*3*

63.8K 2.5K 73
                                    

Yeni doğmuş bir bebek gibi açtım gözümü sabaha. Ne dertlerimi düşünüyordum, ne de hayıflanıyordum. Bugün bambaşka bir kıtaydım. Asya'nın başka bir ülkesiydim. Eski benliğimin üzerine toprak atmıştım. Selim defterini de tamamen yakmıştım. Bugün ben hep olmak istediğim, ait olduğum yerdeydim. Şirketin en tepesinde değildim. İstanbul Üniversitesi'nin koridorundaydım. Bundan bir ay önce olduğu gibi. Esma'ya baktığımda destek olduğunu belli etmek için omzumu sıktı. Derslerden geri kalmıştım ama yetişebilirdim. Kendime güveniyordum. Ben Asya Toprak'tım. Yaralarımı kendi nefesimle iyileştiriyordum. Ağladığımda iç sesimle teselli buluyordum. Üşüdüğümde kendi canımı yakıp ısınıyordum.
"Dersin başlamasına beş dakika kaldı. Sınıfa girelim istersen." dedi Esma. Kafamı sallamakla yetindim. Sınıfa girdiğimde hafif çaplı bir heyecan yaşadım, kısa sürdü. Kızların beni farketmelerini bekledim. Sonuçta uzun zamandır görüşmüyorduk. Bekledim. Biraz daha bekledim. Ama hepsi bir yere toplanmıştı. Kahkahalar atıyor, saçlarıyla oynayıp sallanıyorlardı. Hepsini aptala çeviren her neyse beni meraklandırdı. Yapmacık bir öksürükle dikkatlerini çekmeyi nihayet başarabilmiştim. Bir kaçı yanıma geldiğinde etrafında toplandıkları şeyi gördüm. Etrafında pervane oldukları kişiyi mi demeliyim? Daha dikkatli bakınca şaşkınlık ve huzursuzluk arasında tuhaf bir duygu girdabına girdim. Yağmurun kehribar saçlarını koyulaştırdığı, yağmurla gelen adam. Kızları es geçerek ona doğru yürüdüm. Dünya gerçekten küçük bir yerdi. Hiç tahmin etmeyeceğiniz yerlerde, aklınızın ucundan geçmeyecek insanlarla karşılaşıyordunuz. Tesadüf mü yoksa kaderin cilvesi mi, bilinmez. Bu karşılaşmanın öylesine bir rastlantı olmadığını çok sonradan öğreneceğimi kim bilirdi ki?
Yanına gittiğimde istemsizce gülümsedim. O gün olduğu gibi kaşlarını çattı.
"Hiç mi erkek görmedin?"
"Seni daha önce görmüştüm. Uçurumun kenarında. Hatta konuşmuştuk. Hatırlamadın mı?"
Kafasını kaşıdı.
"Neden bahsettiğini bilmiyorum ama eğer bana karşı bir şeyler hissediyorsan açık açık söyle. Lafı dolandırma."
Ağzım o şeklini aldı. Gerçekten hatırlamıyordu. İçimdeki kelebeğin sinirle kanat çırpasını bekledim. Ama aksine sesi çıkmıyordu. Sakinliğimi sesime yansıtarak "Biriyle karıştırmış olabilirim. Üzgünüm, arada oluyor böyle." dedim. Bu sefer kaşlarını kaldırdı. Kahretsin! Hatırlıyordu. Oyun oynamak mı istiyordu canı? Pekala, istediği olsun. Ben her zaman hazırım.
Onu taklit ederek kaşlarımı kaldırdım. Esma kolumdan tutup arka sıralara doğru çekiştirdi, bu sayede kızlar tekrar kehribar saçlının başına üşüştüler.
Esma onlara bakarken "Onu tanıyor musun?" diye fısıldadı. Gerçeği söyleyip söylememek arasında karar vermek üç saniyemi aldı.
"Tabiki de tanımıyorum. Birine benzetmiş olabilirim. Ya da rüyamda görmüşümdür, bilirsin beni. Gerçekle rüyayı ayırt etmekte zorlanırım hep." İnanması için en ciddi halimle suratına baktım. Bir şey söylemek üzere ağzını açtığında Edebiyat öğretmeni Nazan Hanım sınıfa girdi. Bizimle sohbet etmek, bir fikir üzerine tartışmayı çok severdi.
"Öncelikle merhaba. Bugün aramıza yeni arkadaşlar katıldığını görüyorum. Gözlerim standart sınıfa o kadar alışmış ki, farklılık olunca hemen anlıyorum."
Beni işaret edip "Aramıza tekrar hoşgeldin Asya. Seni görmekten mutluluk duyarız." dedi. Sonra kehribar saçlıya döndü.
"Üniversitemizin bizim kadar eski öğrencisi. Sana da iki yıl sonra tekrardan merhaba. Adın Baran'dı değil mi?"
Demek adı Baran'dı. Zaten benim için bir önemi yoktu. Her halükarda kehribar saçlı diyecektim.
Nazan Hanım konuşmasına devam etti.
"Bugün konumuz güzellik. Güzellik kavramı size ne çağrıştırıyor? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?"
Elimi kaldırıp söz hakkı aldım.
"Bence asıl güzellik insanın kalbindekiler ve aklından geçirdikleridir. Görünüş bakıma bağlı bir şeydir. Güzellikle ilgisi yoktur."
Sınıfta bana katılan bir kaç kişi vardı. Çoğunluk kafasını sallamıştı. Baran söz alıp konuşmaya başladığında sınıf sessizliğe gömüldü.
"Bence güzellik insandan insana değişir. Benim beğendiğimi siz beğenmeyebilirsiniz. Tam tersi de olabilir. Değişkenlik taşıyan bir şey sanırım."
Ani bir merak duygusuyla sözünü kestim.
"Ne demek istiyorsun? Örnek ver." Kızlar bana inanamıyormuş gibi baktı. Ona kafa tutmamı istemiyorlardı. Baran kafasını bana çevirdi ve yanıtladı.
"Yani Asya; sen başkasına göre ne kadar güzel olursan ol, karşındakinin gördüğü kadarsın. Mesela bana göre çirkinsin. Gördüğüm kadarsın. Bu kadar basit." Tekrar önüne döndü. Kızlardan kıkırdama sesleri gelince sinirlerim bir üst levele atladı. Diğer kızlara oranla çirkindim, biliyorum. Çenemi ikiye yaran bir gamze var, güzel durmuyor. Bakışlarım fazla baygın. Fakat ne mutlu bana; yapmacık değilim, yüzüme bir ton makyaj yaparak kendimi birilerine beğendirme çabasında değilim. Olduğum gibiyim. İyi niyetlerinden bile şüphelendiğim narsist insanlara rağmen kendimden ödün vermeden gelebildim bugünlere. Kendimle gurur duyuyordum! Kimi kandırıyorum? Yeri geldiğinde çirkinliğimden dolayı ağladığım günlerim bile oldu. Sevdiğim erkekler daima param için yanımdaydı. Güvenimin üstüne yollar döşeyeli uzun zaman olmuştu. O yolları mayınla doldurmuştum kimse bana ulaşamasın diye. Başarmama ramak kalmıştı. Kaybettiklerimin arasında kendimi bulunca mayınların üzerine yeni yollar döşedim. Eminim ki bir gün, bir depremle her şey gün yüzüne çıkacak. O kazadan geriye bir ben kalır mıyım, meçhul. Benden geriye baki kalan tek şey bitmek tükenmek bilmeyen aşkı arayışım olabilirdi.
Ben yine ve yeniden içimdeki uyuyan kelebekle konuşurken Esma'nın sesiyle kendime geldim.
"İyi misin? Bak istersen çıkalım buradan. Zaten az kaldı."
Kafamı iki yana salladım. Neden korkak gibi kaçacaktım ki? Sonuçta burada fikirlerimizi söylüyorduk. Herkesin düşüncelerine saygı duyuyordum. Ne kadar iğneleri bana batsa da, fikir fikirdir.
Ders bitince ayaklarımı yere sürerek kapıya doğru ilerledim. Baran'a yandan bir bakış atıp Esma'yla sınıftan çıktık. Bugün kimseyle aramda soğuk rüzgarlar essin istemiyordum. Sakinliğimi koruyacaktım. Sonuçta bir saniye sonra ne olacağını bile bilmiyorduk. Gerçi bunu bildiğimiz halde yıllar sonrasının hayalini kuran da bizdik. İnsanoğlu garip bir yaratılışa sahipti. Bunu sadece böyle açıklayabilirdim.
Baran etrafındaki kız sürüsünden sıkılsa da belli etmedi. Girdiği her ortamda böyle kızlar olması onu farklılık arayışı içine itiyordu. Belli bir cazibesi olduğunun farkındaydı, ama bu durum gittikçe basitleşmeye başlamıştı. Kızlar hep bir ağızdan konuşurken kulaklarına hayali fermuarlar çekti. Sonra başındaki kızlara baktı ve düşündü.
"Acaba bu gece hangisi yatağıma girecek?"

Merhaba:)) Desteğinize ihtiyacım var. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen:)

SİYAHIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin