*24*

7.2K 395 35
                                    

"Evlenmek mi?" dedim şaşkınlıkla. Çok erken değil miydi? Geri çekilip cevabını bekledim. Bir yandan kalbimin sesini bastırmaya çalışıyordum. Tatlı bir gülümsemeyle "Evet ama hemen değil. Yani zaman pek önemli değil. Yıllar sonra olsa da evleneceğim kişinin sen olduğunu bilmek yeterli." dedi. Küçük bir çocuk gibi yerimde zıplayıp "Tamam." dedim. Kalbim bir kuş olup Baran'ın gülüşündeki çiçek dallarına kondu.
Aynı anda birbirini sevmek çok büyük bir lütuftu. İnsanlar birbirlerine geç kalıyordu ve biz bir mucize yaşıyorduk. Aynı zaman diliminde birbirimiz için atan iki kalbe sahiptik. Bu mucizeyi kaybetmekten deli gibi korkuyordum.

"Biraz sakin ol. Eve gittiğin an gelinliğini seçecekmişsin gibi bir halin var." Alaylı cümlesine karşın koluna vurdum.
"İçerden eşyalarımı alıp geliyorum. Bekle." dedi ve koşarak kafeye girdi. Onu beklerken gökyüzüne baktım. Göğe bakarken bile onu düşündüm. Parmağının ucuyla dokunduğu her şeyi sanata dönüştürüyordu sanki. Çok gülmeyen, güldüğünde ise tüm içtenliğiyle gülen bir adamdı. Yaprakların düştüğü gecelerden birinde haykırmıştım ona tüm sevgimi. Az da garip bir adamdı o. Elinde olsa yırtardı kalbini en çok kanayan yerinden. Belki de yapmazdı. Her gün o kalbin kapısını bana açmak için vazgeçerdi bu delice isteğinden. Bedbaht bir adamdı o, güzel gülerdi ama acı dolu cümleler dökülürdü hep o dudaklardan. Güneşteysek Asyası'ydım ben onun. Ay parlıyorsa üstümüzde, duygularını tüm gerçekliğiyle teslim ettiği şiiriydim. Onu, sevdikçe keşfediyordum. Sanki mahrum bırakıldığım tüm hisler onun ruhundaydı da, bana sarıldığında eksik olan her şeyim tamamlanıyordu.

Baran, iki dakika sonra geri döndüğünde gülümseyerek ona baktım. Ellerimiz birbirine kenetlendi ve yürümeye başladık. Tarifi mümkün olmayan bir huzur ile doluydum. Gözleri sonbahar gibi bakan adam yüreğime ilkbaharı müjdeliyordu. Her seferinde. Her gülüşünde. Her öpüşünde. Her sevişinde. Ah ruhunun fırtınasında yelken açtığım adam, bilmelisin ki yağmurların artık beni üşütmüyor...

Bir sonraki gün Cenk tüm çalışanlara kafenin kapalı olduğuna dair bir mesaj atmıştı. Bir süredir kitap dükkanıyla ilgilenemediğim için oraya gitmeye karar verdim. Arda birkaç gün daha yoktu ve birinin dükkanla ilgilenmesi gerekiyordu. Dolabımdan mor bir kazak ve açık renk bir kot pantolon seçip giydikten sonra saçlarımı taradım. Saçlarımı kestirmemin üstünden uzun bir zaman geçmişti. Bu yüzden iyice uzamışlardı ve bu durum beni mutlu ediyordu. Kısa saç sevmediğimi bir kez daha anlamıştım.
Evden çıkıp durağa doğru yürüdüm. Nedensizce gülmek istiyordum. Dudaklarımı birbirine bastırdım. O sırada caddenin karşısında bir butikten çıkan Yasemin'i gördüm. O mesajın hesabını sormalıydım. O geceyi hatırlayınca derin bir nefes aldım.
Hızlı adımlarla ona ilerlediğim sırada beni fark etti. Yüzünde sinir bozucu bir gülümseme vardı.
"Hayır, amacına ulaşamadın." dedim.
Kaşlarını çatarak "Sen neden bahsediyorsun?" diye sordu. Ona doğru bir adım atıp "Sen beni çok iyi anladın." dedim.

"Cesaret hapı mı içtin Asya? Benimle nasıl böyle konuşabiliyorsun?"
Kaşlarımı kaldırıp "Neden? Sen de benim sevgilimi elde etmeye çalışırken cesaret hapı mı içmiştin?" diye sordum.
Kafasını iki yana salladı. Sinirlendiği her halinden belliydi.
"Şuan seni tanıyamıyorum." diye mırıldandığında güldüm.
"Tanısam sevgilinle aranı bozmaya çalışmazdım, diyorsun yani."

"Bu kadarı da fazla. Ben gidiyorum." dediğinde kolundan tutup onu durdurdum.

"Seni uyarıyorum. Bundan sonra beni ya da Baran'ı rahatsız edecek herhangi bir harekette bulunmayacaksın." İçimden kendimi alkışlarken Yasemin'in şaşkın bakışlarıyla karşılaştım. Kolunu bırakıp yürümeye devam ettiğimde hala arkamdan baktığına emindim. Derin bir nefes aldım. Güzel bir gün geçirmeyi dileyerek duran ilk taksiye binip dükkanın adresini verdim.

Sema Moritz'in eşsiz sesi kitap rafları arasında yankılanırken elimdeki Sezai Karakoç kitabının rastgele bir sayfasını açtım.

"Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur."

En sevdiğim şiirlerden birine denk geldiğim için tebessüm ettim. Kitabı yerine koyup müziğin sesini biraz daha açtım. Kitaplar ve şarkılar ruha verilmiş en güzel armağanlardı. En azından ben onları öyle görüyordum.

Gözlerimi kapatıp şarkıya odaklandım. Bazı şarkılar büsbütün bir kaybediş şiiriydi. Bazı şarkılar tamamiyle ölmüş duygular mabediydi. Ve bazı şarkılar her şeyiyle hüznün somut haliydi.
Ruhum şarkıyla harmanlanırken saçlarımın arasında hissettiğim nefesle gözlerimi açtım. Baran'ın görmeyeceğini bildiğim halde gülümsedim. Şarkıya eşlik etmeye başladığında kalbim sıcak bir ev bulmuş gibi ısındı.

"O gözler benim ağlar,
Eskisinden yabancı.
Gönlümdeki bu sevda,
Hiç dinmeyen bir acı."

Bıraktığı yerden şarkıya devam ettim.

"Ruhumun kederinden,
Gözlerim yaşla doldu.
İnliyorum derinden,
Bana bilmem ne oldu."

Saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu. İnsan huzurdan ağlar mıydı? Ben ağlıyordum. Bitmesinden korkarcasına ağlıyordum.
Baran'ın sesini tekrar duyduğumda gözlerimi kapattım.

"En candan arkadaşım,
Ruhumu saran gece.
Ben kime bağlanmışım?
Ağlıyorum gizlice.

Kimsesiz karanlıklar,
Derdime şifa verin.
Kalbimdeki yaralar,
Daha çok, daha derin..."

Şarkı bittiğinde Baran'a döndüm. Kaşlarını kaldırdı.
"Neden ağlıyorsun?" diye sorduğunda dayanamayıp güldüm. Baş parmaklarıyla yanaklarımı silerken elimi elinin üstüne koydum.

"Fazla huzura alışkın değilim. Haliyle yan etkisi de bu oldu."

Küçük bir kahkaha attığında ben de güldüm. Kollarını etrafıma dolayıp bana sıkı sıkı sarıldı.

"Ben seninle tanıştığım günden beri bu huzuru hissediyorum." diye mırıldandı. Kedi gibi ona daha da sokuldum. Daha sıkı sarıldı.

"Sanırım boğulacağım." dediğimde "Çok sevilmekten kimse ölmez." diye karşılık verdi.

O an aklıma eskiden dinlediğim bir şarkı geldi. Kollarımı Baran'ın beline sardım.

"Öyle yakın, öyle taze; hiç hesapta yoktun Kehribar."

Görmesem de güldüğünü hissettim. Gözlerimi kapatıp sadece benim gördüğüm gökyüzümün gövdesinde biraz dinlendim.

Çok uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Pek bir şey söyleyemeyeceğim. Yalnızca çok özlediğimi belirtmek istiyorum. İyi okumalar. :)

İletişim;
Twitter: vavelolas
İnstagram: ezgi.dilara

SİYAHIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin