu sözüne hepsi birlikte kahkahaya boğuldu. Biraz daha sohbet ettikten sonra akşam için sözleşip şirketten ayrıldı Fransızlar. Saat öğleyi çoktan geçmişti. Şirkette yapacak bir şey kalmamıştı.

     ''Acıktın mı? Yemek yiyelim mi?'' Yavuz'un sorusuyla başını yasladığı koltuktan kaldırdı Ahsen.

     ''Şaka mı yapıyorsun. Deli gibi açım. Hadi.''

        Yavuz yemek yiyebilecekleri en yakın restauranta getirmişti Ahsen'i. Oldukça kalabalık ve lüx bir yerdi.

     ''Daha sakin ve daha halktan bir yer yok muydu?'' dedi genç kız taşlarla süslü sandalyeye otururken. Çok fazla insan içinde olmayı sevmiyordu oldum olası. Böyle pahalı yerler onu boğuyordu.

     ''Beğenmediysen başka yere gidelim.''

     ''Yok, gerek yok. Çok açım daha fazla bekleyemeyeceğim. Bir an önce yiyelim.''

        Yavuz garsona siparişleri verdikten sonra açlığın etkisiyle Ahsen sabırsızlanıyordu. Manzarayı izliyor suyunu içiyor, oyalanabileceği ne varsa yapıyordu. Zaman geçmiyordu resmen. Karşısındaki adam da gözlerini dikmiş kendine bakıyordu. Farkında değilmiş gibi davranıyordu. Bu onu daha çok strese sokuyordu.

     ''Ahsen ben sabah olanlar için tekrar özür dilerim gerçekten.''

     ''Gerek yok demiştim. Kapat artık. Elbet intikamımı alacağım, unuttum sanma.''

     ''Biliyorum.'' dedi adam gülümsedi kısaca. ''Ama yinede isteyerek yapmadığımı, yani seni kızdırmak için yapmadığımı bilmeni istedim.''

     ''Hah! Bir sen eksiktin. Sen de geldin çok güzel oldu.'' Genç kız Yavuz'un arkasında bir yere bakıyordu. Genç adamın söylediklerini duymamış gibiydi. Yavuz kızın neye baktığını merak etti. Arkasını döndüğünde kendilerine doğru el sallayarak gelen kızı gördü. Kız masaya yaklaştığında neredeyse cıyaklayarak Ahsen'e sarılmıştı.

     ''Ahsen!!. Bu ne güzel sürpriz.''

     ''Aaa değil mi değil mi?'' Ahsen kızı gördüğüne pek sevinmemişti. Yavuz artık yavaş yavaş anlıyordu kızın dilinden. Şimdilik sessiz kaldı. Söz kendisine gelirse konuşacaktı.

     ''Nasılsın? Memlekete dönmüştün. Geri dönüş mü yaptın. Artık temelli İstanbul'da mısın yoksa?''

     ''İyiyim. Hayır, maalesef bir iş için buradayım. Geri döneceğim. Sen nasılsın?'' Zoraki sorduğu her halinden belliydi ama karşısındaki kızın fark ettiğini pek sanmıyordu.

     ''İyiyim canım benim. Nişanlımla yemeğe gelmiştik seni görünce yanına geleyim dedim. Hah bak nişanlım da geliyor. Suat?'' Restaurantın kapısında görünen adama seslenince adamda kendilerinden tarafa hareketlenmişti.

     ''Nişanlandığını duymamıştım.''

     ''Biraz ani oldu evet. Herkese söylemedik. Sonradan öğrendiler bizimkilerde.''

     ''Merhabalar.'' Suat da gelip sohbete katılınca durum çok garip bir hal almıştı. Yavuz hariç herkes ayaktaydı. Kimse Yavuz'un farkında da değildi zaten. Genç adam Ahsen'in tepkilerine gülmekle meşguldü zaten.

     ''Tanıştırayım nişanlım Suat ve üniversiteden arkadaşım Ahsen. Aa pardon biz tanışmadık ama ben Özge. Ahsen'in üniversiteden arkadaşıyım.'' İşte nihayet Yavuz'un farkına varmışlardı. Suat ve Ahsen el sıkışmış Özge ve Yavuz'un tanışmasına odaklanmışlardı.

     ''Memnun oldum ben de Yavuz. Ahsen'in eşiyim.''

     ''Ne?!! Eşimi? Ne zaman evlendin? Ahsen!! İnanmıyorum sana. Bizim neden haberimiz yok?'' Özge üzgünce Ahsen'e bakarken o hengâmede Suat ve Yavuz el sıkışmıştı bile.

     ''Aniden oldu canım ya. Kimseye haber veremedik.'' Biraz önce Özge'nin söylediklerini taklit etti. Aslında laf çarpıtmak istemişti ama kim anlayacaktı ki?

     ''Kesinlikle daha uzun bir zaman bunu konuşmalıyız. Gitmeden. '' Özge'nin kısa tehdidini de 'tabii tabii'lerle geçiştirdi genç kız. Yavuz nezaketen birlikte yemeği teklif etti. Ahsen'in genç adama bir bakışı vardı ki görülmeye değerdi. Neyse ki Suat bir başka arkadaşlarının da olduğunu başka zaman yiyebileceklerini söylemişti de Ahsen'in içine su serpilmişti.

        Nişanlı çift yanlarından ayrıldığında Yavuz'a patlamıştı Ahsen.

     ''Neden davet ettin? Sanki anlamadın sevmediğimi kızı.''

     ''Anladım anlamasına da ortam çok tuhaftı. Hepimiz ayakta sohbet edince ben de nezaketen söyleyiverdim işte.''

     ''Neyse ne Allah'tan oturmadılar. Yoksa bayılma numarası yapıp sıvışmayı düşünmedim değil. Ay bir de evlendiğimi öğrendiler. Şimdi bütün kızlar öğrenecek. Al başına belayı.''

     ''Ne olacak? Öğrensinler.''

     ''Sen bilmezsin onları. En ince detayına kadar sorup duracaklar. Seninle tanışmak isteyecekler. Bizim oraların âdetini bilmez bunlar. Nasıl açıklayacağım? Sen anlatırsın artık.''

        Ahsen'in bütün iştahı kaçmıştı. Başına büyük bela almıştı. Bu beladan nasıl sıvışacaktı bilmiyordu. Yemek boyunca bunu düşündü ama işin içinden çıkamadı genç kız. Şansına bir kez daha küfür etti. Şu sıralar en çok yaptığı şeydi nasıl olsa.

AH SENDE (TAMAMLANDI)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt